Kenan Kalyon yazdı
Uzunca bir yükseliş, önceki rejimin müstahkem mevkilerini birbiri ardı sıra ele geçirme ve fütuhat döneminin ardından, AKP iktidarı güç ve irtifa kaybetmeye başlıyor. Bir gerileme ve düşüş sürecine giriyor. Özgüvenini ve epeydir tadını çıkardığı moral üstünlüğünü giderek yitiriyor. Şüphesiz, AKP bu süreci tersine çevirmek, olmuyorsa yavaşlatmak ve sürüncemeli kılmak için dağarcığındaki bütün karşı hamlelere başvuracaktır. Ancak, sert mücadelelere gebe olsa da, bunun tersine çevrilemez ve geri dönüşsüz bir süreç olduğunu ileri sürmek, abartılı bir iddia sayılmamalı. Bir takım yeni mevzi başarılar elde edecek olsa bile, AKP genel gidişat itibarıyla artık savunma konumundadır.
Alametler
Bu yeni halin nedenleri bir sır değil; neredeyse herkesin malumu:
1) Dış politikada yaşanan kelimenin tam anlamıyla bir hüsrandır. Muhteris ve Türkiye kapitalizminin kapasitelerini aşan “Yeni-Osmanlıcılık”, “stratejik derinlik” ve “hayat sahası” yönelişleri bozgunla sonuçlanmıştır ve bu bozgunun faturaları iç politikaya da yansıyacak şekilde birer birer AKP’nin önüne gelmektedir.
2) AKP iktidarının küresel dayanakları zayıflıyor. Emperyalist merkezlerde Erdoğan’a, partisine ve iktidarının çeşitli kadrolarına yönelik eleştirilerin dozu giderek sertleşmekte, kendilerinin “imaj” dedikleri saygınlıkları uluslararası planda artan ölçüde sorgulanmakta ve Türkiye daha yakından mercek altına alınmaktadır. Bunun en yeni örneği, ABD’nin iki eski Ankara büyükelçisinin nezaretinde hazırlanan, yenilir yutulur cinsten olmayan saptama ve iddialar içeren “Retorikten Gerçekliğe-ABD’nin Türkiye Politikasının Yeni bir Çerçeveye Oturtulması” başlıklı rapordur. Erdoğan iktidarını “otoriterlik ve mezhepçilikle” suçlayan rapor, “AKP’ye mahkûm değiliz” imasında bulunuyor. Cengiz Çandar, AKP yetkililerine raporu efelenme gösterileri yapmadan “sakin kafayla” okumalarını tavsiye ediyor ve uyarıyor: Nasıl iktidara geldiğinizi unutmayın…
3) İçerde yeni iktidar bloğunun iç çelişkileri keskinleşiyor, çatlakları derinleşiyor. Üstelik bu kez sadece eski rejimin defterini dürmüş olmanın verdiği rahatlıkla iktidar paylaşım çekişmesinin öne çıkmasından dolayı değil, aynı zamanda girilen çeşitli çıkmazların ve toplumsal muhalefetin basıncı altında vuku buluyor bu. MİT krizi ile ayyuka çıktığından beri, Cemaat ile AKP arasındaki karşılıklı salvoların ardı arkası kesilmiyor. Gezi de, iki iktidar ortağı arasında yeni bir ihtilaf ve atışma konusuna dönüştü. Çekişmenin odağında şu an için dershaneler var. Hükümet’le Koç Grubu arasındaki sürtüşmenin ise eski rejimle hesaplaşma süreci boyunca içten içe süren bir evveliyatı var. Gezi’den sonra bu daha keskinleşmiş biçimde aleniyete döküldü. Koç’un enerji şirketleri hem ürün standardı hem de vergi denetimi bakımından incelemeye alındı. İptal edilen ihaleler de cabası. Hükümet böylece, Koç Grubu üzerinden, kendisine alternatif arayışına girecek sermaye hiziplerine gözdağı veriyor.
4) Haziran İsyanı yeni rejimin ve AKP iktidarının geleceği bakımından, yanılsamaları dağıtan, algıları farklılaştıran, beklentileri değiştiren ve güçlerin farklı bir bağlamda yeniden dizilişine davetiye çıkaran bir dönüm noktasını, bir kırılma uğrağını simgeliyor. Haziran İsyanından itibaren AKP iktidarı hamle ve gündem belirleme üstünlüğünü kaybetmiştir. Rıza üretme ve zor kullanma dengesinde kantarın topuzunu belirgin bir biçimde zora doğru kaydırmıştır. Bu iktidarın meşruiyet zeminini ciddi bir hasara uğratmakla kalmamış, “çoğunlukçu” ve “sandıkçı” anlayışıyla özümsenmesi mümkün olmayan bir başka demokrasi ve meşruiyet tahayyülünü güçlendirmiştir. Haziran İsyanı türlü dışavurumlarla AKP iktidarını yakın takipte tutmaya devam ediyor.
5) Çok önemli bir çatışmasızlık sürecini daha seçimlere malzeme yapan ve kadük hale getiren AKP, kendi meşruiyet alanını genişleten, Ortadoğu denklemlerine daha güçlü bir biçimde yerleşen ve Gezi’den sonra Batı’daki dinamiklerle buluşma imkanları artan Kürt Özgürlük Hareketi’nin artan basıncı altındadır.
6) Ekonomide sıcak para girişlerine, dış kaynağa, borçlanmaya, ihracatta istikrarlı bir artışa ve inşaat sektörünün sürükleyiciliğine dayalı büyüme dönemi sona eriyor ve kırılganlık işaretleri çoğalıyor.
Asıl ihtiyaç: Yeni bir tarihsel blokun inşası
AKP’nin irtifa kaybetmekte olduğu saptamasından iki ayrı yöneliş çıkabilir: Bunlardan ilki salt anti-AKP bir çizgiyle ve AKP’den bir an önce kurtulma tez canlılığıyla olası düzen ve hatta artık yeni rejim içi alternatiflerin yörüngesine girmektir. Bu bir çıkmaz yoldur. İkincisi ise, bir bütün olarak yeni rejimi bertaraf edecek ve demokratik bir cumhuriyetin taşıyıcı ittifakı olacak yeni bir tarihsel bloğu bir dizi mücadele ekseninden kalkarak ve her zemini bu amaçla değerlendirerek inşa etmeye koyulmaktır.
Bu bloğun toplumsal ve siyasal bileşenlerini yana yana getirmek, aralarındaki mesafeleri gidermek ve karşıt bir hegemonya düzlemi yaratmak için sistematik olarak çalışmaktır. Doğru yol budur; HDK ve akabinde HDP bu doğrultuda atılmış adımlardır.