Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Şube’nin yaptığı basın toplantısında İzmir’deki üç üniversitenin rektörlerinin de, muhalif akademisyenleri açığa aldıkları halde kendilerinin de görevden uzaklaştırıldıkları belirtilerek ihraç edilen ve açığa alınan emekten yana, barışı savunan akademisyenlerin üniversitelerine dönmesi talep edildi.
SiyasiHaber – İzmir
Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Şube dün (18 Eylül) şube binasında bir basın toplantısı düzenledi. Şube Başkanı Ulaş Yasa’nın okuduğu açıklamada İzmir’de üst üste yaşanan muhalif akademisyenlerin açığa alınma ve ihraçları ile rektör değişiklikleri eleştirildi.
Ege Üniversitesi ve Kâtip Çelebi Üniversitesi'nde yaşananların ardından geçen cuma günü Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kasman görevinden uzaklaştırılmıştı. OHAL döneminde göreve atanan Prof. Kasman, son olarak 11 barış imzacısı akademisyeni açığa alma kararının altına imza atmıştı. Prof. Kasman'ın icraatları siyasî iktidar için yeterli olmamış olacak ki, hakkında soruşturma açıldı. Yerine atanan Mühendislik Fakültesi'nden Prof. Dr. Erdal Çelik de muhafazakâr kimliği ile biliniyor.
Eğitim Sen 3 No’lu Şube Yürütme Kurulu’nun açıklamasında konuyla ilgili olarak şunlar ifade edildi: “Peş peşe yaşadığımız rektörlerin görevden alınması, istifası, yakalanma kararı gibi olaylar bizleri derinden endişelendirmektedir. İzmir üniversitelerinin önceki rektörlerinin siyasî iktidara yaranma çabaları yetmemiş olacak ki, yeni rektörlerle tam bir teslimiyet amaçlanmaktadır. Oysa bilim, itaatsiz olanlara ihtiyaç duyar. Üniversite özgür ve özerk olmadıkça bilim üretilemez; bilimsel-laik bir eğitim verilemez. Üniversite demokratik bir şekilde yönetilemiyorsa orada liyakatten ve adaletten söz edilemez.”
Açıklama, “Biz Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Şube olarak “insan toplum ve doğa yararına üniversite” ısrarımızdan asla vazgeçmeyecek, İzmir’deki üniversiteler başta olmak üzere üniversitelerimizi karanlığa teslim etmeyeceğiz” sözleriyle tamamlandı.
Eğitim Sen İzmir 3 No'lu Şube'nin basın metninin tamamı şöyle:
Siyasi İktidar Üniversite Yönetimlerini Emri Altına Almıştır
Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Üniversiteler ve KYK Şubesi olarak, İzmir’deki kamu üniversitelerinde yaşanmakta olan sürece yönelik endişe ve eleştirilerimizi kamuoyu ile paylaşmak üzere burada toplanmış bulunmaktayız.
Bilindiği üzere, Ege Üniversitesi’ne OHAL koşulları altında rektör olarak atanan Prof. Dr. Mustafa Cüneyt Hoşcoşkun, sadece 6,5 ay süren görevi esnasında öğrencilere soruşturmalar açmış, cezalar yağdırmış ve barış akademisyenlerinin üniversiteden ihraç edilmelerine neden olmuştur. 28 Şubat 2017 tarihinde hakkında yürütülen soruşturma nedeniyle YÖK tarafından açığa alınmış ve üniversite rektörlüğüne vekâleten YÖK Üyesi Prof. Dr. Beril Dedeoğlu atanmıştır. Sonrasında ise Prof. Hoşcoşkun KHK ile memurluktan ihraç edilmiş ve hakkında yakalama kararı çıkarılmıştır. Prof. Dedeoğlu ise, Hoşcoşkun’un düşmanca uygulamalarını düzeltmeye yeltenmemiştir.
İzmir’deki diğer bir kamu üniversitesi olan Kâtip Çelebi Üniversitesi’nde yaşanmakta olanlardan da bahsetmek gerekir. Prof. Dr. Galip Akhan 2010 yılında Kâtip Çelebi Üniversitesi’ne kurucu rektör olarak atanmış ve geçen haftaya kadar da görevini sürdürmüştür. Kendisi hakkında YÖK soruşturma açmış ve Prof. Akhan da bunun üzerine istifa etmiştir. OHAL sürecinde birçok akademisyen Kâtip Çelebi Üniversitesi’nden ihraç edilmiştir.
Son olarak Dokuz Eylül Üniversitesi’nde geçtiğimiz Cuma günü rektör değişikliği olmuştur. Prof. Dr. Adnan Kasman, 15 Ağustos 2016 tarihinde, yine OHAL koşullarında DEÜ’ye rektör olarak atanmıştır. Görevde bulunduğu süre zarfında kendisi ile sendika olarak hiç görüşmemiz olamamıştır. Defalarca dilekçe yazmamıza rağmen tarafımıza randevu verilmemiştir.
Referandum döneminde AKP'li Mustafa Şentop'un davet edildiği konferansı bizzat rektör bey de izlemiş; ancak sendikamızca organize edilen CHP'li İlhan Cihaner'in katılacağı konferansa izin verilmemiştir. Ardından başka bir konferans için CHP’li Selin Sayek Böke’ye de yasak konmuştur. Aynı dönemde AKP mitingine taşeron firma çalışanlarının katılımı zorunlu tutulmuş; durum basına yansıyınca ve tepkiler gelince geri adım atılmıştır.
Prof. Kasman, koltuğunu korumak için siyasî iktidara daha iyi hizmet etmesi gerektiğini düşünmüş olacak ki 28 Haziran 2017 tarihinde, haklarında üniversite tarafından açılmış bir soruşturma bulunmamasına rağmen, barış imzacısı 11 akademisyeni “soruşturmanın selameti” açısından ve “görülen lüzum” üzerine açığa almıştır.
Prof. Kasman, İstanbul ve İzmir Cumhuriyet Savcılıklarına başvurmak suretiyle imzacı arkadaşlarımızı “cezalandırmak” için kendisine dayanak aramıştır. Savcılıklar sadece adlî soruşturmanın sürdüğünü belirtmesine rağmen, rektörlük savcılık yanıtlarını gerekçe göstermeye çalışarak arkadaşlarımızı açığa almıştır. Açığa alma sonrası önce arkadaşlarımızın odaları kilitlenmiş, tepkimiz sonucunda bundan geri adım atılmış, buna karşın arkadaşlarımızın yerleşkelere girişleri engellenmiş, pasaportları iptal edilmiştir. Hastane ve rektörlük önünde başlayan protestolarımız on bir gün boyunca demokratik kitle örgütlerinin desteği ile sürmüştür. Öğrencilerimiz, aileleri, milletvekilleri ve birçok yerel kurum yanımızda yer almıştır.
Yaptığımız basın açıklamalarında Prof. Kasman’a şunu söyledik: Sarayın rektörü olma, arkadaşlarımızı işlerine iade et. Ve şimdi kendisi de “soruşturmanın selameti” açısından görevden uzaklaştırılmıştır. Barış akademisyenlerini açığa almayacağını beyan edip o günlerde istifa etseydi; akademik kariyerine de, DEÜ tarihine de onurlu bir sayfa eklemiş olacaktı.
Şimdi rektör vekilliğine DEÜ Mühendislik Fakültesi’nden Prof. Dr. Erdal Çelik atandı. Sendika olarak arkadaşlarımızın işe iade edilmesi, bilim emekçilerinin hakları ve üniversitenin sorunlarıyla ilgili şimdiki muhatabımız kendisi olacaktır.
Peş peşe yaşadığımız rektörlerin görevden alınması, istifası, yakalanma kararı gibi olaylar bizleri derinden endişelendirmektedir. İzmir üniversitelerinin önceki rektörlerinin siyasî iktidara yaranma çabaları yetmemiş olacak ki, yeni rektörlerle tam bir teslimiyet amaçlanmaktadır. Oysa bilim, itaatsiz olanlara ihtiyaç duyar. Üniversite özgür ve özerk olmadıkça bilim üretilemez; bilimsel-laik bir eğitim verilemez. Üniversite demokratik bir şekilde yönetilemiyorsa orada liyakatten ve adaletten söz edilemez. Bu nedenle,
- İhraç edilen ve açığa alınan emekten yana, barışı savunan akademisyenler üniversitelerine dönmelidir.
- Üniversitelerdeki haksız ve hukuksuz uygulamalara son verilmeli, emekçilere ve öğrencilere açılan haksız soruşturmalar iptal edilmeli, verilen cezalar geri alınmalıdır.
- Üniversite yönetimine, tüm üniversite bileşenlerinin demokratik bir şekilde katılmasının önü açılmalıdır.
Eğitim Sen ve konfederasyonumuz KESK olarak mücadelemiz sürecektir. Barış akademisyenleri işlerine iade edilene kadar, OHAL kalkana kadar, Türkiye demokratikleşene kadar, üniversiteler özgür, demokratik ve laik kurumlar olana kadar, bilim yeniden egemen olana kadar yılmadan mücadele edeceğiz.
Şimdi bu süreçte, acil olan demokrasi, barış ve özgürlük isteyenlerin bir araya gelmesidir.
- İzmir milletvekillerini üniversitelerimize sahip çıkmaya çağırıyoruz.
- İzmir kamuoyunu OHAL rektörlerinin anti-demokratik uygulamalarına karşı bir araya gelmeye davet ediyoruz.
- Demokrat bilim insanlarını ifade özgürlüğünü sahiplenmeye ve KESK bünyesinde mücadele etmeye çağırıyoruz.
- Tüm üniversite bileşenlerini; öğrencileri, akademik ve idarî personeli, taşeron çalıştırılan emekçileri, birleşik bir demokratik üniversite cephesi kurmaya davet ediyoruz.
Biz Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Şube olarak “insan toplum ve doğa yararına üniversite” ısrarımızdan asla vazgeçmeyecek, İzmir’deki üniversiteler başta olmak üzere üniversitelerimizi karanlığa teslim etmeyeceğiz. Tüm kamuoyuna sözümüzdür.