HDP Ağrı Milletvekili Leyla Zana, 3 ayrı suçlamadan 21 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davanın ilk duruşmasında beraat etti. Öte yandan Zana, Meclis’e yazdığı yazıda ‘İnanmadan yemin etmenin hiçbir dinde, ahlakta, inançta yeri yoktur’ dedi.
HDP Ağrı Milletvekili Leyla Zana hakkında çeşitli tarihlerde katıldığı yürüyüş ve basın açıklamaları nedeniyle 8 yıldan 21 yıla kadar hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşması Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Zana’nın ara celsede savunma yaptığı için katılmadığı duruşmada avukatı hazır bulundu. Yoklama ve iddianamenin özetinin okunmasıyla başlayan duruşmada savcı, davanın esası hakkında mütalaasını verdi. Savcı, Zana'nın üzerine atılı suçları işlediğine dair hür türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı bulunmadığı, bu suçları işlediğinin sabit olmaması nedeniyle beraat verilmesini talep etti.
Ardından söz alan Zana'nın avukatı İbrahim Çeliker ise mütalaaya katıldıklarını, müvekkili hakkında beraat kararı verilmesini talep etti.
Savunmanın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti Zana'nın üzerine atılı suçları işlediğinin sabit olmadığı gerekçesiyle hakkında açılan davada beraat kararı verdi.
'İnanmadan yemin etmenin hiçbir ahlak ve inançta yeri yok'
AKP ile MHP'nin uzlaşarak getirdiği ve 17 madde olan Meclis İçtüzüğünde bulunan, "Yemin etmeyen, etmekten imtina eden milletvekili, milletvekili olmanın getirdiği haklardan yararlanamayacak" şeklindeki düzenleme ile adı yeniden gündeme gelen HDP Ağrı Milletvekili Leyla Zana, uzun süren sessizliğini TBMM Başkanı İsmail Kahraman'a gönderdiği yazı ile bozdu.
Zana, inanmadan yemin etmenin hiçbir dinde, ahlakta, inançta yeri olmadığını, Milletvekillerine dayatılan yemin metninin her hali ile eski Türkiye'nin eseri olduğunu belirterek, "Meclis'in, 15 Temmuz'da darbeciler tarafından bombalanmış olması bile, darbeci mantığını siyasete, seçilmişlere, demokrasiye saygı duymadığını bir kez daha ispatlamıştır" dedi.
TBMM'den Zana'ya yazı: 212 birleşime mazeretsiz katılmadınız, 7 gün içinde itiraz edebilirsiniz
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden ocak ayında Başkanvekili Ahmet Aydın, Haziran ayında ise Başkan İsmail Kahraman imzası ile HDP Ağrı Milletvekili Leyla Zana'ya yazılar yazılarak, TBMM'de mazeretsiz olarak katılmadığı birleşimlerin cetvelleri gönderildi.
"Milletvekilliği devamsızlığı" konulu yazılarda, "Geçerli yemin etmeyerek görevinizde başlamadığınız için Türkiye Büyük Millet Meclis Genel Kuruluna 17.11. 2015 -31. 12. 2016 tarihleri arasında mazeretsiz katılmadığınız günler aşağıdaki cetvelde gösterilmiştir. İçtüzüğün 152'nci maddesi uyarınca cetvele 7 gün içinde yazı ile itiraz edilebilir" denildi ve her iki yazıda Zana'nın bugüne kadar 212 birleşime katılmadığı hatırlatıldı.
‘Yeminim geçerli sayılmadığından yasama faaliyetlerine katılmam mümkün olmadı’
AKP ile MHP'nin üzerinde uzlaştığı ve 17 madde olan Meclis İçtüzüğü ile adı bir kez daha gündeme gelen HDP'li Leyla Zana, kendisine gönderilen yazılar üzerine uzun süredir milletvekilliği yemini üzerine koruduğu sessizliğini bozarak TBMM Başkanı İsmail Kahraman'a cevap yazısı yazdı.
Yemini kabul edilmediği için oda, sekreter, hizmetli, maaş gibi hiçbir milletvekili haklarından yararlanamayan Zana yazısında, 17 Kasım 2015 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda tarafından edilen yeminin, geçici TBMM Başkanlığı tarafından geçerli kabul edilmediğini, bu nedenle TBMM yasama faaliyetlerine katılmasının mümkün olmadığını belirterek, "Darbe anayasasının bazı maddeleri defalarca değiştirilmesine rağmen yemin metni varlığını devam ettirmektedir. Yemin metninin siyasal felsefesindeki tekçi, otoriter ve totaliter ifadeler, metinde geçen 'egemenliğin millete ait olması', 'hukukun üstünlüğü', 'demokratik Cumhuriyet', 'herkesin insan hakları ve temel hürriyetleri' gibi temel değerlerle taban tabana zıttır. Türkiye toplumun özünü oluşturan çoğulculuğunu, çok renkliliğini, çok sesliliğini yok sayan, inkar eden, bu anlamda toplumsal doğanın yasalarını bile inkar eden bir metindir" dedi.
Yemin metninin darbe ürünü olmasının bile Meclis'in meşruiyetine saygı duyan bir metin olmadığını gösterdiğini söyleyen Zana, yazısında şöyle dedi:
‘Metnin varlığını koruması, 15 Temmuz'da olduğu gibi darbe heveslilerini cesaretlendirmeye devam edecektir’
"Her seçim sonrasında hem seçenlerin hem de seçilenlerin önüne çıkan bu darbe ürünü metin, bütün meşruiyetini toplumdan, seçimden, temsili demokrasiden alan TBMM'nin üstünde darbeci zihniyetin bir gölgesidir. Bir hayalet misali toplumsal iradenin, seçilenlerin üzerinde baskı kurmakta; toplumsal iradenin temsilcileri olarak vekillere daha ilk günden inanmadıkları bir yemin ettirilerek özsaygılarını yok etmektedir. Geçen 35 yıl boyunca metnin değiştirilmemiş olması, TBMM'de bile darbe ruhunun meşru kabul edilebileceğine işaret etmektedir. Bu durum, 15 Temmuz sonrası darbeye ve darbe heveslilerine karşı TBMM'de gösterilen kararlı mücadelenin, 1980 darbecilerine karşı gösterilmemiş olduğunu da bizlere göstermektedir. Darbe anayasasının, iç tüzüğünün, yemin metninin hala varlığını devam ettiriyor olması, 15 Temmuz'da olduğu gibi darbe heveslilerini cesaretlendirmeye devam edecektir. Siyasal iradenin meşruiyetini tartışmalı hale getiren her türlü yasal ve yapısal değişikliklerin TBMM'ce hayata geçirilmesi bir zorunluluktur. Darbe ve darbecilerle mücadele ancak bu şekilde köklü değişikliklerle hayata geçirilebilir."
‘Aynı Meclis ve aynı geçici başkan, 7 Haziran 2015'te okuduğum aynı yemini kabul etmişti’
HDP'li Zana, Türkiye Cumhuriyeti’nin kronik sorunlarına pansuman yapmaktan vazgeçip, köklü tedavi arayışında olması gerektiğini de ifade ederek, "Anayasa'yı yapan darbeci zihniyet, siyasileri, seçilmişleri toplum karşısında ezmenin, küçük düşürmenin, aşağılamanın, itibarsızlaştırmanın bir yolu olarak, demokratik bir hukuk devletinden beklenmeyecek şekilde, siyasi güvensizlik dolu yemin metnini Meclis'e dayatmıştır. Her siyasi iktidar ve her seçim döneminde seçilen vekiller durumu kabullenmişlerdir. Her seçim döneminden sonra Sayın Vekiller tarafından 'bir gereklilik/kanuni bir zorunluluk' olarak okunan metin, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra şahsım tarafımdan yine aynı şekilde okunmuş ve dönemin aynı geçici Meclis Başkanı tarafından kabul edilmiştir. Aradan geçen 6 aydan sonra aynı Anayasa, aynı TBMM, aynı geçici Meclis Başkanlığı ve aynı metin okuma biçimim (Türk yerine büyük Türkiye Milleti olarak okuma) kabul edilmemiştir. Tekçilik ifadesi olarak Türk kelimesini Türkiye ile değiştirmemin nedeni, Yemin metninin çoğulculuğu reddeden anlayışına, toplumun bize yüklediği siyasi sorumlulukla bir rettir. Toplumun sesini, rengini, çoğulculuğunu kabul etmeyen bir metni, içeriğindeki darbeci unsurlarla birlikte kabul etmem mümkün değildir. Bu tavır, toplumun siyasiler olarak bizlerden beklediği onurlu duruşun bir gereğidir. İnancım odur ki, bu ya da benzer tavırlar TBMM'nin topluma güvenen tüm üyelerince gösterilmelidir" dedi.
HDP Ağrı Milletvekili Leyla Zana, Meclis Başkanı Kahraman'a gönderdiği yazısının sonunda ise şunları söyledi:
‘İnanmadan yemin etmenin hiçbir dinde, ahlakta, inançta yeri yoktur’
"İnanmadan yemin etmenin hiçbir dinde, ahlakta, inançta yeri yoktur. Milletvekillerine dayatılan Yemin metni, o yemin metninin her satırına sinmiş haliyle eski Türkiye'nin eseridir. Vatandaşına saygı duymayan, seçilmişlerini terbiye edeceğini sanan üniformalı zihniyetin eseri olan Yemin metni, aynı darbecilerin anayasasını parça parça değiştiren, tümünü yenilemek için siyasi uzlaşma arayan Meclis tarafından değiştirilmelidir. 1876 tarihinde temelleri atılan Meclis'in 15 Temmuz'da darbeciler tarafından bombalanmış olması bile, darbeci mantığın siyasete, seçilmişlere, demokrasiye saygı duymadığını bir kez daha ispatlamıştır. Hal böyle iken Meclis'in darbecilerin eseri olan bir Yemin Metni'nde ısrarcı olması, kendi meşruiyetini gölgelemektedir. 1. Dünya savaşından sonra işgalcilerin baskısıyla kapatılan Meclis-i Mebusan'ın 12 gün sonra Ankara'da 'Büyük Millet Meclisi' olarak açılması Meclis iradesinin tarihi önemini göstermektedir. Yeni açılan Meclis'te İstanbul'dan Ankara'ya gidemeyen vekillerin üyeliklerinin düşürülmesi önerisinin 'onlar milletin oyu ile seçildi' diye reddedilmesi ise meşruiyet fikrinin köklü geçmişini ifade etmektedir. 'Egemenlik Kayıtsız ve Şartsız Milletindir' ifadesinde kendini bulan TBMM, Türkiye toplumu için hem gelenek hem gelecektir. Her darbe döneminde askerler tarafından kuşatılan, 1980 darbesinde tamamen kapatılan, 15 Temmuz'da darbeciler tarafından bombalanan Meclisimiz tarihi boyunca zoru, baskıyı darbecilerden ve darbe meraklılarından görmüştür. Kasım 2015 yılında yapılan seçimlerde Ağrı Milletvekili olarak seçilen şahsım, mazbatamı almama rağmen, darbecilerin dayattığı bir yemin metni, eski Türkiye'nin savunucularının Türkiye kelimesine itirazları nedeniyle TBMM Yasama faaliyetlerine katılamamaktayım."
Dava hakkında
Milletvekillerinin yasama dokunulmazlığının kaldırılması ardından Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında Zana, 8 Şubat’ta Diyarbakır’da gözaltına alınmış ifadesi alındıktan sonra "adli kontrol" şartıyla serbest bırakılmıştı. Zana hakkında hazırlanan 156 sayfalık iddianame, Demokratik Toplum Kongresi'nde yürüttüğü faaliyetleri, 2012 yılında yasaklanan Newroz etkinliğine ve yaşamını yitiren PKK’lilerin cenazesine katılması ve 2012 yılında 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliğinde yaptığı konuşma suçlama konusu yapılmıştı. Zana, 2012 yılında katıldığı Newroz etkinliğinde “örgüt propagandası olabilecek tarzda zafer işareti yapmak” ile suçlanmıştı. Zana, “örgüt üyesi olmak”, “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” ve “Suçu ve suçluyu övmek” iddiaları ile suçlanıyordu.
DİHABER, DHA