RÖPORTAJ – DİSK / Genel İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan ile Zorunlu BES ve Referandumda işçilerin tutumunun ne olması gerektiği üzerine konuştuk. (SiyasiHaber)
Röportaj: SiyasiHaber – Berkay Varol
—BES tam olarak neyi hedefliyor?
Bireysel Emeklilik Sistemi’nin (BES’in) hedefi kamusal bir hizmet olan sosyal güvenliği özelleştirmek. Kamusal emekliliği ortadan kaldırmak, sosyal güvenliği, emeklilik hakkını özelleştirmek ve güvencesizleştirmektir. Tabii bu uygulama sadece kamusal emekliliğin özelleştirilmesi olarak değerlendirilmemeli. Özellikle bu yaklaşımın, bu politikaların bir geçmişi var.
Bu ülkede 12 Eylül Askeri Faşist Darbesi yaşandı. Ondan önce 24 Ocak kararları alındı ve 24 Ocak kararlarından sonra bu ülke liberal politikalar, kamu varlıklarının uluslararası ve yerli sermayeye peşkeş çekilmesi ve kâr eden kamu varlıklarının bir şekilde elden çıkarılması, özelleştirme ve taşeronlaştırma politikalarının bir bir uygulamaya konulması; buna paralel olarak emeğe yönelik saldırıların, emek düşmanı politikaların hayata geçirildiği gerçeği var. ANAP Hükümetinden sonra 15 yıllık AKP Hükümeti bu politikaları sürdürdü ve halen bu politikaları sürdürmeye devam ediyor.
Sosyal güvenlik temel bir haktır
Tabii emek adına cennet bahçesi vaat eden yeni dünya düzeni dendi, neoliberal politikalar dendi ama tam tersi emek düşmanı, emeği sömüren, iliklerimize kadar bizi sömüren bu politikaları devreye soktular. Sağlık hizmetleri özelleştirildi. Her türlü temel hizmetler özelleştirildi. Emek, alabildiğince değersizleştirildi ve değersizleştirilmeye devam ediliyor. 2023 hedeflerinde tam bir kölelik düzeni hedefleyen AKP Hükümetinin ulusal istihdam stratejisi içerisinde birçok emek düşmanı uygulama var. Bireysel emekliliğin zorunlu hale getirilmesi ve tasarrufların fona devredilmesi de bunların içerisinde. Bunlar bizim tarafımızdan kabul edilmeyen, reddedilen politikalardır. Ancak görülüyor ki emeği savunabilme noktasında emekçilerin, işçilerin yan yana gelerek bu politikalara karşı mücadele etmesi gerekir.
Sosyal güvenlik temel bir haktır. Dünyada da, ülkemizde de sosyal güvenlik uygulamaları maalesef özelleştirme politikaları ile karşı karşıya kalıyor. Biz kamusal emekliliğin güçlendirilmesinden yanayız. AKP, kamusal emekliliği sulandırarak, alabildiğine kamunun güvencesinden, kamunun himayesinden koparıp artık emeklilik hakkının da özelleştirilmesini hedefliyor. Ne diyor? Tasarruf oranları çok düşük, işçilerin de tasarruf etmeleri gerekir. Bırakınız, tasarrufu emekçiler kendi çabalarıyla yapsınlar. Ancak nasıl tasarruf edeceğimize bizim dışımızda karar verilerek, bizim kabul etmediğimiz şekilde, zorunlu bir emeklilik sistemi getirmek tabii ki kabul edilebilecek bir şey değil. Bir de bunu yumuşatmak için kademeli bir geçiş uygulamaya koydular.
Yeni bir fon rezaleti
Biz bir defa fon rezaletlerini biliyoruz. Geçmişte yaşanan Tasarruf Teşvik Fonu, Konut Edindirme Fonu, İşsizlik Fonu'nda olduğu gibi çarçur edilen bu fonların akıbetini biliyoruz. Kıdem tazminatının fona devrine de biz aynı şekilde karşıyız. Geldiğimiz noktada hem kamusal emekliliği özelleştirmek hem de sermayeye kaynak yaratmak düşüncesiyle ekonomik krizlerin yükünü bu fonlar aracılığıyla halka ödetmeye çalışıyorlar. Bu emek düşmanı politikaları önümüze getiriyorlar. İki ay içerisinde cayma hakkı var.
Cayma hakkı ile ilgili de biz kampanya başlatıyoruz. Tabii bunu da zorlaştırıyorlar. Cayma hakkını kullanan çalışanlar otomatik bir şekilde tekrar bu sisteme dâhil ediliyor. Ama biz buna karşı üyelerimizi, işçileri, emekçileri, kamu emekçilerini bilinçlendiriyoruz. Kamusal emekliliği ortadan kaldıran bu plana karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.
—BES’in kapsamı nedir ve hangi emekçileri kapsıyor?
Bütün çalışanları kapsıyor. Sisteme kademeli bir şekilde geçiş sağlanacak deniliyor. Tabii bir de bu çalışan sayısına endekslenmiş. Bu da tepkileri azaltmak devreye sokulan bir aldatmaca. Kademeli geçişin yasal düzenlemesinde, Kamu idarelerinde çalışanlar, 5018 sayılı Yasada sayılmış bulunan kamu kurumlarında; TBMM, Sayıştay, Bakanlıklar, Bakanlıklara Bağlı Kuruluşlar statüsünde çalışanlar 1 Nisan 2017 tarihinden itibaren otomatik olarak sisteme katılacaklar. Belediyeler, il özel idareleri gibi kamu idarelerinde çalışanlar ise 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren otomatik olarak sisteme katılacaklardır. Özel sektörde çalışanlara gelince; çalışan sayısı bin ve üzerinde olan bir işverene bağlı olarak çalışanlar 1 Ocak 2017 tarihi ile çalışan sayısı binin altında olarak az olan bir işverene bağlı olarak çalışanlar ise 2017, 2018, 2019 tarihinden itibaren bu Yönetmelik kapsamında sayılarına bağlı olarak kademeli biçimde otomatik olarak sisteme katılacaklar. Böyle kademeli bir şekilde bütün çalışanları kapsayan zorunlu tasarruf; bizim tabirimizle sermayeye kaynak yaratmayı ve kamusal emekliliği özelleştirmeyi, uzun vadede ise ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.
Bu aynı zamanda güvencesiz bir uygulamadır. Özel şirketler sıraya girmişler, reklam kampanyaları başlatmışlar. Kendisi güvence altında olmayan hele yaşadığımız bu ülke demokrasisinde alabildiğince ekonominin bozulduğu, sözüm ona güvence veren şirketlerin bile güvencesinin bulunmadığı bir güvenceli emeklilik sisteminin emekçilere sunulması bizim tarafımızdan asla kabul edilemez.
—BES’ten çıkmak isteyen işçiler ne yapacak?
Emeklilik şirketi tarafından bireysel emeklilik sözleşmesine dâhil edildiğinin bildirildiği tarihten itibaren 2 ay içerisinde cayma hakkı kullanılmalıdır. Cayma bildirimi işverene veya emeklilik şirketine, posta yoluyla veya güvenli elektronik iletişim araçlarıyla; kısa mesaj, elektronik posta, faks gibi saklanabilir iletişim yöntemleriyle yapılabilecek. Biz sendika olarak, başta üyelerimizi ve tüm çalışanları bilgilendirmek için bir kampanya kararı almış bulunuyoruz. “Zorunlu BES’e Hayır! Kamusal Emeklilik Haktır” başlıklı özel sayımızla, bu konuyu işlediğimiz afiş, sticker ve yine başlatacağımız sosyal medya kampanyaları ile işçileri, emekçileri uyarmaya devam edeceğiz.
—Başkanlık sistemini içeren 18 maddelik anayasa değişikliği Meclis’ten geçti. Bu anayasa değişikliği ile ilgili görüşünüz nedir?
Maalesef ülkemiz demokrasi anlamında geri dönülmesi zor bir yola girmiştir. Biz bu ülkede demokrasi sorunlarının tabii buna bağlı olarak da emeği ilgilendiren sorunların hep demokratik yöntemlerle çözümünü önermişizdir ve bunun mücadelesini vermişizdir. Ancak geldiğimiz noktada, maalesef ülkenin yarınını, geleceğini, çocuklarımızın geleceğini, sadece emeğin haklarını değil bütün ülke yaşamını ilgilendiren bir süreç yaşıyoruz. Bunun bu önemde düşünülmesi ve kavranması gerekir. İnsanların siyasi düşüncesi ne olursa olsun, kim olursa olsun herkesin bu ülkenin yarınıyla, çocuklarının geleceği ile ilgili endişe duyması, bu endişeli durumu beraberce hissetmesi lazımdır.
Herkes, şu anda ismi geçen, muhatap olarak değerlendirilen kim olursa olsun, ismi dikkate almadan sistemi değerlendirmek durumundadır. Bu ülkede tek adam yönetimi olmalı mıdır, olmamalı mıdır? Bu ülkede parlamenter sistem olmalı mı, olmamalı mı? Bu ülkede demokrasi olmalı mı, olmamalı mı? Hep birlikte buna karar vereceğiz.
Biz demokrasiden yana olacağız
Bir defa biz parlamenter sisteme inanıyoruz. Biz tek adam yönetiminin uygun olmadığını düşünüyoruz ve demokrasiden yana olacağız. Halkın iradesinden yana olacağız. Demokrasi azınlığın haklarının da korunduğu, güvenceye alındığı, herkesin haklarının, söz hakkının olduğu bir yönetim anlayışıdır. Sadece çoğunluğun söz hakkının olduğu bir yönetim şekli değildir. Bu ülkede farklı düşüncelere de önem verilmelidir. Ama bu anayasa değişikliği ile getirilmesi düşünülen rejim farklı düşüncelere, farklı görüşlere, farklı inançlara hiçbir hak tanımayan bir rejimdir. Şu açıdan bakalım: Yürütme, yasama, yargı. Bunlar arasında güçler ayrılığının olması lazım. Eğer bu önemli organlar tek elden yönetilirse bu ülkede demokrasi olmaz, bu ülkenin geleceği de olmaz. Hangi siyasetten olursak olalım bunu iyi kavramamız gerekiyor.
Bir gün haksızlığa uğradığımızda bize haksızlık yapanı şikayet edeceğimiz kurumun, haksızlık yapan kurumdan farklı, bağımsız çalışması lazım. Adalet isteyeceğimiz kurum, bize haksızlık yapan kurumdan bağımsız olmalıdır. Bu noktadan baktığımızda dahi bu ülkede hedeflenen, tek bir insanın her şeyi yönetmesi ve denetlemesidir. Basın özgürlüğü ortadan kalkmıştır. Üniversitelerde atamalar tek kişi tarafından yapılıyor. Anayasa Mahkemesi yargının en üst organıdır. Haksızlığın giderilmesi için başvurulan kapıdır. Ancak buna göre bu kapı da kapanmıştır. Bunun neresinde demokrasi var? Sırf bu açıdan bakılsa bile bu ülkede eğer insan yaşamını, toplum yaşamını, farklı farklı düşüncelerin bir arada olmasını sağlayacağımıza, bunları yok eden bir rejimi ortaya koyarsak, bu noktada emeği hiç savunamayız. Emek mücadelesi demokrasi mücadelesiyle beraber verilir. Demokrasinin olmadığı bir ülkede emekçiler açısından söylüyorum, eğer referandumda evet çıkarsa, eğer bu sistem devreye girerse bırakın hak aramayı kazanılmış haklarımızı bile kaybedebiliriz.
Referandumda Hayır diyoruz
Eğer referandumdan Evet çıkarsa sendikaların varlığının bile tartışılacağı açıktır. Bu yüzden biz ülkemiz için, geleceğimiz için, çocuklarımızın geleceği için, alın terimiz için, bu ülkenin ağır aksak dahi olsa işleyen demokrasiden uzaklaştırılmasına Hayır diyoruz. 15 yıllık AKP iktidarının ekonomiyi getirdiği hal ortadadır. Türkiye ekonomisi tek adam rejimi hayata geçirilirse o zaman çok daha kötü bir durum ile karşı karşıya kalacaktır. Bu durum emekçilerin haklarını birinci dereceden ilgilendirecek. Onun için biz emekçiler olarak, çalışanlar olarak kazanılmış haklarımızı sonuna kadar savunacağız. Ülkenin büyük bir dönemeçte olduğunu, bizim açımızdan parlamenter demokrasinin ortadan kaldırılıp tek adam rejimi ile çok geriye, haklarımızı da çok çok geriye götürecek bir durum ile karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Bu konuda demokrasiden yana olduğumuzu, parlamenter sistemden yana olduğumuzu, herkesin hakkının korunduğu, farklı düşüncelere de bir şekilde tahammül edildiği ve farklılıkların da renklerimiz ve zenginliklerimiz olarak kabul edildiği bir demokratik ülkeden yana olduğumuzu ilan ediyoruz ve bu referandumda biz Hayır diyoruz.
—Referandumdan Evet çıkarsa emekçilerin durumunda nasıl bir değişim olur?
Eğer referandumdan Evet çıkarsa biz bu ülkenin geleceğinden endişe ediyoruz. Bu ülkede yargı olmayacak, hukuk olmayacak, mahkeme olmayacak, adalet olmayacak, yarınımız olmayacak, çalışma yaşamı zorlaştırılacak, örgütlülük zorlaştırılacak ve önü kesilecek. Zaten mevcut durumda OHAL devam ederken KHK’larla hak ihlalleri yaşanırken, referandumda Evet çıkar ve bu maddeler geçerse durum daha da kötü bir hal alacaktır. Hangi partiye oy vermiş olursa olsun, isterse AKP’ye oy vermiş olsun, halk geleceğinin karartılmasını istemez. Bu değişikliğin iyi anlatılması lazım. Biz de bu konuda üzerimize düşeni yapacağız. Anayasa’da yapılmak istenen değişiklikler demokrasi ile bağdaşmıyor. Önerilen değişiklikler çoğulcu parlamenter sistemde halk iradesiyle bağdaşan değişiklikler değildir. Tam tersi bu ülkeyi karanlığa götürecek bir rejim değişikliğinden bahsediyoruz. O yüzden Türkiye karanlık günler geçirecekse, hak ihlalleri yaşanacaksa, bir Ortadoğu ülkesinden çok geriye düşecek bir ülkede tabii ki emeğin hakkının da olmayacağını görmek lazımdır. O yüzden Hayır diyeceğiz.