SEÇTİKLERİMİZ – Sadık Güleç Duvar’a yazdı: “Şişli Endüstri Meslek Lisesi’nin de içinde bulunduğu arazinin Bulgar Kilisesi Vakfı’na iade edilmesinin ardından, Taş Yapı lüks rezidans ve AVM olarak kullanılacak kuleler yapmak için inşaata başladı. Ancak daha önce yapılan anlaşmanın aksine lisenin taşınması gündeme gelince yeni bir tartışma başladı.”
SADIK GÜLEÇ
İstanbul’un en merkezi yerlerinden birinde, E-5’in kenarında Şişli-Mecidiyeköy arasında 100 dönüme yakın bir arazi 2012 yılından beri bitmeyen bir hukuk savaşı ve tartışmanın sebebi. Bu arazi üzerinde Türkiye’nin en eski meslek liselerinden birisi olan Şişli Endüstri Meslek Lisesi, Bahçeşehir Üniversitesi’ne ait binalar, Şişli Belediyesi’nin bir ek hizmet binası, geçmişte ‘Bulgar Hastanesi’ olarak bilinen şimdi İhlas Grubu’nun elinde olan Türkiye Hastanesi bulunuyor.
Türkiye’de artık çok az bir cemaati bulunan Bulgar Eksharlığı Ordodoks Kilisesi Vakfı, cemaat mallarının geri verilmesini düzenleyen kanunun çıkmasının ardından bu arazilerin iadesini isteyerek Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne başvurmuştu. Müdürlük, Türkiye Hastanesi’nin dışında kalan arazilerin vakfa geri verilmesini kararlaştırınca İstanbul’un en merkezi yerinde değeri çok yüksek bir arazi bir anda Türkiye’nin en yoksul vakıflarından birinin mülkiyetine geçti.
İstanbul’daki Bulgarlar diğer gayri Müslim cemaatlerin aksine çok fazla bilinmezler. İstanbul Bulgarlarının Rum Ortodoks Kilisesi’nden ayrı bir kilise olarak örgütlenmeleri de çok eskiye dayanmıyor. Bu ayrılığın temelinde ise Osmanlı İmparatorluğu’nda Rum Ortodoks Kilisesi altında olmaya zorlanan Bulgar Hıristiyanlar ile Rumlar arasındaki bitmeyen kavga yatıyor. Kökenleri biraz da 19’uncu yüzyılda Osmanlı’daki milliyetçilik hareketlerine dayanıyor.
Sultan Abdülaziz’in fermanı
Bulgarların bugün ‘Bulgar Eksharlığı’ olarak bilinen kiliselerinde örgütlenmelerine izin verilmesi, vakfın Şişli’de beton yığınları arasında yeşil bir vaha gibi duran binasında sergilenen, Sultan Abdülaziz’in 1870 tarihli fermanına dayanıyor. İmparatorluğun son yüzyılında çıkartılan bu fermanla Bulgarlar kendi kiliselerine sahip oldu. O günlerden bugüne, Şişli’de trafiğin bütün gürültüsü ile aktığı Abide-i Hürriyet caddesindeki bu vakıf binası ile Balat’taki ünlü demir kilise kaldı. Cemaatin bugün üye sayısı 500 olarak ifade edilse de aslında bunun çok altında olduğu biliniyor.
Bulgarların İstanbul’daki varlığı diğer Hıristiyan cemaatlere göre oldukça yeni sayılır. Bu durumun İstanbul’un o zamanlar imparatorluk topraklarının ortasında yer alan bugünkü Bulgaristan sınırlarına yakın olması ile ilintili olduğu belirtiliyor. Bulgarlar biraz da ticarete yatkın olmaları nedeniyle İstanbul’a 19. Yüzyıl’da yoğun olarak yerleştiler. Bugün onlardan geriye fazla bir şey kalmadı. Son olarak tam 120 yıldır Beşiktaş meydanında bulunan Kaymakçı Pando da geçtiğimiz yıllarda sahibinin ölümünün ardından kepenklerini kapatmıştı.
Bulgar Kilisesinin okuluydu
Devletin el koymasından 50 yıl sonra bugün tekrar Bulgar Ortodoks Vakfı’na iade ettiği bu alan, Bulgar cemaatinin ayrı bir kilise olarak örgütlendiği o yıllardan kalma bir arazi. Bulgar Eksharlığı Ortodoks Kilisesi Vakfı Başkanı Vasil Liaze, arazinin geçmişte geri verilmek üzere, üzerinde bulunan kiliseye ait okulun yanmasından sonra kamulaştırıldığını söylüyor: “Burası ‘seminerya’ denilen, papazların okuduğu bir okuldu. O yıllarda bir yangında yandıktan sonra bizimkiler kiraya vermişler. Sonra Milli Emlak’a geçti. Onlar da bir kısmını öğrenci yurdu yapılsın diye 1964 yılında Milli Eğitim’e verdi.”
Arazinin üzerinde bulunan Bulgar Vakfı’na ait Bulgar Hastanesi ise 1980’li yıllara kadar varlığını sürdürdü. Ancak Bulgar Hastanesi’ne de 1980’li yıllarda Bulgaristan Türklerine yönelik baskılardan sonra el konuldu. Zamanın Turgut Özal hükümeti, Jivkov yönetiminin Bulgaristan Türklerine yönelik baskılarının ardından karşılık vermek için Türkiye Bulgarlarının elindeki bu son kurumu aldı.
Ancak artık yok denecek kadar sınırlı sayıda cemaati olan vakfın Balat’taki ünlü demir kiliseyi dahi restore edecek gücü yoktu. Dökme demirden portatif olarak yapılan, mimari bir harika kabul edilen kilise son olarak İstanbul Belediyesi’nin desteği ile restore edilmişti. Fakat 2011 yılında vakıf mallarının iade edilmesini sağlayan yasanın çıkmasından sonra Bulgar Vakfı geçmişte elinde bulunan 11 emlak için başvuruda bulundu. Bunların en önemlisi ise İstanbul Şişli’de bulunan bu araziydi.
Hastanenin bulunduğu bölüm hariç tutuldu
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2012 yılında aralarında Şişli Endüstri Meslek Lisesi ve Teknik Lisesi’nin de bulunduğu yedi taşınmaz için geri iade edilmeleri yönünde karar verdi. Arazi üzerinde bulunan Türkiye Hastanesi’nin bulunduğu bölüm ise iade edilmedi.
Ancak iade edilen toplamda 60 dönümlük bu alan İstanbul’un ortasında bulunan çok değerli bir araziydi. Vakıf bir anda yüz milyonlarca lira değerinde bir mülke sahip olmuştu. Fakat el konulmasından 50 yıl sonra arazi üzerinde Bahçeşehir Üniversitesi’ne ait bir meslek yüksek okulu, iki lise ve Şişli Belediyesi’ne ait bir hizmet binası bulunuyordu. Üstelik Şişli Endüstri Meslek ve Teknik Lisesi’nde toplamda 5 bine yakın öğrenci öğrenim görüyor. Atölyelerin bulunduğu binalar ile birlikte bu iki lise 20 dönüme yakın bir yeri işgal ediyor. Bunların buradan taşınması ve tapularının iptal edilmesi ise ayrı bir hukuki süreç. Vakıf yönetimi önce aralarında belediyenin de bulunduğu bu kurumlara kendilerine kira ödemeleri yönünde bir seçenek sundu. Fakat olay kısa sürede mahkemeye intikal etti.
Devreye Taş Yapı girdi
Bir süre sonra vakıf yönetimi İstanbul’un ortasında bulunan bu araziden gelir elde etmelerinin çok uzun bir süreç alacağını gördüğünde yeni bir yol denedi. Burada devreye Taş Yapı İnşaat Şirketi girdi. Vakıf, Taş Yapı ile yaptığı sözleşme ile bu araziye kat karşılığı rezidans, AVM yapılması için anlaştı. Taş Yapı inşaat şirketinin Başkanı Emrullah Turanlı yapılacak olan yatırımın büyüklüğünü şu sözlerle anlatıyordu: “Buraya öyle bir proje yapacağız ki, bu binayı söyleyince akla Türkiye gelecek. Türkiye denilince akla bu bina gelecek.”
Turanlı yapacakları yatırımın karşılığının 6 ila 7 milyar dolar olacağını da ekliyordu.
Bu anlaşmadan sonra hukuki süreçleri Taş Yapı yürüttü. Milli Eğitim Bakanlığı ile yeni bir anlaşma yapıldı. Buna göre yaklaşık 40 dönümlük bir arazi üzerinde olan bu okullara projede 17 dönümlük bir alan ayrıldı.
Şişli Endüstri Meslek Lisesi’nden ismini vermek istemeyen bir yetkili, son dönemde ortaya çıkan tartışmaların ilk protokole uyulmak istenmemesinden kaynaklandığını söylüyor. Buna göre Taş Yapı inşaat şirketi okula ait binaların yerine yenilerini yapacaktı. Ancak inşaat yapılırken okulda eğitim devam edecek, yapılan her binadan sonra öğrenciler yeni binaya yerleşecek, diğer binaların yapılmasına geçilecekti. Ancak bu yıl Taş Yapı yetkilileri inşaat alanında öğrenimin sürmesinin sakıncalı olacağını ileri sürerek öğrencilerin bir kısmının başka okullara kaydırılmasını istedi. Bu nedenle öğrencilerden bazıları Kurtuluş Ortaokulu’na yönlendirilmiş, Kurtuluş Orta Okulu ise Mahmut Şevket İlköğretim ilkokuluna kaydırılmıştı.
‘Okulun çıkması diye bir şey yok, biz 17 dönümden feragat ettik’
Böylece Şişli’de bir anda yüzlerce öğrenciyi ve veliyi ilgilendiren zincirleme bir sorun ortaya çıkmış oldu. Taş Yapı ile yapılan anlaşmayı Bulgar Vakfı Başkanı Vasil Liaze de doğruluyor:
“Biz Taş Yapı ile anlaştıktan sonra bir protokolle araziyi kendilerine verdik. Buna göre Taş Yapı da kendilerine bu okulun daha modernini yapacak. Meslek lisesini aynı yerde tekrar yapacak. 17 dönüm Milli Eğitim’in. Okulun çıkması diye bir şey yok. Biz feragat ettik 17 dönümden. Hazine de Milli Eğitim’e bina yapılması için devretti. Taş Yapı kendi parası ile yapıp onlara binalarını teslim edecek. Böyle bir anlaşma var. Taş Yapı binaların bir kısmını yıkıp yenisini yapacak. O arada o binalardaki öğrenciler başka okullara kaydırılıyor. Ama okulun tamamı zaten hemen yıkılmıyor. Aynı yerde yeniden yapılacak. Okurken bir kısmını yıkıp yapıyor. Talebeler, Kurtuluş Orta Okulu gibi yerlerde altı yedi ay kalacak. Taş Yapı’ya da 40 dönüm kadar bir yer kalıyor.”
Şehir Plancıları odası dava açtı
Taş Yapı ile Bulgar Vakfı’nın anlaşmasının ardından araziye yapılmak istenen inşaata karşı Şehir Plancıları Odası dava açtı. İstanbul 8. İdare Mahkemesi arazi ile ilgili hazırlanan planları iptal etti. Ardından hazırlanan planlara karşı da yeni davalar açılmıştı. Bu davalar halen sürüyor.
Okuldan konuştuğumuz eğitimci de bu konuda iki protokolün yapıldığını, 2016 tarihindeki ilk protokolde modern binaların yapılmasının öngörüldüğünü belirterek “Bunu herkes çok beğendi” diyor.
Böylece öğrencilerin öğreniminin aksamadığı bir sistem düşünülmüştü. Fakat bu projeden inşaat alanında öğrencilerin olmasının tehlike yarattığı gerekçesiyle vazgeçilerek bazı öğrencilerin başka okullara kaydırılması tartışmaya neden oldu. Lisedeki yetkili, kışın ortasında öğrencilerin taşınmasına öğrenciler ile velilerin karşı çıktığını belirtiyor. Gelinen son noktadaysa, taşınmalarının durdurulduğunu belirten eğitimci şu anda durumun belirsiz olduğunu belirtiyor. Binalar yapıldıkça yerleşilmesini öngören ilk planın uygulanmasını beklediklerini söylüyor.
Veliler eylem yapmaya başladı
Bu arada okulun taşınmasının öngörüldüğü Kurtuluş Ortaokulu ve bu okulun öğrencilerinin yerleştirildiği Mahmut Şevket Paşa İlköğretim Okulu’nun velileri, kendilerine taşınma kararının bildirildiğini söyleyerek Milli Eğitim Müdürlüğü ve Kaymakamlık önünde karara karşı eylemler yapmaya başladı.
Şişli Endüstri Meslek Lisesi velilerinden Esra Aksu öğrencilerin bu inşaattan etkilenmeden bir çözüm üretilmesi gerektiğini belirterek kendilerine yeni bir protokol önerildiğini aktarıyor. Aksu öğrencilerin bir başka okula taşınmasının mümkün olmadığını belirterek “Atölyelerde çok büyük firmaların verdiği makineler var. Bu makinelerin taşınması mümkün değil. Türkiye’nin en iyi meslek liselerinden birisi olan Şişli Endüstri Meslek ve Teknik Lisesi’nde öğrencilerin olumsuz etkilenmediği bir yol bulunmalı” diyor.
Aksu, her yeni yapılan binadan sonra öğrencilerin ve atölyelerin bu binaya taşındığı eski sistemin geçerli olması gerektiğini belirterek “Bize prefabrik öneriyorlar. Ancak bu eğitimin prefabriklerde ne kadar süreceği belli değil. İki yıl mı üç yıl mı belirsiz. Yeni hazırlanan protokolde ise Taş Yapı’nın bir sorumluluğu yok. Tamamen ucu açık bir protokol. Vakfın parasının olmaması durumunda okul inşaatını bir yıl daha erteleyebileceği şeklinde madde var. Ancak bunun kaç defa daha erteleneceği belirsiz” diyerek gelinen son durumu özetliyor.
Bu arada Taş Yapı, kendisine ayrılan bölümde konut, AVM ve gökdelenlerin inşaatına başlamış durumda. Bulgar Vakfı Genel Başkanı Vasil Liaze’ye bu dev projenin gerçekleştiği araziyi devretmelerinden dolayı kendilerine ödeme yapılıp yapılmadığını soruyorum. Liaze “Daha hiç bilmiyoruz. Henüz elimize geçen hiçbir şey yok. Şu anda paramız hiç yok. İki kilise var. Mum satmakla ne geliriniz olacak” diyor.
Gelinen noktada öğrencilerin hangi şartlarda öğrenimlerini sürdüreceği belirsizliğini sürdürüyor. Tek bilinen, yakın zamanda burada İstanbul siluetini önemli oranda etkileyecek kulelerin yükseleceği…