Avukat Aslı Kazan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın FETÖ’den tutuklanan damadı Ömer Faruk Kavurmacı hakkında verilen tahliye kararını değerlendirdi. Tahliye kararını inceleyen Aslı Kazan, Kavurmacı’nın muayene dahi edilmeden rapor düzenlendiğini iddia ediyor.
Kadir Topbaş’ın FETÖ soruşturması kapsamında tutuklu olan damadı Ömer Faruk Kavurmacı, avukatları tarafından yapılan itiraz sonucunda 3 Mayıs 2017 tarihinde serbest bırakıldı. İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği Kavurmacı’nın Özel Acıbadem Hastanesi tarafından düzenlenen 18 Nisan 2017 tarihli sağlık raporunu esas alarak "epilepsi" ve "uyku apnesi" rahatsızlıklarının "telafisi güç bazı zararlara neden olacağı" gerekçesiyle tahliyesine kararı verdi.
Tahliye kararını OdaTV'ye değerlendiren Aslı Kazan, tahliye kararındaki çelişkilere ve hukuksuzluklara dikkat çekiyor.
Kalıcı rahatsızlıkları bulunan kişilerin tutuksuz yargılanmalarının bir zorunluluk olduğunu belirten Aslı Kazan, başka bir zorunluluktan daha bahsediyor. 'Türkiye'deki mevcut yargı sistemi ve uygulamaları'ndan.
Avukat Aslı Kazan, tahliye kararının kişiye özel bir uygulamadan mı, yoksa hukuksal bir bakış açısından mı kaynaklandığını tespit etmek için kaleme aldığı değerlendirmede, Ömer Faruk Kavurmacı'ya muayene edilmeden doktor raporu düzenlendiğini iddia ediyor:
"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma sonucunda, Fethullahçı İşadamları hakkında 13 Nisan 2017 günlü iddianame hazırlanarak ilgili Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Fethullah Gülen'in 1 numaralı sanık, TUSKON başkan ve genel sekreterinin 2 ve 3 numaralı sanık olduğu iddianamenin 4 numaralı sanığı Ömer Faruk Kavurmacı, iddianame henüz kabul edilmeden Sulh Ceza Hakimi tarafından tahliye edildi. Böylece ilk 3 sanığının firari olduğu iddianamenin 1 numaralı tutuklu sanığı da bırakılmış oldu."
'Muayene etmeden rapor yazan dahiliyeci'
Bir soruşturma makamı olan sulh ceza hakimliğinin, asıl mahkemeyi beklemeden araya girip acil bir şekilde tahliye kararı vermesini 'eşi benzeri görülmemiş bir durum' olarak nitelendiren Aslı Kazan, tahliye kararı ve doktor raporundaki çelişkilerine dikkat çekiyor:
"Sulh ceza hâkimliği tahliye kararını sağlık sorunları gerekçesine dayandırıyordu ve bu durum ilk bakışta bir aciliyetin bulunduğunu düşündürüyordu. Peki gerçekte öyle miydi? Hakimlik kararı incelendiğinde bu türden bir aciliyetin bulunmadığı anlaşılıyordu. Evet, Kavurmacı 18 Nisan 2017 tarihinde Özel Acıbadem Hastanesi çalışanı bir doktor tarafından düzenlenen raporla tahliye edildi. Ancak rapor tarihinde muayene etmediği tutuklu hakkında 'epilepsi' ve 'uyku apnesi' gibi sağlık sorunları bulunduğuna ilişkin belge düzenleyen bu doktor bir nörolog değil dahiliye uzmanıydı. Oysa epilepsi ve uyku apnesi, nöroloji anabilim dalının uzmanlık alanına giren sağlık sorunlarıydı. Tahliyeye gerekçe olarak gösterilen bu belge muayene yapılmadan dosya üzerinden düzenlenmişti. Ve 2005, 2009 ve 2012 tarihlerinde hazırlanmış önceki raporların değerlendirilmesinden ibaret olduğu anlaşılıyordu. Oysa mevzuat, tutuklu veya hükümlünün özel bir hastanede muayene edilmesi ve tedavi görmesi olanaklarını imkansız kılıyordu."
'Cezaevindeki döneminde tek başvuru ve rapor yok'
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan genelgede, tutuklu ve hükümlülerin nerede muayene ve tedavi olacaklarının ayrıntılı bir biçimde düzenlendiğini belirten Aslı Kazan, genelgeye göre hasta tutuklu ya da hükümlü sırasıyla kurum hekimi, devlet hastanesi ve Üniversite hastanesinde muayene ve tedavi edilmesi gerektiğini söylüyor:
"Kavurmacı hakkında verilen tahliye kararı, bu zincirin toptan atlandığını ve hastalığın uzmanı olmayan özel hastane hekimi tarafından tutuklunun muayenesi dahi gerçekleştirilmeden bir rapor düzenlendiğini göstermektedir. Gerçekten Kavurmacı'nın tahliye kararını incelediğimizde cezaevinde bulunduğu dönemde rahatsızlığını belgeleyen tek bir başvuru yahut raporun olmadığını anlıyoruz. Ayrıca tahliyeye gerekçe yapılan özel hastane raporu ile tahliye arasında açık bir uyumsuzluk bulunmaktadır.
Kavurmacının rahatsızlığına ilişkin belgede, 'kişinin yalnız kalması, oruç veya uzun saatte aç kalması, araç, uzun süre elektronik cihaz kullanmasının sakınca yaratacağı' raporlanmıştır. Oysa kişinin yalnız kalması sakıncalıysa, tutulduğu bölümde yanında başka bir tutuklunun kalmasının önünde bir engel yoktur. Oruç ve uzun süre aç kalamıyorsa, cezaevinde kendisine verilen iaşe arttırılabilinir. Ve bildiğimiz kadarıyla kişinin cezaevi kantininden alışveriş yapma imkanında bir kısıtlama bulunmamaktadır. Araç ve elektronik cihaz kullanma meselesine gelecek olursak, cezaevinde zaten elektronik cihaz kullanmak yasaktır. Araç kullanma imkânı ise hiç bulunmamaktadır. Dolayısıyla kişinin rahatsızlığına ilişkin bu semptomların cezaevinde kalmasına engel bir durum oluşturduğu söylenemez."
'Kavurmacı'nın tahliyesi, kişiye özel mi?
Aynı soruşturma kapsamında yargılanan Levent Dursun Akın adlı sanıkta 'sarkoidoz' hastalığı bulunmasına ve sevk zincirine uygun sağlık raporları olmasına karşın rağmen tahliye başvurularının reddedildiğini söyleyen Aslı Kazan, Ömer Faruk Kavurmacı'nın tahliyesinin 'düşündürücü' olduğunu söylüyor:
"Kavurmacı'nın, AKP İstanbul il yönetim kurulu üyesi olan avukatının hukuku dolanan talebinin kabul edilmesi düşündürücüdür. Ve son olarak, tahliye kararını veren hakim hakkında daha önce HSYK tarafından çelişkili tahliye/tutuklama kararları nedeniyle inceleme yapıldığına ilişkin gazete haberlerini de unutmayalım.
Bu gerçekler karşısında ortada normal hukuksal bir sürecin yaşandığını düşünemiyor insan. Ama yine de bu musibetten hayırlı bir sonuç çıkmasını umut ediyoruz. Cezaevlerinde çok ciddi sağlık sorunları olan yüzlerce hasta tutuklu ve hükümlü var. Bu kişiler salt devleti yöneten kadroyla akrabalık bağı bulunmadıkları için ölüme terk edilmemeli, serbest bırakılmalıdırlar.
Kadir Topbaş'ın damadına uğrayan adaletin, cezaevlerinde bulunan tüm tutuklu ve hükümlülere elini uzatmasını diliyoruz."