Kimsenin artık oyalanmaya ya da oyalananları beklemeye hakkı yoktur. Gelen gelir, taraflar seçilir, taraf olmayan bertaraf olur! OHAL Bloku’nun her imkanda dışladığı HDP, demokrasi bloğunun kurulması için inisiyatifi ele almalı ve tüm demokrasi güçlerine sormalı: var mısın yok musun?
Tuncay Yılmaz / 05.08.2016
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da “katılacağım” açıklamasıyla 7 Ağustos’ta Yenikapı’da toplanacak olan OHAL Bloğu’unun bileşenleri daha görünür hale gelmiş oldu. OHAL dörtlüsünün başköşesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip, diğer köşelerinde ise Yıldırım, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu oturuyor. Darbeye karşı “Milli İttifak” diye pazarlanan bu bloğun temel harcı FETÖ ve Kürt düşmanlığı gibi görünse de bu muhteşem dörtlüyü yan yana getiren uzlaşma zemini çok daha sınıfsal ve tarihseldir.
Darbe girişiminin henüz sisinin dumanının dağılmadığı günlerde, 22 Temmuz’da CHP’nin de “Türkiye’nin Yeni Nizamı”nın ortağını olduğunu yazmış ve temel görevinin AKP’nin arkasına dizilmeyen muhalefeti kendi arkasında toplayarak “Yeni Nizam”ın sol kanadını doldurmak olduğunu belirtmiştim. Absürt darbe girişiminden sonra yaşadığımız bir aylık süreçte CHP’nin tutumu ve son olarak Kılıçdaroğlu’nun Yenikapı mitingine katılma kararı bu tespitimizin doğruluğunu tüm çıplaklığıyla orta yere sermiş durumda.
Türkiye’nin Yeni Nizamı yazımda durumun belirleyici karakterini şöyle işaret etmiştim: “Fethullahçı darbe girişimine karşı oluşan ittifak yeni değildir… 30 Ekim 2014 MGK toplantısı, bugün yaşanmakta olanların planlandığı toplantıdır ve bu toplantının sonuç metni … uzlaşmanın mutabakat deklarasyonu niteliğindedir.
30 Ekim 2014 mutabakatının karakterini veren iki temel unsur, Kürtlerle ve paralele yapıyla mücadeledir. Bu mutabakat sermaye tarafından da desteklenmiş ve ardından yeni iktidar bloğu uzlaştıkları zemin üzerinden etraflarını örmeye başlamıştır. Merkezinde Erdoğan kliği, Ordu içindeki eski statükonun derin yapılanması ve TÜSİAD ve MÜSİAD’ın büyük sermaye gruplarının olduğu yeni oligarşik Blok MHP ve CHP’yi de kendisine eklemlemeyi başarmış ve Türkiye’nin yeni nizamını inşa etmeye başlamıştır. “
OHAL Bloğu
7 Ağustos’ta Yenikapı’da hep birlikte boy gösterecek olan blok işte bu tarihsel ittifaktır. Bu ittifak sadece Kürtlere ve FETÖ’ye karşı değil, işçi sınıfına, Alevilere, kadınlara, Ermenilere, kısaca Türk, Sünni, erkek ve sermayeden yana olmayan bütün toplum kesimlerine karşı Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren hayata geçirilmiş sınıfsal ve tarihsel bloktur. Ve meraklısına belirtmek gerekirse, asla ve asla demokratik değil, ikisi birbirinden beter Kemalist ve Ilımlı İslamcı paradigmaların melez faşizmini acımasızca uygulamaya sokabilecek tıynettedir.
Bu egemenler bloğunun bileşenlerinin birbirlerinden farklılıkları olsa da sistemin, devletin, kurulu nizamının bekası onların birinci öncelikleridir. 8 Ağustos’ta etraflarında birleştikleri “sağ duyu” bu ceberut devletin bekasıdır.
Karşılıklı edilmiş bunca hakarete, birbirlerine acımasızca sapladıkları oklara rağmen “utanmazca” elele tutuşmalarına neden olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sömürücü ve tahakkümcü karakterinde anlaşıyor olmalarıdır.
İnsan buna rağmen CHP’den düzen içi de olsa bir “sosyal demokratlık” beklemeden edemiyor elbette. Aklımız bunun tersini işaret etse de duygularımız böyle bir beklentiden kurtaramıyor kendisini. Bunda şüphesiz CHP’nin sistemin solu manipüle etme manevralarının etkisi var ancak kendisini CHP tabanında konumlandırmış Alevi ve demokratik kesimin etkisi daha fazla. Ama siyasi güçleri yanılgıya düşüren bu “insani” duygudan çok stratejik konumlandırmadaki hataları oluyor. Altını çize çize, kalın harflerle yazılması ve unutulmaması gereken tarihsel ders sosyal demokrasinin gelişiminin sosyalist hareketi değil, sosyalist hareketin büyümesinin sosyal demokrasiyi geliştirdiği gerçeğidir. Denklem tersine konulunca sadece hisler, beklentiler değil, gerçek konumlanış da yanlış oluyor.
Gelinen noktada CHP’nin Kemalizm ve siyasal İslam kırması yeni nizamda oynaması gereken tarihsel rolü oynayacağı tüm çıplaklığıyla açığa çıkmış durumda. Kimse bunun AKP tabanını etkilemeye dönük taktik olduğunu falan savunmaya kalkmasın! Taktik olan CHP’nin diktatörlüğe karşıymış gibi tavır takınmasıydı, çok geçmeden gerçekler ortaya çıktı.
Şimdi CHP’ye anlayış gösterme değil, acımasızca eleştirme zamanıdır. Tıpkı AKP ve MHP’yi eleştirdiğimiz gibi. Şimdi CHP’yi destekleyen demokratlarla, Alevilerle Yeni Nizam’da CHP için açılan alanda değil, gerçek demokrasi meydanlarında buluşma zamanıdır.
Demokrasi Bloğu
Üzerimize çullanmakta olan karabasan aniden gelmiş, ya da kimsenin fark etmediği bir durum değil. Öncesi bir yana, Erdoğan 7 Haziran yenilgisinden sonra bağıra çağıra bu süreci ilan etmişti. Ve “darbeye karşı sokağa dökülen!” AKP’li güruhun b.kunda demokrasi boncuğu arayan tescilli sapkınlar hariç hemen tüm demokrasi güçleri bir “demokrasi bloğu/cephesi” kurulmasını zorunluluk olarak görüyordu.
Bunun 15 Temmuz öncesinde neden olamadığı ayrı bir konu (Bu konudaki görüşlerim için tıklayınız). Ancak 15 Temmuz sonrasındaki gelişmeleri ve durumumuzu yeniden konuşmak zorundayız. “Demokrasi bloğu/cephesi” meselesi 15 Temmuz öncesindeki gibi ve aynı argümanlarla tartışılamaz.
Bir kere 15 Temmuz öncesinde (özellikle de 7 Haziran öncesinde) egemenler arasındaki çatlak büyümekte ve Kürt Hareketi’nin 40 yıllık mücadelesine ek olarak ortaya çıkmış Gezi isyanıyla sosyalist hareketin kitleler üzerindeki etkisi artmaktaydı. AKP’yle kurulmak istenen yeni statüko her yerinden su alır ve uluslararası, bölgesel desteği dibe vuru durumdaydı. Toplumun yüzde 50’si iktidar etrafında kenetlenmiş olsa geri kalanların azımsanmayacak bir kısmı cepheden rejim ve hatta sistem karşıtı bir ruh hali içerisindeydi. 7 Haziran’da HDP’nin etrafında birleşen bu potansiyel yeniden başlayan çatışma ortamının tüm zorluklarına rağmen Erdoğan’ın başkanlık sistemi adı altında ülkeyi adım adım sürüklediği faşizme karşı ortak bir duruş sergileme eğilimindeydi. Hatta CHP de sistem dışına doğru taşabilecek bu potansiyeli arkalayabilmek için (ve de olası bir at değişiminde güçlü görünebilmek için) her zamankinden daha fazla yakın duruyordu “demokrasi bloğu/cephesi” arayışlarına.
Ancak 15 Temmuz’la birlikte durumda her açıdan ciddi değişiklikler yaşandı. En önemlisi iktidar bloğunun yapısındaki yeni düzenlemedir şüphesiz. Ve CHP artık bu düzenlemenin enstrümanlarından biridir. Buradan CHP’nin daha önce sistem/rejim dışı bir parti olduğu anlamı çıkmaz elbette. Anlatmaya çalıştığım CHP’de artık doğrudan (asıl olarak eski statüko güçlerinin kazandığı ağırlık dolayımıyla yönetenlerin pazarlık masasındadır.
İkincisi, Erdoğan geminin güvertesinden atılmaya doğru koşar adım giderken, darbe girişimi vesilesiyle kendisine sunulan “Allahın lütfünü” çok iyi değerlendirdi ve düzen içi muhalifleriyle anlaşarak yeniden kaptan köşküne oturmayı başardı. 15 Temmuz öncesine rağmen iktidar alanı daralmış olsa da OHAL’i de devreye sokarak elinde tuttuğu devlet imkânlarını sonuna kadar kullanıp yeniden iktidar alanını genişletme arayışında.
Üçüncüsü, sermaye bu olup bitenden rahatsız olmak şöyle dursun AKP’nin 14 yıllık tek başına iktidarının dahi gücünün yetmediği kimi ekonomik düzenlemeleri fırsattan istifade hayata geçirmek peşinde. Kanun Hükmünde Kararnamelerle çıkartılan ve sırada bekleyen yasalar, yasaklar adeta yerli ve yabancı sermayeye bayram ettirmekte. TÜSİAD ve MÜSİAD yurt dışında verdiği çarşaf çarşaf ilanlarla sınıf kardeşlerine güven telkin etmeye çabalamakta.
Daha da uzatılabilecek bu gelişmeler 15 Temmuz sonrasında kendi içlerinde çelişkileri sürse de ezilenlere ve emekçilere karşı çok daha saldırgan ve bütünlüklü bir iktidar bloğunun oluştuğunu göstermekte.
Peki biz ne duruyoruz?
Şükür ki Kılıçdaroğlu Yenikapı mitingine katılarak görmek istemeyenlere de tarafını net olarak gösterdi. Şimdi bu musibetten bir hayır çıkarmak daha mümkün.
Aylardır sürünen ve bir türlü kurulamayan Demokrasi Cephesinin imkânları ve sınırları, yapması gerekenler, tarafları daha netleşmiştir artık. Tartışmaya yer bırakmaksızın CHP iktidar bloğunun parçasıdır. Ortada AKP’nin elinden “kurtarılacak” bir CHP yoktur. Ama gerçekten de ülkede demokratikleşme, özgürlük, barış isteyen CHP’liler vardır hala. Öyleyse taktiklerimizi, dilimizi, araçlarımızı CHP’nin bütününe değil, tabanına hitap edecek şekilde dizayn etmenin önündeki kafa karışıklıklarının (bitmese de) azalacağını varsayabiliriz.
Demokrasi güçleri 7 Ağustos’la birlikte bir karar eşiğine gelmişlerdir. Artık ya OHAL Bloğu’ndan ya da gerçek Demokrasi Bloğu’ndan taraf olmanın, bu hatlardan birini büyütmenin zamanı gelmiştir. Kimsenin bu acil görevi erteleme lüksü kalmamıştır.
Bu saflaşmayı bir de tarihlerle işaretlemek gerekirse bir tarafta HDP’nin “Yeni Yaşam” projesi etrafında kendisini geliştirme imkânı görenlerin “7 Haziran ittifak” vardır, diğer tarafta ise varoluşunu devletin bekasına ve âlâ çıkarlarına bağlayanların oluşturduğu “15 Temmuz İttifakı”.
Kimsenin artık oyalanmaya ya da oyalananları beklemeye hakkı yoktur. Gelen gelir, taraflar seçilir, taraf olmayan bertaraf olur! OHAL Bloku’nun her imkanda dışladığı HDP, demokrasi bloğunun kurulması için inisiyatifi ele almalı ve başta emek ve meslek örgütleri olmak üzere, Alevi örgütleri, kadın ve LGBTİ+ hareketleri, Halkevleri, Haziran Hareketi, CHP’nin Yeni Nizamda aldığı konumdan rahatsız olan tabanı ve demokrat aydınlara sormalıdır: var mısınız, yok musunuz?