Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Ersin Kalaycıoğlu, türkiye ve IŞİD arasındaki ilişkinin hala bulanık olduğunu belirtti.
Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Ersin Kalaycıoğlu, türkiye ve IŞİD arasındaki ilişkinin hala bulanık olduğunu belirtti.
– IŞİD Türkiye’de ne yapmak istiyor?
IŞİD’in ne olduğu konusunda siyaset bilimi camiasında fikir birliği bulunmuyor. Bu Suudi Arabistan’ın klonlanmış bir kopyası mahiyetinde olan Sünni /Hanbeli-Vahabi bir yeni Arap devleti midir? Yoksa, Irak ve Suriye’de kendini dışlanmış olarak hisseden Sünni toplulukların kendilerini yöneten Şii-Nusayri kökenli hükümetlere başkaldırmasından ibaret bir direniş hareketi midir? Eğer ilk soruya yanıtınız olumlu ise, o zaman IŞİD öncelikle yeni bir devlet olarak Irak ve Suriye topraklarının bir kısmı üzerinde yaşayan Sünni nüfusu barındıran bir egemenlik alanı tesis etmek istemektedir. Bunun uzantısı olarak bir hükümet kurmuş ve artık meşru bir devlet olarak tanınma girişiminde bulunma aşamasına gelmiştir. Ayrıca İran’ın geçmişte Şiiler için yaptığı gibi, IŞİD de öncelikle Sünniler sonra da tüm Müslümanlar ve nihayet dünyaya da kendi ideolojisi çerçevesinde düzen vermek için rejim ihracında bulunmaya yönelecekmiş gibi görünmektedir.
Eğer IŞİD için ikinci sorulan soru daha doğrudur diye düşünüyorsanız, o zaman Sünni toplulukların haklarını korumak ve Şii hükümetlerin değerlerine saldırmak için terörü bir araç olarak kullanarak propaganda yapan bir siyasal hareket gibi etkinlik göstermektedir. Bu durumda da Irak ve Suriye’de kendi ideolojisine göre yer edinmeye çalışacaktır. Türkiye burada doğrudan hedef olmamakla birlikte, IŞİD’in varlığına tehdit olacak girişimlere verdiği destek ölçüsünde IŞİD’in gözünde etkisizleştirilmesi gereken bir konumdadır. Sünni nüfusu dolayısıyla IŞİD’in ideolojisinin Türkiye’de de kısmen etkili olması Türkiye’den taraftar bulmasına yaradığı gibi, AKP hükümetinin izlediği Baas rejimi karşıtı politika dolayısıyla IŞİD’in onu bir müttefik olarak görmesi ve aynı zamanda IŞİD aleyhine yapılan girişimlere Türkiye’nin katılmasını zorlaştırması gibi hedeflere öncelikle yöneldiğini düşündürtmektedir.
Uzun dönemde Türkiye’yi kendi yorumunu kabul eden bir Sünni siyasal sistemine dönüştürme eğiliminin olduğu da yaptıkları “İstanbul’u fethetmek istiyoruz” türünden açıklamalarda da görülmektedir. Ancak, “IŞİD üyesi olduğu saptanan canlı bomba saldırılarını IŞİD’in üstlenmekte pek de hevesli olmaması, acaba bu saldırıları IŞİD mı yapıyor, yoksa IŞİD üyelerini taşeron olarak kullanan başka güçler mi yaptırıyor” sorusunu meşru hale getirmiştir. IŞİD ile Türkiye arasındaki ilişki halen bulanık olma özelliğini koruyor.
– PKK’nin stratejisi ne anlama geliyor?
PKK Mao’cu kırsal alan stratejisini terk ederek kentlerde meskûn alan savaşları yapmaya yöneliyor. Bu stratejisini büyük kentlerde canlı bombalarla destekleyen bir eğilim içine girdi. Büyük kentlerde bir ölçüde etkili olan terör örgütleriyle de ittifak kurarak daha geniş bir ideolojik yelpazeden destek alan bir şiddet sarmalı yaratmayı hedefliyormuş gibi. Bunun sonucunda daha fazla sayıda büyük kentte daha fazla ses getiren dehşet saçan eylemlerle hükümete meydan okuyacağa benziyor.
– HDP’nin durumunu ne tayin edecek?
Terörle olan mesafesini artıran, demokratik meşruluk zemininde etnik dayanışmanın ötesine geçen mesajlarla seçmene ulaşmaya yönelen bir HDP ortaya çıkamadığı sürece, HDP’nin durumu belirsizliğini korumaya devam edecek. Bu durum ise HDP’nin Kürt olmayanlardan destek almasını zorlaştıracak gibi görünüyor.
– Türkiye nereye koşuyor?
Hükümet, politikalarını eleştirenlerin şeytanileştirildiği ve sindirilmeye çalışıldığı bu ortamda, terörle boğuşmada seçilecek doğru politikaları tartışmak yerine, attığı her adımı en doğru adım olarak kabul ettirme baskısına yönelmektedir. Muhalefeti ve özgür ifadeyi baskı altına alarak, teröre destek vermeyen birçok yeni mağdur da yaratılmaktadır. Rasyonel tartışma olanakları azalmakta, tam da terörün hedeflediği gibiTürkiye’de demokrasinin çalışmadığı izlenimi doğmaktadır. Bu da Türkiye’nin yumuşak güç olarak irtifa kaybetmesine, müttefiklerinin desteğinde gevşemelere, bu da terörün etkisizleştirilmesi için daha büyük bedeller ödememize yol açmaktadır.
– Çıkış yolu nedir?
İktidar partisinin muhalefeti gayrimeşru, düşman olarak gören bir tutum içinde olması, hükümet etrafında kenetlenmeyi engelleyen en büyük etkendir. Üstelik muhalefetin girişimlerini engellemek, kendisi gibi düşünmeyenleri olabildiğince etkili bir medya manipülasyonu ile terör destekçisi gibi göstermek gibi bir yaklaşım içine giren hükümet ve Cumhurbaşkanlığı da terörden çok muhalefetle ve özgürlükleri kısmakla uğraşıyorlarmış gibi bir izlenim yaratmaktadır. Bu politikalar terk edilmedikçe daha da yalnızlaşacak bir Türkiye’nin terörle baş etmesi daha da zorlaşacakmış gibi görünüyor. (Cumhuriyet / Selin Ongun)