DTK, KJA, DBP ve HDP öncülüğünde Diyarbakır’da toplanan tüm Kürt siyaseti bileşenleri, ‘Son soykırım saldırganlığına karşı topyekûn direniş seferberliğini ilan ediyoruz. Gün bu gündür, ya kazanacağız ya da bir yüzyılı daha kaybedeceğiz’ diyerek bildirgelerini açıkladı.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Kongreya Jinên Azad (KJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) öncülüğünde Kürt siyasetinin tüm bileşenleri dün Diyarbakır'da “Seferberlik ruhu ile örgütlenelim, direnerek kazanalım” başlığı altında toplandı. Yaklaşı bin Kürt siyasetçinin katıldığı toplantı da Ortadoğu, Kürdistan ve Türkiye’deki gelişmeleri tartışıldı. DTK Eşbaşkanları Leyla Güven ve Hatip Dicle, DBP Eşbaşkanlar Sebahat Tuncel ve Kamuran Yüksek, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, belediye eşbaşkanları ve Kürt illerindeki tüm kurum temsilci ile yöneticilerinin katıldığı Peyas (Kayapınar) Spor Tesisleri’ndeki toplantıda, bir takım kararlar alındı
Kürt siyasetçiler, 'Yaşanan süreç karşısında toplantı bileşenleri olarak aşağıdaki tespit ve kararlara ulaşmıştır diyerek bildirgede şunlara yer verdi:
“- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken, Kürdistan’ın tüm parçaları egemenler tarafından büyük bir imha saldırısıyla karşı karşıyadır. Kürt halkına dayatılan katliam ve inkârın öncüsü AKP hükümetidir ve geliştirilen saldırı planının esas hedefi de Kuzey Kürdistan ve Rojava’dır. Dağlarımız, köylerimiz bombalanıyor, şehirlerimiz yıkılıyor, sömürge valisi atar gibi belediyelerimize kayyumlar atanarak el konuluyor, Kürt basını ve muhalif yayınlar susturuluyor, Kürtlüğüne sahip çıkanlar devlet kurumlarının dışına atılıyor, siyasetçiler rehin alınıyor, Kürt kadınlarına ve kazanımlarına yönelik eşi görülmemiş bir soykırım politikası yürütülüyor. Özcesi tüm Kürt halkı ve Türkiye’deki demokrat-muhalif çevreler üzerinde adeta devlet terörü sürdürülüyor.
– Geliştirilen bu kapsamlı saldırıların boyutu şüphesiz Özgürlük Mücadelemizin geldiği büyük düzey ile alakalıdır. Bu saldırılar karşısında geri adım atmamız ve boyun eğmemiz söz konusu değildir. Kürt toplumu Özgürlük Hareketi ile başlattığı direnişi tüm bedelleri göze alarak sürdürmektedir. Bu topyekun saldırı konseptine karşı tek yol, seferberlik ruhu ile topyekun direniştir. Bunun için halkımızla birlikte büyük direniş ve zafer için örgütlenme ve eylem hamlesini başlatıyoruz.
– Yürütülen katliamcı inkar siyasetine karşı, kurumlarımız kendi içinde ve kendi alanlarında bir mücadele yürütseler de gelinen aşamada mücadelenin yek yürek ve tek gündem ile yükseltilmesi olmazsa olmazımız haline gelmiştir. Mücadelemizin tarihi göstermiştir ki kişisel, ailesel ve kurumsal kurtuluşun ve başarının hiç bir anlamı yoktur. Mücadelemizin temel hedefi halkımızın kurtuluşu ve Önder Apo’nun özgürleştirilmesidir. Bu nedenle büyük kazanımlar kadar büyük tehlikeleri de içinde barındıran bu süreçte, kişisel ve kurumsal gündemlere takılmadan, öncülük görevini üstlenmiş olanlar olarak özgürlük mücadelemizde temel dayanağımız olan halkımıza giderek, onunla bir direniş hattı oluşturmak temel görevimiz haline gelmiştir. Bize dayatılan soykırım siyasetini boşa çıkarmak ve halkımızın özgürlüğünü sağlamaktan daha önemli bir görevimiz olamaz. Halkın kurumlarında görev almak bizler açısından şüphesiz bir onur ve şereftir. Ancak bu tarihsel süreçte öncülük görevini yerine getirmeyenler ve kendi kişisel gündemlerinde ısrar edenlerin tarih karşısında vereceği hesap çok ağır olacaktır. Öncünün görevi halk kadar direngen, halk kadar fedakâr olmaktır.
– Yurtsever halkımıza, tüm demokratik kesimlere, inanç sahibi çevrelere çağrımız; bu direnişin yanında ve içinde yer alarak, estirilen bu faşist dalganın karşısında yerini almalarıdır.
– Soykırımcı ve egemen güçler geçmişte olduğu gibi Kürdistan’da ihaneti güncelleyerek yeniden hortlatmaya çalışıyor. Oluşturulmak istenen ihanet şebekeleriyle, Kürt halkına dayatılan soykırım ve katliamlara meşruiyet kazandırılmak isteniyor. Her ne sebeple olursa olsun AKP’nin soykırım politikalarına alet olmuş tüm çevrelere çağrımız; bir an önce devlet zulmünün tarafını terk ederek, mazlum Kürt halkının halkı mücadelesinin yanında yer almalarıdır.
Sonuç olarak gün bu gündür, ya kazanacağız ya da bir yüzyılı daha kaybedeceğiz. Sömürgeci saldırganlığa karşı ahlaki, siyasi ve toplumsal sorumluluğumuz ve tarihsel görevlerimiz bize boyun eğmeyi değil, direnmeyi emrediyor. Özgürlük ve kurtuluş umudumuzu hiçbir yere bağlamadan öz gücümüze dayanarak kazanacağız.”