Öcalan’ın inisiyatif aldığı yeni süreç Halkların Demokratik Kongresi (HDK) için de yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülmelidir. HDK iki halkın mücadele birliğinin, Kürt hareketi ile Türkiye Sosyalist Hareketinin stratejik ittifakının zeminidir. Elbette halklarımızın birlikte mücadele imkan ve birikimleri HDK zeminini aşan bir kapsam ve içerik taşımaktadır. Nasıl ki, 12 Haziran seçimleri sonrası Emek Demokrasi Özgürlük Bloku’nun elde ettiği kazanımlar ve tarihsel işbirliğimiz HDK fikriyatının hızla mayalanmasına imkan tanımış ama arkasından gelen devasa saldırılar siyasal iklimi alt üst ederek henüz yeni kurulmakta olan HDK’yı etkilemişse, yeni süreç de içinde taşıdığı kimi bilinmezlikler ve risklerle HDK’yı etkileyebilir. Ne var ki “bu etki” stratejik ortaklığa zarar vermemeli, hatta tam tersine onun daha da kökleşmesi için bir vesile olarak kabul edilmelidir.
AKP’nin ve burjuva siyasal partilerinin şimdiki tutumları ne olursa olsun, Kürt sorununun azami kazanımlarla çözümü yolunun tutarlı savunucuları enternasyonalist sosyalistlerdir ve onlar tarihin bu anında HDK içinde konumlanmış bulunmaktadırlar. Bu gerçek HDK’nın şu andaki örgütlülük durumu, etkisi, eksiklikleri ne olursa olsun, içine girilen yeni süreçte titizlikle korunması gereken bir organizasyon olduğunu bütün açıklığıyla ortaya koymaktadır.
AKP’nin giriştiği imha ve tasfiye planı “güvenlikçi politikalar” adıyla halklar arasında derin yaralar açtı. Bir arada yaşama iradesine sekte vurdu. Biliyoruz ki, 1993 yılından başlayarak defalarca denenmiş “ateşkes ve barış” görüşmeleri, Habur’da AKP’nin onay tabanındaki milliyetçi reflekslerin AKP iktidarını zora sokması nedeniyle, Habur’un devamı olan Oslo sürecinin ise Öcalan’ın önerdiği protokolün AKP tarafından reddedilmesi ve “Silvan saldırısı” bahane edilerek bitirilmesinin ardından AKP Hükümeti askeri yoldan tasfiye politikasını yürürlüğe soktu. 2011-2012 kışı böyle geçirildi. Başlangıçta medyanın da desteğiyle bu politikanın sonuç vereceği yanılsaması içerisine sürüklenildi. KCK operasyonları ile Kürt hareketinin kadroları cezaevlerine dolduruldu. Büyük bir kısmı mülteci konumuna düşürüldü. HDK bile kriminalize edilmeye çalışıldı. Görülmemiş askeri operasyonlarla sonuç alınacağı sanıldı.
Tüm bu çabaların daha önceki denemeler gibi başarısızlıkla sonuçlanması, yaklaşan yerel seçimler ve hemen arkasından Cumhurbaşkanlığı seçimi ve en önemlisi AKP’nin dış politikada yaşadığı hüsran, bu hüsranın “Rojava” olarak kendisine dönmesi AKP’yi bir başka kulvara soktu. Şu ana kadar Kürt hareketinin somut hamleleri dışında AKP Hükümeti tarafından süreci ilerletecek ve kalıcılaştıracak ciddi bir adım atılmış değil. Elbette daha düne kadar elinde iple dolaşan Tayyip Erdoğan’ın geldiği nokta önemli. Abdullah Öcalan’ın Kürt halk önderi olarak tartışmasız liderliğinin kabulü, meşru bir temsilci olarak tanınması önemli. Ama AKP lideri ve kurmaylarının sürece yaklaşımları ile Kürt Özgürlük hareketinin yaklaşımları benzerlik taşımıyor. İşte “kimi bilinmezlikler ve riskler” de tam burada başlıyor.
Her türlü riske rağmen, Kürt Özgürlük Hareketinin ve onun önderliğinin 30 yılı aşkın zamandır ortaya koyduğu pratik ve sosyalist hareketle kurduğu sağlam bağlar, önümüzdeki süreçte karşılaşılacak risklerin bertaraf edilmesinde bir dayanak noktası olarak görülmelidir. Her alanda toplumsal muhalefeti güçlendirecek, HDK’yı halk hareketi haline getirecek ortak yaklaşımlara bu dönemde çok daha fazla ihtiyaç vardır. HDK ve onun partisi Halkların Demokratik Partisi (HDP) önümüzdeki yerel seçimlere hazırlıklarına şimdiden başlamalıdır. HDK’yı büyütecek ve henüz onunla ilişki kurmamış kesimlerle ilişkilenmesini sağlayacak adımların ilmik ilmik örülmesi görevi önümüzde duruyor.
23-24 Mart 2013 tarihinde gerçekleştirilen HDK Genel Meclis toplantısında yeni dönem değerlendirildi. Sonuç bildirgesinde “…Halkların Demokratik Kongresi’nin içinde yeşereceği ve gelişeceği çok elverişli bir iklimin habercisi olan bu süreç, HDK’nin etkinliğinin çoğalması ve çeşitlenmesini sağlamakla birlikte, sürece bilinçli müdahaleyi, uygun alanları ve zeminleri dakik bir biçimde belirleyerek bütün bileşenleriyle birlikte HDK’yi ileriye taşıyacak bir politikalar demetini yürürlüğe sokmakla yükümlü kılıyor…” denildi.
HDK, Genel Meclis toplantısında örgütlenme gündeminde tartıştığı yapısal sorunları gidererek, halkların ve tüm ezilenlerin kurtuluşu için tam da bu zamanda sürece ağırlığını koymalıdır.