Samandağ Evvel Temmuz Festivali kapsamında yapılan etkinliğe katılan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, konuşmasında “Kurunun yanında yaş da yanmaz, hukukta yakmak fiili yoktur yargılamak fiili vardır, OHAL, AKP hükümetinin gaz odalarıdır” dedi.
Samandağ Evvel Temmuz Festivali kapsamında Samandağ Kalkındırma Derneği tarafından düzenlenen ve moderatörlüğünü Avukat Çetin Sakallı’nın yaptığı “Anayasa değişikliği altında yeni ekonomik düzende devletin yeri” konulu panelde Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden KHK ile ihraç edilen Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu konuşmacı olarak katıldı.
Samandağ Belediye Başkanı Mithat Nehir, başkan yardımcıları Mehmet Ali Kamacı, Mehmet Yıldız, İHD Hatay Şube Başkanı Mithat Can, DİSK Genel İş Araştırma Daire Başkanı Mehmet Güleryüz, DİSK Genel İş Hatay şube başkanı Yusuf Berkyürek, Sosyalist Yeniden Kuruluş (SYKP) Eş Genel Başkanı Ahmet Kaya, SYKP İl Başkanı Hülya Kavuk, Samandağ Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Hülya Nehir, belediye meclis üyeleri, Gezi Direnişi’nde yaşamını yitiren Ahmet Atakan’ın annesi Emsal Atakan ve çok sayıda kişi katıldı.
Panelde konuşan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, getirilen başkanlık sisteminin dünyada kullanılan bir sistem olmadığını, AKP’nin getirdiği sistemin dünyada mevcut bulunan parlamenter, yarı başkanlık ve başkanlık sistemlerinin üçüne de uymadığını belirtti.
2 buçuk yıl sonra yürürlüğe girecek olan bir anayasa taslağının Meclis komisyonlarında sadece 2 buçuk hafta tartıştırıldığını söyleyen Kaboğlu, “Bir ülkede yönetim biçimi, sadece 2 buçuk hafta süren bir tartışmayla değiştirilmez” dedi.
Hükümetin KHK’larla ilgili ‘kurunun yanında yaş da yandı’ dediğini hatırlatan Kaboğlu, “Ancak bu hukuka uyarlanabilecek bir cümle değildir. Hukukta kuru da yanmaz yaş da yanmaz. Yakmak hukuk kavramı içinde değerlendirilebilecek bir kavram değildir. Hukuk insanları yargılar. Bugün AKP’nin uygulamış olduğu OHAL sistemi için gaz odaları kavramını kullanabiliriz” ifadelerini kullandı.
Kaboğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biz Anayasa dediğimiz zaman hep hükümet başbakan gibi kavramları anlarız. Yeni Anayasada devlet var, insan yok, ülke yok. Anayasa değişikliğinde önce ülke sonra insan ve en sonda ortak yaşama iradesini oluşturan devlet olmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti bir Anayasa ile doğmuştur. Ve hep anayasalarla yoluna devam etmiştir. Kesintilere rağmen anayasa gündem dışına çıkmamıştır. Bu 61’de, 71’de ve 80’de böyle olmuştur. Hedefte hukuk her zaman var olmuştur. Hukuk kuralları ortak yaşam iradesiyle bir araya gelen bütün insanların duymak zorunda oldukları kuraldır. Hukuk kurallarını koyanlar öncelikle buna uymak zorundadır. Türkiye Tanzimat, meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde kazanımları katarak devam etmiştir. İnsan hakları alanı günlük politikaya alet edilmemesi gereken bir alandır. Nasıl dinin devletle ilgisi olmaması gerekiyorsa bununda böyle olması gerekir. Aslında devlet yokken de insan vardı ve özgürdü. Cumhuriyet Türkiye’si ile dünya anayasallığı arasında paralellik vardır. Her toplum kendine özgü geçmişini anayasasına yansıtır. Önemli olan bu özelliklerin evrensel ilkelerle bağdaştırılmasıdır. Anayasa, bir halkın özgeçmişi olmalıdır. Anayasa, toplumun, ülkelerin geçmişleri ve tarihsel değerleri üzerinde inşa edilmelidir. Anayasa değişikliği demokratik ve temiz bir ortamda yapılmalıdır. 15 Temmuz’da darbenin yapılacağını kimse bilmiyordu. Biz yeni anayasa değişikliği çalışmalarına başlamıştık ki 15 Temmuz oldu. Anayasa değişikliğinin en radikal değişikliği oldu. Şimdiye kadar ki kazanımlar gitti, yönetim bir kişiye verildi. Yargının oluşumunda da yine bir kişi belirleyici hale geldi. Bunu nasıl başardık? 6 aya bunu nasıl sıkıştırdık. Olağanüstü halde anayasa değişikliği olmaz, anayasaya aykırı bir şekilde mecliste oylama açık kullanıldı. Anayasa değişiklikleri şimdiye kadar sivil toplumla çalışılarak yapılıyordu. Yeni anayasa metinini kimlerin yazdığını bilmiyoruz. Oldu, bittiye getirilerek oylattılar. Referandumda muhalefetin yüzde 48 oy alması demokratik bir başarıdır. Yeni anaysa görüşmeleri 18 gün sürmüştür. 2,5 yıl sonra yürürlüğe girecek olan metni neden 2,5 haftaya sıkıştırdınız? 30 gün içinde HSYK oluşturuldu. Cumhurbaşkanı parti üyesi ve başkanı oldu. Bu iki önemli madde hemen yürürlüğe girdi. Şu anda geçiş dönemindeyiz. Bunu anayasal kaos olarak görüyorum. Örneğin cumhurbaşkanını parti başkanı olarak mı cumhurbaşkanı olarak mı muhatap alacağız? Biz ülkeyi cemaat ve tarikatlara göre değil anayasaya ve liyakate göre yönetmeliğiz. OHAL anayasada belirlenmesine rağmen bu konudaki ihlaller devam ediyor. Burada önemli olan şu; Türkiye toplumu bunları kabul edecek mi etmeyecek mi? OHAL fırsatçılığı ile ülkenin zenginliklerini peşkeş çektirtmemeliyiz. Demokratik devlet saydam ve hesap verebilir devlet olmalıdır. Bilim özgür düşünceyle üretilir. Biz Tanzimat’tan bu yana kazanımlarımızı artırarak gelecek kuşaklara aktarmalıyız. Bunun için demokratik ve ortak bir anayasa için mücadele etmeliyiz örgütlenmeliyiz” dedi.
Sunumun ardından Kaboğlu katılımcıların sorularını yanıtladı.
Fotoğraf: Mehmet Doğru