Hrant Dink davasında yargılanan dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı’nın FETÖ suçlamasıyla gözaltına alındığı davada itirafçı olduğu ortaya çıktı. Sarı ifadesinde “O dönem hükümetin destek verdiği bu yapıya yakınlaşmanın tehdit oluşturmayacağını düşündüm” dedi.
Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı davanın sanıklarından dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı, Aralık 2016’da ‘FETÖ’ üyeliği iddiasıyla gözaltına alındığı soruşturmada itirafçı oldu. Sarı ifadesinde, “Siyasiler tarafından desteklenmesi nedeniyle cemaat sohbetlerine katılmaya devam ettim” dedi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya bugünkü duruşmayla devam edildi. Cumhuriyet’ten Canan Coşkun’un haberine göre duruşmayı HDP Milletvekili Garo Paylan ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da takip etti.
Yılmazer ve Uzun da katıldı
Duruşmaya tutuklu sanıklar eski İstihbarat C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ile tutuksuz sanıklar eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve Trabzon eski Emniyet Müdürü Reşat Altay katıldı.
Duruşmada ‘FETÖ’ üyesi olduğu iddiasıyla Aralık 2016’da gözaltına alınan davanın sanıklarından dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı’nın emniyet ifadesi okundu. Sarı’nın etkin pişmanlıktan yararlanmak istediğini belirttiği ifadesinde, şunlar yer aldı:
“2006 yılında Trabzon’a tayin olduktan sonra okuldan arkadaşım İrfan Akkaya ile arkadaşlığım ilerledi. Beni 2007’de evine davet ettikten sonra burada öğretmen olduğunu söyleyen kişi ile tanıştım. Bu kişiyle daha sonra karşılaştığımız zamanlarda Zaman gazetesi ve Sızıntı dergisinden makaleler okuyarak bu yapıyla ilgili şeylerden konuştu. O dönem hükümetin destek verdiği bu yapıya yakınlaşmanın tehdit oluşturmayacağını düşündüm. 2012 yılından sonra örgütle irtibatımı kestim. Ancak İrfan Akkaya ile dostluğumuz nedeniyle görüşmelerimiz devam etti” dedi.
‘Yedek tutulduğumu hissettim’
Sarı, emniyet istihbaratta cemaat üyeliğinin o dönem yüzde 60 oranında olduğunu belirterek, cemaat sohbetlerinde “yedek” tutulduğunu hissettiğini söyledi ve “Dink cinayeti nedeniyle üzerimde oluşan siyasi baskı ve siyasiler tarafından desteklenmesi nedeniyle cemaat sohbetlerine katılmaya devam ettim” ifadelerini kullandı.
İrfan Akkaya ise ifadesinde Faruk Sarı’yı akademi yıllarında cemaat evlerinden hatırladığını kaydetti.
‘Akyürek'le görüşmeye gittik’
Tanık olarak dinlenen eski İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Fikret Salmaner ifadesinde İstanbul İstihbarat Şubesi eski Müdürü Ahmet İlhan Güler’in Ankara’da Recep Güven’in evinde Coşgun Çakar’la yaptığı görüşmeye ilişkin konuştu. Salmaner, “Ahmet İlhan Güler’in Recep Güven’in evine kahvaltıya gitmeK istedi ve ben götürdüm. Evde Coşkun Çakar kendisine ‘İstanbul’da istenmiyorsun’ dedi. Güler bunu müdürlerle görüşeceğini söyledi. Akyürek’le görüşmeye gittik. Akyürek ‘Arkadaşlar ne istiyorsa o olacak’ dedi. Güler, İl Emniyet Müdürüyle görüşeceğini bel altı vurmamalarını söyledi” dedi.
Salmaner, Ali Fuat Yılmazer’i “cemaatin has adamı” olarak niteledi.
Yılmazer: Hayal'le ilgili örgütsel bir şey bulamadık
Duruşmada savunmasını tamamlayan Ali Fuat Yılmazer’in çapraz sorgusuna geçildi. Dink ailesi avukatlardan Hakan Bakırcıoğlu’nun “Yasin Hayal’in Ermenilere kin beslediği ve İstanbul’da eylem yapacağına ilişkin istihbarat raporu dikkatinizi çekti mi” sorusu üzerine Yılmazer, “Ben genel anlamda değerlendirdim bunu. Tehdit potansiyelinin göstergesi bu. Örgütsel ciddiyet anlamında bir şey bulamadık Yasin hayal ile ilgili” yanıtını verdi.
Bakırcıoğlu’nun “Danıştay saldırısı sonrası azınlıklara yönelik saldırı olabileceği yönünde daire başkanlığı olarak bir değerlendirme yaptınız mı” sorusunu ise Yılmazer, şu cevabı verdi: “Siyasal istikrarlaştırma planlı eylemlerdi. Eylemin azmettiricisi Salih Kunter ile sınırlandıramazsınız. Onun arkasına kafa yormak gerek. Ankara, Muzaffer Tekin ve Veli Küçük bağlantısını bulmuş. Ama biz illere çalışma yaptıramamışız. Muzaffer Tekin ile ilgili çalışma yapılabilseydi bunlar daha etkinken arkasında gelenler bıçak gibi kesilirdi. Bu insanlar bu eylemleri devletin desteklediğine inanmış. Devlet adına yaptığına inanmışlar.”