Başbakan Binali Yıldırım, AKP’lilerin yaptığı “Başkanlık istiyoruz” sloganları için, “Merak etmeyin meydanlar ısınacak” diye karşılık verdi. Yıldırım konuşmasında “Başkanlık gelmezse ülkenin bölünme riski var. Başkanlık üniter yapı ile olacak” ifadelerini kullandı.
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, partisinin Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen İl Başkanlığı Genişletilmiş Danışma Meclisi’nde konuştu. Yıldırım, AKP’lilerin yaptığı “Başkanlık istiyoruz” sloganları için, “Merak etmeyin meydanlar ısınacak” karşılığını verdi.
Gündemlerinde anayasa değişikliğinin bulunduğunu söyleyen Yıldırım, “Türkiye’de bir anayasa değişikliği gündemi var. Fırsat buldukça vesayetçiler, darbeciler harekete geçiyor. Millet iradesiyle seçilmiş hükümetleri alaşağı etmeye çalışıyor. En son 1980 darbesiyle yapılan bu darbe anayasası Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzakta. Bunu bütün siyasi partiler söylüyor. Türkiye’nin gelişen demokrasisine uygun, halkın iradesinin tam yansıdığı, kuvvetler ayrılığının eksiksiz çalıştığı ve bütün vatandaşları kapsayan bir anayasaya ihtiyaç var. Bunu seçimler öncesi bütün partiler söz vermesine rağmen, seçim bittikten sonra bunlar unutuluyor ve diğer seçime kadar işi unutuyorlar. Başkanlık gelmezse ülkenin bölünme riski var. Başkanlık üniter yapı ile olacak” diye konuştu.
Başbakan Yıldırım’ın konuşmasının satırbaşları şöyle:
“Türkiye’de ister FETÖ’cü ister bölücü, bu milletin gücü sizin bu eylemleriniz yanında asla ve asla azalmayacak, artmaya devam edecek.
Türkiye’nin özeti İstanbul, 15 Temmuz’da kendine yakışanı yaptı, tıpkı 79 milyon vatan evladının yaptığı gibi. 7’den 70’e bütün İstanbullu 15 Temmuz gecesi devletini korumak ve Cumhuriyet’i yaşatmak için hainlere karşı dimdik durdu. 246 şehidimiz, 2 bin 194 gazimiz var. 15 Temmuz şehitlerimize ve bütün şehitlere bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.
Bu acı tecrübeden önemli dersler çıkardık. Gereken her adımı kararlılıkla atarak, bu türden alçak kalkışmaların yaşanmaması için her türlü tedbiri aldık, almaya devam ediyoruz. Hiç kimse devlet içinde devlet olmaya cesaret edemeyecek. Millet iradesine ipotek koymayı aklından geçirmeyecek. Sınırlarımız içinde veya dışında bu necip millete kast edenlerin üstesinden gelmeye muhtediriz. FETÖ’den de, BETÖ’den de, DEAŞ’tan da, onun siyasi uzantılarından da kurtaracağız.
AK Parti, 2001’de yola çıkarken kurucu liderimiz genel başkanımız Recep Tayyip Erdoğan, o kutlu yolculukta bir şey söyledi: Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. AK Parti için 3 Kasım 2002 tarihi bir başlangıçtır. AK Parti iktidarı 14 yıl boyunca bir yandan Türkiye’yi 3’e katlarken, milli gelirini 3 kat artırırken, milletimizin hayali olan hizmetleri yaparken, yurdun her köşesini bilişim ağlarıyla donatırken, sağlıkta dönüşümü gerçekleştirirken, eğitimde büyük reformları yaparken, sosyal devlet olma yolunda dönüşümü gerçekleştirirken, diğer yandan da AK Parti vesayetçileri, darbe özlemcilerinin de tepelerine vura vura geliyor. Ülkeye tuzak kuran darbecileri de teröristleri de hallede hallede bugüne geliyoruz.
Bu hizmetleri yaparken zannetmeyin ki önümüze kimse çıkmadı. Bir yandan hizmet yaptık, proje gerçekleştirdik, bir yanda da vesayet odaklarıyla, darbe meraklılarıyla mücadele ettik. İlk açık müdahale 27 Nisanındaki e-muhtıradır. 363 milletvekiliyle işbaşına gelmişiz ‘Cumhurbaşkanı seçemezsiniz’ dediler. Bu işin çözümü millettir dedik ve millet kararını verdi, millet ‘Cumhurbaşkanını ben seçeceğim’ dedi ve o referandumla birlikte artık Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin önü açıldı. Bu Türkiye’deki yönetim sisteminin en önemli değişikliğinin başlangıcıdır. Bugün başkanlık tartışmalarının başladığı nokta dad budur. CHP ve onun akıl daneler o gün adam gibi parlamentoda cumhurbaşkanı seçimi yaptırsalardı, bugün biz sistem meselesini konuşma ihtiyacı duymazdık. CHP siyasi hayatında hiçbir zaman halkın iradesine ram olmamıştır.
AK Parti’nin karşılaştığı vesayet ve darbe heveslileri bununla da yetinmedi. Hemen arkasından kapatma davası açtılar. Onu da savuşturduk. Hala durmadılar, yargıyla darbe yapmaya kalktılar. Yine millete giderek yargı reformuyla aştık. Bu sefer Gezi olaylarını tertip ettiler. Ağaç, yeşil diyerek iktidarı devirme hevesine kapıldılar.
Gezi’de bu milletin evladı Recep Tayyip Erdoğan ‘Gezicilere pabuç bırakmayacağız, yol da yapacağız, milletimizin gönülünü de yapacağız’ dedi. Bu sefer 17-25 Aralık’ı tezgahladılar. 17-25 Aralık Türkiye demokrasisine yargı yoluyla darbe kalkışmasıdır. Orada da sert kayaya çarptılar. Onlara derslerini 17 Aralık sabahı Cumhurbaşkanımız ‘Bu ülkeyi darbecilere asla teslim etmeyeceğiz’ dedi. O gün FETÖ’ye dikkat çeken Cumhurbaşkanımız maalesef sesini tam duyuramadı. Birçok siyasi parti, bu meselenin ciddiyetinin ne kadar derin olduğunu idrak edemedi.
Ve nihayet, AK Parti iktidarının önüne en büyük sınama 15 Temmuz’da geldi. Milletin tankıyla, topuyla, uçağı, helipkopteriyle millete ateş ederek yönetimi ele geçireceklerdi. Akılları sıra işte tam zamanıydı, hükümeti alaşağı edelim. Akıl hocaları da ‘Tam zamanı’ demişti. Bir şeyi hesap edemeler, halkın gücünü hesap edemediler. Cuntacılar contayı 15 Temmuz’da yaktı.
Türkiye’de bir anayasa değişikliği gündemi var. Fırsat buldukça vesayetçiler, darbeciler harekete geçiyor. Millet iradesiyle seçilmiş hükümetleri alaşağı etmeye çalışıyor. En son 1980 darbesiyle yapılan bu darbe anayasası Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzakta. Bunu bütün siyasi partiler söylüyor. Türkiye’nin gelişen demokrasisine uygun, halkın iradesinin tam yansıdığı, kuvvetler ayrılığının eksiksiz çalıştığı ve bütün vatandaşları kapsayan bir anayasaya ihtiyaç var. Bunu seçimler öncesi bütün partiler söz vermesine rağmen, seçim bittikten sonra bunlar unutuluyor ve diğer seçime kadar işi unutuyorlar.
Başkanlık gelmezse ülkenin bölünme riski var. Başkanlık üniter yapı ile olacak.