HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık hayalini daha başbakanken ortaya koyduğunu belirterek, “AKP’nin tek başına iktidar olamadığı 7 Haziran 2015 seçimlerinde de bu strateji uygulandı” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Meclis Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırm’la HDP’nin referandum kampanyası ve bu süreci etkileyecek dinamiklerle ilgili açıklamalarda bulundu. Birgün'den Yaşar Aydın'a konuşan Yıldırım, AKP'nin kendisini zulümle ayakta tutmaya çalıştığını belirterek, 'hayır'ın referandumda kazanacağını ve bunun da sadece HDP ve bileşenleriyle değil tüm toplumsal muhalefet bir araya gelerek, birlikte başarılabileceğini vurguladı.
Referandum sürecini konuşacağız ama öncesinde genel kurul sürecini konuşalım istiyorum.
Teklif, Meclis’te de eşitsiz koşullarda tartışıldı. Halkın izlemesinin önü kapandı. Sözler belli sürelere hapsedildi. Kaliteli bir yasama süreci işletilmedi, toplumun farklı kesimlerinin düşünceleri bu pakete dercedilmeden, yangından mal kaçırılır gibi teklif Meclis’ten çıkartıldı. Bunların dışında iradesi teslim alınmış milletvekilleri vardı ve sonuç ortada.
Siz parlamentoda oy kullanmadınız bu da farklı tartışmalara yol açtı. HDP ne diyecek?
Parlamento 11 milletvekili tutsakken toplandı. Bu milletvekilleri yazılı olarak dilekçe verdiler, katılmak istediklerini ifade ettiler, kabul edilmedi. Bu durum paketin üzerine meşruiyet gölgesi düşürdü. Bu görmezden gelinemezdi.
Unutulmasın ki Cumhurbaşkanı, daha başbakanken başkanlık hayalini ortaya koymuştu. 7 Haziran öncesi AKP’nin bütün çalışmalarını Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak yürütmüştü. Bizim seçim sloganımız ‘’Seni başkan yaptırmayacağız’’ idi. Bu anlamıyla Cumhurbaşkanının hayalini gerçekleştirmeyen siyasi organizasyonun mensuplarıyız. Rehin tutulan eş genel başkanımız görünür olduysa bugüne kadar Erdoğan’ın başkan olamayışı bir yana başkanlık sistemi ile ilgili muradına ulaşamayışını gururlanarak söylüyoruz ki; HDP engelledi.
‘Bizim hayır CHP’den farklı’
O halde aynı tavır devam ediyor diyebiliriz. Boykot gibi bir tartışma gündemi yok?
Meclis’te oy kullanmayışımızın asla boykotla alakası yok. Mecliste “Evet” denilmemiş her oy “Hayır”dır. Biz “hayır” diyoruz. Ama “hayır’ı CHP gibi kurgulamıyoruz. CHP sıkı sıkıya 100 yıllık statükoya sarılmış “aman bu statüko değişmesin” diyor. 1923’te kurulmuş bir devletin üzerinden 94 yıl geçmiş. O gün devleti kuranlar bugün yaşıyor olsalardı o gün kurdukları noktada kalmayacaklar ve devleti çağa göre uyarlayacaklardı. Biz ise ne CHP’nin sarılıp kaldığı 100 yıllık statükoyu ne de AKP ve MHP’nin ülkeyi Osmanlı “tek adamcılığına” götürecek mevcut Anayasa paketini kabul ediyoruz. Değiştirmek isteyenler halka, “sistem tıkanmış, çürümüştür, devlet yapısı işlemez hale geldi, yenilik arıyoruz” diyor. Eğer toplum sandıkta “senin getirdiğin yeni bu değil” derse “hayır” derse katılımcı bir demokrasiyle ve toplumun bütün farklılıklarıyla birlikte “yeni”yi tartışmak durumunda kalacağız. Bu paketin reddedilmesi durumunda, HDP’nin üçüncü yol dediği 21’inci yüzyılın toplum ve birey ihtiyaçları üzerinden herkesin kendisini içerisinde göreceği bir toplumsal sözleşmeyle neticelenecek sürecin başlaması zorunlu.
Hayır kampanyasını hangi argümanlar üzerine inşa edeceksiniz?
Biz de diyoruz ki “hayır” kazanırsa ki kazanacaktır, kalıcı ve onurlu bir barışı bu ülke kazanmış olacak. “Hayır” kazanırsa AKP’de ve MHP’deki ırkçı, milliyetçi, militarist konsept yenilecek. “Hayır” kazanırsa ki kazanacaktır, bu ülke katılımcı demokrasiden yana kararlılık beyan etmiş olacak. KHK ve OHAL uygulamalarıyla mağdur edilmiş, işten atılmış olanlar işe geri dönecek. Ekonomi üzerindeki baskı azalacak, milli egemenlik artacak. Kepenk kapatan esnaf kepenklerini açacak. Sayısı 50 bine yaklaşan siyasi tutsakların tahliye edilmesinin önü açılacaktır. Biz daha fazla kaosa, korkutmaya tahammülün olmadığı, bıçağın kemikte olduğunu düşünerek toplumu rahatlatabilecek bir politik hat ve mücadele çizgisindeyiz. Bunu da sadece HDP ve bileşenleri ile değil tüm toplumsal muhalefet bir araya gelerek, birlikte başarabileceğimize inanıyoruz. HDP kendisini özne olarak görmekten ziyade toplumsal muhalefeti oluşturan bütün dinamikleri özne olarak görüp toplumun sesi haline getirmeye çalışıyor. Türkiye bizden menkul değil daha geniş bakış açısıyla, pozitif söylemle ülkenin son bir buçuk-iki yılda saplandığı bataklıktan kurtarılmasının yollarını arıyor. Ülkeyi daha fazla korkutarak değil daha fazla umut vaat ederek düzlüğe çıkaracak bir sürece inanarak ilerlemeye çalışıyoruz.
Ülkenin içinde bulunduğu koşullar göz önüne alındığında HDP’nin kampanya yapma şansı ne kadar?
Gazetenizin de içinde bulunduğu sınırlı sayıda muhalif basının bulunduğu, fırsat eşitliğinin olmadığı bir süreci yaşıyoruz. Sandığın kurulmuş olması başlı başına demokrasi karinesi değil o sandığın oraya nasıl kurulduğu ve o sandığa erişebilirlik, ulaşılabilirlik herkes için aynıysa orada demokrasiden söz edilebilir. Buna sahip değiliz. Ama bu mücadelemizde bir yılgınlık değil daha fazla çalışma gerektirir.
Daha farklı kanalları, sosyal medya imkanlarını zorlayacağımızı, halkımıza temas ederek bazı işleri gerçekleştireceğimizi, ev ziyaretleri yapacağımızı, yazılı metinlerimizi bütün evlere ulaştırarak ve elimizden geldiğince de kitle etkinlikleri ile bir referandum kampanyası yürüteceğimizi söyleyebiliriz.
‘Zulümle kalmaya çalışıyorlar’
Son dönemde havuz medyası HDP seçmeninin tereddütlerinden bahsediyor. Böyle bir durum, HDP’ye küskünlük mü var?
Böyle bir şeyin olmadığını iktidar da biliyor. Bileşenlerimizden DBP’nin 100 belediyesi var. Hiçbir zaman demokratik seçimle kazanamayacakları 70 belediyeyi gasp ettiler. Daha hüküm giymeden hatta bazı belediye eş başkanlarını soruşturma dahi açılmadan görevden aldılar. İktidar HDP’nin arkasındaki siyasi gücün kalmadığına inansaydı tutuklanmış arkadaşlarımızın bölgelerinde seçime gidebilirdi. Van, Diyarbakır ve Mardin’de yeniden seçime gidelim. Birinde Cumhurbaşkanı, birinde Başbakan, birinde Meclis Başkanı aday olsun. Tüm suçlamalara rağmen aynı arkadaşlarımız çıksın karşılarına. Kazanamayacaklarını biliyorlar.
Bu zulüm politikalarının halkın vicdanına mahkum olması nedeniyle bugüne kadar HDP’ye hiç oy vermemiş ciddi bir toplumsal kitlenin referandumda “hayır” diyeceğini düşünüyorum. Halk vicdansız değil, bu uygulamalara sessiz kalacağına inanmıyorum. Bir buçuk yılda partimize yönelik 8 bin 50 gözaltı var. 2 bin 520 de tutuklama. Bu kadar gözaltı ve tutuklama 15 yıllık iktidar partisine yapılmış olsaydı siyasi hayatını yürütemezdi. AKP, şu anda kendini sadece zulümle ayakta tutmaya çalışıyor.
Siz yeniden müzakere diyorsunuz ama iklim ve Hükümetin eğilimi bu yönde değil sanırım?
Kürt coğrafyasında gerek siyasi gerekse fiziki soykırım operasyon düzenleyerek hem içeride hem de uluslararası platformda prestijli bir ülke haline gelinemez. Burada debelendikçe her açıdan kaybedilecektir. Çünkü savaşlar kara deliklerdir. Makarayı geriye saralım. İleriye umutla bakan bir toplumu, yatırımı düşünen müteşebbis, iş kaygısı taşımayan emekçisi vardı. Aslında 20 Temmuz 2015’te Suruç’ta yaşanan katliamdan sonra Türkiye gün yüzü görmedi. Demokratik koşullarda kaybettikleri iktidarı tekrar kazanmak için bu yönetime başvurdular. Ama bu kez de 80 milyon insan kaybetti. Huzurunu, barışını, mutluluğunu, sağlığını ekonomisini kaybetti.
Ortadoğu’da örgütlü Kürtlerle hareket edilmeli
İçeride bazı şeylerin yeniden başlaması biraz da Ortadoğu’daki gelişmelere bağlı. Hükümetin ya da Erdoğan’ın makas değiştirebileceğine inanıyor musunuz?
Beş yıldır bütünü ile yanlış kurgulanmış Ortadoğu politikası uygulanıyor. Son iki yılına Kürt karşıtlığı da eklenince içinden çıkılmaz hale geldi, bataklığa dönüştü. Bu darboğazdan çıkmak için Kürtlerin örgütlü gücü ile hareket etmekten başka bir şans yok. Bu işi çözecek olan Rusya, AB, ABD değil Ortadoğu’nun kadim halklarıdır. Hedef, bu halklarla belli değer yargıları üzerinden uzlaşma olmalıdır.
Eğer Türkiye veya Erdoğan Ortadoğu politikalarını değiştirmeyecekse Erdoğan yönetimi gidebilir. Türkiye’nin Kürtlerle ilişkileri varken çok daha prestijliydiler. Kürtlere sırtlarını çevirdiklerinden beri iflah olmuyorlar. Kartlar elinden alınmış.
“AKP ile MHP’nin tamamı da ikna olmadı”
Referandumda halkın önüne gelecek 18 maddeyi konuşmadık. İçeriğe dair neler söylenebilir?
Biz bu pakete Anayasa paketi demiyoruz. Bu bir değişiklik paketidir. Anayasa paketleri toplumsal uzlaşma ihtiva eder. Anayasa paketleri sadece parlamenterlerin ve partilerin önerileri ile oluşmaz. Mecliste Anayasa komisyonu oluşmuştu ve 2.5 yıllık süre içerisinde 375 toplantı yapıldı. 81 ilde üniversitelerde paneller yapıldı. Toplam 64 bin kişi portala görüş ve önerilerini attı. Bunların neticesinde Uzlaşma Komisyonu çalışmaya başladı ve 61 maddede 12 üye uzlaştı. O 61 maddenin hiçbiri bu paketin içinde yok. 12 üyenin 9’u oybirliğiyle başkanlık sistemiyle ilgili maddeleri kesin bir şekilde reddetmiştir. O gün reddedilen maddelerin hepsi burada var. O gün orada 12 üyenin uzlaştığı maddelerin ise hiç biri yok.
Bu paket AKP ve MHP’nin tamamını bile ikna edememiş bir paket. AKP’yi kurmuş, bakanlık, Meclis Başkanlığı yapmış bazı siyasetçilerin verdiği demeçlerden görüyoruz ki AKP’nin kendi tabanını bile ikna edemediği bir paket. İki partinin toplam oyları üzerinden 17 fire vermişler parlamentoda. Böyle bir metne anayasa metni demek mümkün değil.
Şimdiden toplumun gerildiği ekonomik parametrelerin tartışmalardan bile olumsuz etkilendiği işsizliğin her geçen gün arttığı ortada. Dolar anayasa görüşmeleri başladığı günden itibaren TL karşısında yüzde 22 değer kazanmış durumda.
“Silah değil meşru siyasal alanlar temel alınmalı”
Suruç katliamından bu yana ülkede çatışma sürekli yükseliyor ve şiddet yönetme aracı olarak kullanılıyor. Referandum sürecine dair bir öngörünüz var mı?
Böyle bir yola yönelinmemesi için elimizden gelen çabayı göstereceğiz. 30 yılı aşkın süren savaşın miadını doldurduğunu, bu ülkenin onurlu barışı hak ettiğini tüm dünya deneyimleri ortaya koyuyor. Can kaybı üzerinden yürüyecek bir süreç kalmadı. HDP, koşullara göre söylem değiştiren bir parti olmadı. Bugün de kan üzerinden siyaseti reddeden toplum gerçekliğine sahibiz. Hak arama yöntemi olarak silahı, şiddeti daha fazla savaşı yükselterek ilerlenebileceğine inanmıyorum. Bu ülkenin tarihsel geçmişi sosyolojik zenginliği geriye dönük bir aradalığı ülkenin tüm sorunlarını diyalog yolu ile meşru siyasal yöntemlerle demokratik siyaset yolu ile çözebileceğine inanıyorum.
“Erdoğan kabineyi hırpaladı”
Yakın bir gelecekte cezaevinde bulunan milletvekilleri ile ilgili somut bir gelişme bekliyor musunuz?
Çok farklı konularda eleştirilerimize cevap verebiliyorlar ama cezaevinde bulunan arkadaşlarımızla ilgili verebildikleri bir cevap yok. “Bağımsız yargı” diyorlar ama beş ayrı ilde beş ayrı savcılıkta bulunan 10 kişinin dosyası aynı gün, aynı saat, aynı dakikada gerçekleşen bir operasyonun sebebini açıklayamıyorlar. Cumhurbaşkanı tarafından kabinenin iyi hırpalandığı söyleniyor. “HDP’li milletvekillerinin tutuklanma sürecini iyi yönetemediniz, HDP’li vekillere söylem üstünlüğünü kaptırdınız ve söylemlerine karşı toplumu ikna edemediniz” dediği belirtiliyor. Ben bu konuda daha fazla bu işi sürdürülebileceklerini düşünmüyorum. Hukuki değil siyasi karardı ve bu kararlarını gözden geçirebileceklerini düşünüyoruz.