Boncuk, eve alınan veya ev çevresine kurulan işlerden sadece biridir. Ayrıca önemlisidir de. Çünkü normalde 5 kuruşluk boncuksuz, tokasız ve benzeri cıncıksız bir tişört, elbise vs. üzerine herhangi bir el işi uygulamasıyla değer 10-15’e çıkmaktadır
Kentlerde nüfus yoğunlaşıp ekmek kavgası kızıştıkça öncesinde akla hayale gelmeyen işler yaşamın içinde kendi gerçekliğiyle var olmaya başlıyor. Bugün yoksulların ve emekçilerin yoğun olduğu semtlerde atölyelerden taşıp imalat için evlere ulaşmak için piyasaya çıkmış çok çeşitli işler bulunabilmekte. “Evlere Boncuk İşi Verilir” tarzındaki duyuru bunlardan biridir. İşin hedef kitlesinde kadınlar vardır. Çok veya az çocuklu; az çok eğitimli veya eğitimsiz fark etmiyor. Kadın dışarıda ücretli çalışabileceği ya düzgün bir iş bulamıyor ya da çoluk çocuk bakımı, ev işlerinden dışarı açılacak halde değil. Ya da aile, erkek baskısı nedeniyle eve kapanmış durumda… Sonuçta evdeki yoksulluğun yoğunluğunu hafifletmek uğruna “hiç değilse…” denilerek mahallelere dağılmış, dağıtılmış tekstil işini bir ucundan alarak eve hapsedilmenin, yoksulluğun acısı bir nebze dindirme uğraşı içine sürüklenmekte.
“Boncuk” dediğimize bakmayın siz! Belki tekstil ürünlerinin üretiminde evlere ilk taşan işlerin boncuk işi oluşundan dolayı miras kalmış bir ad. Hatta eve alınan çeşitli işlerin kadınlar arasındaki ortak adı genellikle “boncuk işi” niteliğindedir. Oysa günümüzde boncuk, eve alınan veya ev çevresine kurulan işlerden sadece biridir. Ayrıca önemlisidir de. Çünkü normalde 5 kuruşluk boncuksuz, tokasız ve benzeri cıncıksız bir tişört, elbise vs. üzerine herhangi bir el işi uygulamasıyla değer 10-15’e çıkmaktadır. Ev işleri arasında ‘bari ekmek parasını çıkarayım’ diye eve iş alan kadın, gündelik 3-5 ekmek parasını çıkartırken, atölye ve mağaza patronuna çok önemli paralar kazandırmaktadır.
Evlere el işi taşımadan el işinin ayağına
Evdeki kadınlara iş verme sistemi dünden bugüne önemli değişiklikler geçirdi. Söz konusu değişiklik işin en başındaki basit dağıtım biçiminden bugün yaygın ve daha organize olmuş şekle dönüşmüş olmasında yatmaktadır. Şöyle ki, işin ilk halinde İstanbul’da tekstil üretiminin yoğun olduğu Osmanbey, Merter, Mahmutpaşa gibi yerlerdeki atölyelere giden kadınlar evde yapabilecekleri boncuk, pul, motif vb. işleme türünden işleri doğrudan alıp, evde işledikten sonra teslime götürürlerdi.
Bu konuda piyasayı ilk bilen kadınlar zamanla aldıkları iş kendilerine fazla gelince mahallelerinde başka kadınlara dağıtıp, diğer kadınların el emeği üzerinden kendine de kâr payı koyarak aracı pozisyonuna geçti. En çok ezilen zincirin en alt halkası oluyordu. Ne olursa olsun bu işlerden en az kazançlı çıkan, evde ev işlerinin, çocuk, yaşlı ve hasta bakımının arasında iğneyle kuyu kazarak kendine birkaç ekmek parası edinmeye çalışan emekçi ev kadını oluyordu. İşe el sürmeden evinden sadece dağıtım ve teslim alma görevini yapan aracı kadın, bir nebze daha iyi kazansa da kuşkusuz bu işten en kazançlı çıkan taraf işleme-süsleme olmadan 5 kuruşa giden bir elbiseyi 15 kuruşa satan asıl işveren oluyordu.
İşler ilerledi. Boncuk işi ilk başladığı yerin bugün oldukça ötesinde. Kadınların geceyi gündüze katarak harıl harıl deriden iplerle ördükleri yeleklerin devri epeyce geride kaldı. Şimdi emekçilerin yoğun olduğu mahallelerde ev kadınlarının görünmeyen ev emeği içinde gizlice başka bir emek daha yoğunlaşıyor. Kayıt dışı ucuz işçiliğin egemen olduğu tekstil atölyesi işverenleri ürünlerini çok daha ucuza halletme sürecinde ev kadınlarının bedava denilecek kadar ucuz emeğinden sürümü arttırarak daha çok yararlanıyor.
Konfeksiyonda dikilen giysilere yapılan çeşitli işlemeler dışında, overlook, reşme veya düz dikişten geçen ürünlerin ipliklerinin kesilmesi, kıvrımların eşitlenmesi, yaka çevrilmesi gibi her türlü yan işleri kadınlara atmakta. Tabi ürünün niteliğine göre yüzlerce binlerce parça işi eve/evlere sığdırmak, dağıtmak ve bunu denetlemek zorlaştığında işe aracılık yapanlar –ki aracılar çoğunlukla kadınlardan oluşmakta- mahalle arasında kadınlara rahat ulaşabilecekleri, resmi yetkililerin gözlerinden uzak bir yerde dükkan kiralayarak ucuz emekten daha kolay yararlanma yönünde ilişkiler gelişmektedir. İnce emekli boncuk cıncık işleri elbette ki çoğunlukla evlerde yapılmaya devam etse de bunun dağıtım işinin kullanıldığı dükkanlar işleme mekanı olarak da iş görmekte.
Ev emeği içinde imalat emeği
Gazi Mahallesi’nde evlere alınan işlemelerin dışında, konfeksiyon yan işlerinin dağıtıldığı, yapıldığı dükkanlar oldukça artmış durumda. Bu dükkanlardan birinin sahibi olan Pınar, işyerinin kayıt dışı olmasından çekinerek “Burası bizim aile yerimiz, kendimiz çalışıyoruz. Dükkan da bizim, işleri Osmanbey’den alıp kendimiz yapıyor ve veriyoruz” derken içerideki kadınlarla konuşma talebimize izin vermiyor.
Aynı mahallede birbirine yakın dükkan bulmak hiç zor değil. Pınar’ın dükkanının iki sokak ötesinde camları boyalı büyük bir dükkanda konfeksiyondan alınan makinesiz yan işler yapılıyormuş. Dükkanın önünde ise bir grup çocuk oyun oynuyor. Dükkanın karşısındaki apartmanın merdivenlerine oturmuş yaşlıca bir kadına yanaşıp dükkanda yapılan işleri soruyoruz, anlatıyor:
“Her yerden iş getiriyorlar. Evde işini bitiren kadınlar gelip dükkanda parça başı iş temizliyor, paketleme yapıyor. 100 tanesine 5 lira alıyorlar. Yapana iyi sayılır. Evde oturup ne yapacak. Hem çocukları da dükkan önünde oynuyor. İstediği saatte evine gidip geliyor.”
Gerçekten dükkan etrafında oyuna tutuşmuş çocuklar var. Yan işler için dükkan oluşturanlar kayıt dışı çalışmadan dolayı dışarıya oldukça kapalı davranmayı yeğlediklerinden bu dükkana da giremiyoruz. Ancak o dükkana daha önce gidip gelen Yeter Demir’i buluyoruz. Yeter Demir anlatıyor: “O dükkana da gidiyorum, başkasına da. Artık hangisi hesabıma gelirse. Tabii boncuk işini daha çok istiyorum ama bazen ele geçmiyor. Eskiden giysi temizlemeyi de eve alırdım ama tozundan çocuklar hasta olunca bıraktım. İş olursa çocuklar okula gittikten sonra dükkana gidiyorum. Çocuğu okula gitmeyenler isterse çocuğunu yanına alıyor, orada kapıda oynuyorlar. Hatta eli makas tutan çocuklar bile annelerinin yanında bu işi yapıyorlar”
En çok merak ettiğimiz kadının bundan ne kazandığı şeklindeki sorumuza Yeter Demir’in yanıtı: “Eğer iş olup da her gün gidersen bir pazar alış-verişi parası. Taş çatlasın elli lira.”
Boncuk işi, tığ işi, iğne işi, temizleme, katlama, ambalajlama işi… Mağaza vitrinlerini dolduran ışıltılı giysi ve her türlü tekstil ürünlerinin içinde ev kadınlarının emeği de saklı. Ev kadının sadece ev işlerine dair emeği yok sayılmıyor; dışarıdaki ucuz ücretli emeğin daha ucuz bir halkası da evdeki kadına uzanıyor. Bir iğne, bir tığ ve bir çift şişle başlayan masumane görünen küçük işler bu gün kendini aşarak evdeki kadınları toplumsal üretim zincirindeki sömürü çarkına eklemlemiş bulunuyor. Tabii genel olarak bu işi kadınlar yapıyor olsa da işsiz olan, emekliliğine ek gelir arayan erkeklerinde yer yer bu tür işleri yaptığını hesaba katmak gerek.
Bu yazı sendika.org sitesinden alıntılanmıştır.