Kitlesel gösterilerin başladığı 31 Mayıs Gezi Direnişi’nin yıl dönümü sayılıyor. Gezi eylemlerinin üçüncü yıl dönümü dolayısıyla bugün saat 19.00’da Gezi Parkı’nda basın açıklaması yapılması planlanıyor ancak polis parkı bariyerlerle çevirmiş durumda.
Evrensel’e konuşan kitle örgütleri temsilcileri, Gezi’de insanları sokağa çıkaran baskıcı politikaların ve hak gasplarının katmerleşerek devam ettiğini vurguladı. Kiralık işçilik yasasıyla beraber emekçilere yönelik bir dizi saldırı, bölge illerinde sokağa çıkma yasaklarıyla harabeye çevrildikten sonra “acele kamulaştırma” adı altında ranta açılan kentler, bu yasaklarda yaşanan katliamlar… Emek ve demokrasi güçleri, Gezi’de empati kurmayı başaran toplumun farklı kesimlerinin bugün yeniden birbirini anlamaya başlaması gerektiğini, birlikte ve daha örgütlü bir mücadele zemininde bir araya gelmesi gerektiğini söyledi.
”AKP için de kırılma noktasıydı”
Arzu Çerkezoğlu (DİSK Genel Sekreteri): Gezi direnişi Türkiye tarihinin çok önemli kırılma noktalarından bir tanesi. Sadece İstanbul’da değil Türkiye’nin her yerinde siyasi iktidarın her alandaki baskıcı politikalarına karşı çok büyük bir halk isyanıydı. İktidar bu isyanı şiddetle bastırdı ve 8 gencimiz yaşamını yitirdi. Ancak Gezi süreci bana göre hâlâ devam eden bir süreç. AKP açısından da bir kırılma noktasıdır. O tarihten bu yana AKP kendisini baskı, ölüm üzerinden var etmektedir. Halkları kutuplaştırarak kendini var etmektedir. Daha da otoriter bir rejime gitmek, tek adam diktatörlüğü, başkanlık sistemi… Bütün bunlara itirazı olanların mücadelesi de devam ediyor. Bugün de kuşkusuz bütün bu baskı politikalarına karşı, tek adam diktatörlüğüne karşı çok farklı toplumsal kesimlerin, akademisyenlerin, gazetecilerin, aydınların ve gençliğin yan yana gelmesi gerekiyor. Bugün de yapılmaya çalışılan bu.
”Ortak paydada buluşmalıyız”
Cevahir Efe Akçelik (TMMOB İKK Sözcüsü): Gezi’yi var eden koşullar bugün devam ediyor. Kentlerin ve doğanın talanı, Gezi’den sonra daha da arttı. Toplumsal baskı bugün faşizm koşullarına geldi. Ama muhalefet ve Gezi sonrasında ortaya çıkan toplumsal dayanışma için bugün aynı şeyi söyleyemiyoruz. Gezi’de açığa çıkan muhalefet ve dayanışma ruhunun gerisine düştük. Hükümetin baskıları, ülkede ve Ortadoğu’da yaşanan savaş koşulları, gözaltı, tutuklama ve soruşturmalar buna sebep olmuş olabilir. Ama umutsuz olmamak lazım. Şu anda muhalefete, Gezi bileşenlerinin durumuna baktığımızda ülke üzerinde bir umutsuzluk var. Ancak umutsuz olmayalım. Gezi direnişi de bizim en umutsuz olduğumuz zamanda ortaya çıktı. En umutsuz olduğumuz zamanda, toplum kendi kabuğunu kırarak sokaklara çıktı. En önemlisi birlikte mücadele etmemiz. Halkın talepleri ortak. Halklar özgürlük, barış, adalet istiyor. Ortak paydaları bunlar. Laiklik talebi; gericileştirme toplumsal hayatın her alanında var. Ülkede ve Ortadoğu’da süren bir savaş var buna karşı barış talebi sıkça dile getiriliyor. Burada ortak talepleri dile getirerek birlikte başarabiliriz.
”Geniş bir mücadele platformu kurulmalı”
Beyza Metin (Eski Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı): Gezi’den evvelki bir yıl içerisinde alkol yasağı, kürtaj meselesi, toplumun bütün kesimlerine yönelik bir baskı üzerinden toplumsal bir patlama yaşanmıştı. Bugün baktığımızda Gezi evvelindeki koşullardan farklı olarak vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması, Sur’da, Cizre’de yaşanan katliamlar, sokağa çıkma yasakları, kiralık işçilik, boşanma komisyonunun raporu, Gezi Parkı’yla ilgili tekrardan verilen karar… Daha önce başbakan olan kişi şimdi cumhurbaşkanı olup kabineyi belirleyecek kişi haline gelmiş durumda. Tüm bunlara karşı daha örgütlü, birleşik ve sürekli bir mücadeleyi örgütlemek gerekiyor.
Gezi’de Kürt ve Türk halkları arasında çok güzel bir köprü kurulmuştu. İnsanlar yaşadıkları devlet şiddetini ana akım medyada görmeyince bölgedeki insanlara yapılanları anladı. Medeni’nin ölümü sonrası İstanbul’da büyük tepki oluşmuştu mesela. Bugün ne yazık ki Sur’da, Cizre’deki katliamları yine basın vermiyor.
Ancak batıdan yine ses çıkmıyor. Parlamento tamamen işlevsiz hale getiriliyor. Bu tüm Türkiye halkları ve emekçileri için büyük bir tehdit ve darbe. Bu yüzden Gezi sürecinden daha örgütlü, demokrasiyi hedefleyen bir mücadele yürütmekten başka şansımız yok. Bu birliktelik de sendikalar, odalar ve meslek örgütleri, siyasi partilerin ortak talepler etrafından geniş bir mücadele platformu kurmasıyla olacaktır.
”Potansiyel yerinde duruyor”
Selçuk Erez (İstanbul Tabip Odası Başkanı): Gezi bu ülkedeki bir potansiyeli bize hatırlattı. Bu potansiyel 1990’dan sonra doğmuş kuşağın eskilerden farklı. Eski kuşaktan olanların evleneceği kimseyi, seçeceği mesleği büyükler tayin ederlerdi. 1990’dan sonra bahis konusu bile değil. ’90’lı kuşaklar bilgisayar kullanır, az çok yabancı bir dil bilir. Dünyada olanların farkındadır. Gezi olayları bu nitelikte olan kalabalık bir genç grubuna anasından babasından dahi kabul edemeyeceği bir tutumu tepeden inme dikta etmeye kalktığın vakit karşılaşacağın tepkiyi yansıtmıştır. O tarihte 1990’lı kuşaklara eklenen daha eski doğumlu vatandaşlardan oluşan kalabalık kitleler ’90’lı kuşağın önderliğinde bu memleketin demokrasi özlemini ve gereğinde demokrasi için meydanları dolduracağını bize hatırlatmıştır. Tabii o günlerde milyonlar sokağa döküldü çünkü insanlar öldürülmemişti, kör edilmemişti, sakatlanmamıştı. Olur olmaz iddialarla hapislere atılmamıştı. O zamandan bu zamana dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde görülmemiş şekilde demokrasi isteklerine karşı çağ dışı baskılarla karşılaşılıyor. Bugün sokağa çıkanlar bu yüzden azaldı. Ama potansiyel yerinde duruyor. Yarın demokrasi isteğine, bozulan, yokuş aşağı giden ekonominin ezdiği insanların isyanı da katılabilir. Arap baharında olduğu gibi ve o zaman hiçbir baskı ve hiçbir çağ dışı tutum o karşı koyuşu, o patlamayı engelleyemeyecektir.
”Biz mücadelemize devam ediyoruz”
Gürkan Korkmaz (Ali İsmail Korkmaz’ın ağabeyi): Bugün hayatını kaybeden yüzlerce masum insan, çocuğa ve bebeğe rağmen ölümleri kanıksamış durumdayız. Artık devlet diye bir şey kalmamış. Artık hükümet diye bir şey kalmamış. Her şey tek elde toplanmış. Buna rağmen insanların bu umursamazlığı ve kanıksaması üzücü. Gezi bir şeyleri birleştirdi diyorduk. Şimdi tüm siyasi kesimler kendi görüşleri, çıkarları çerçevesinde hareket ediyor. Buna Kürt hareketi de dahil, sol sosyalist çevre de dahil. Ulusalcı, milliyetçi kesim de dahil. Gezi’de tüm bu unsurlar bir aradaydı. Ancak özellikle 7 Haziran seçimlerinden sonra bu durum değişmeye başladı. İnsanlar Gezi sürecinde bu ülkede dışarıdan gelip hareket etmediler. Yeni bir görüş ya da oluşum çerçevesinde birleşmediler. Gezi’nin en ayırıcı özelliği alternatif yönetim, alternatif bir hayat sunmasıydı. İnsanlar fiili duruma inandıkları için oraya gittiler. Şimdi de aynı şey yapılmalı. Mevcut durumu eleştirmek yetmiyor. Mevcut durumun alternatifi olarak ne sunduğunuz önemli. Biz halen mücadelemize devam ediyoruz. Biz halen buna inanıyoruz. Gezi’de omuz omuza duranların birbirlerine saldırdıklarını gördükçe maalesef gücümüz azalıyor. Bu durum gençlerimizin kemiklerini sızlatıyor. (Zete)