Bugün yapılacak olan HDP Kadın Grubu toplantısı iptal edilirken, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, gazetecilerle Meclis’te bir araya geldi.
HDP'nin bugün Meclis'te gerçekleştireceği Kadın Grup toplantısı iptal edildi. Grup toplantısı yerine HDP Eş Genel BaşkanıSelahattin Demirtaş, Meclis grup salonunda gazetecilerle bir araya geldi. Demirtaş, "Bütün milletvekillerinin dokunulmazlıkları kalksın, biz de yargılanalım onlar da yargılansın" çağrısı yaptı. DTK'nın açıkladığı özyönetim bildirgesini 'diktatörlüğün panzehiri' olarak değerlendiren Demirtaş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başkanlık için tartışma yaratan 'Hitler Almanya'sı' örneğine gönderme yaparak, "Biz eğer özyönetim yerine Hitler modeli önerseydik şu anda tek kişilik bir hücrede ömür tüketmeye başlayacaktık" dedi.
Demirtaş, Kürtlerin Türkiye'de beraber yaşamanın kapılarını zorladığını söylerken "Bütün bu ölümlere rağmen, Şimdi bir yandan böylesine bir savaş gerçeği yaşanıyor, ağır insan hakları ihlalleri yaşanıyor" ifadesini kullandı.
Demirtaş'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Ne diyor Başbakan, biz kimseye hesap vermeyiz, HDP’ye mi vereceğiz? Her gece Saray’a hesap vermekten utanmıyorsun, muhalefete hesap vermekten mi utanıyorsun? Tam da sizden hesap sormak için seçildik Başbakan. Bize demokratik siyaset dersi verirken demokrasiden zerre kadar anlamadığınızı ortaya koyuyorsunuz.
Halkın yanındayız biz. İktidarın zulüm politikalarından yana asla durmayız. Bizim tutumumuz tavrımız budur. Biz ne başka bir örgütün uzantısıyız, ne silahlı bir örgütüz, ne destekleriz, ne peşinden gideriz. Ama biz halkımız neredeyse omuz omuza yürümeyi onur borcu olarak kabul ederiz.
Diyalog ve müzakere çağrılarına nasıl cevap verdiklerine bir gazeteci dönüp baksın. Yüksekova, Cizre, Nusaybin, Varto, Doğubeyazıt buraların hepsine gittim. Açın bakın. Demirtaş orada ne demiş? Şunları söyledim: Hiç kimsenin silah kullanmasına, ölmesine gerek yok. Ölümler olmasın diye seçildik biz, dolayısıyla lütfen durun bizzat çağrıları yapan bendim. Bölge mitinglerinde savaşın durması için siyasi görev üstlendik. Çağrıları yaptık, lütfen bu çağrılara karşı Ankara’dan gelen yanıtları görün. Hakaret eden, alaycı uslübu görün. Ama içinizden bir gazeteci bunu yapsoın bakalım. Biz sonuna kadar demokratik siyasetten yanayız. İktidarın tavrını görüyorsunuz. IŞİD’e öfeki çocuklar diyebilen bir anlayış, terör örgütü değil, sosyal niyeti var diyen bir anlayış; hendek ve barikattaki insanları anlamaya çalışmıyor, denemiyor bile. IŞİD’in bu siyasi anlaşıyı, şimdi bizi terörist olmakla tehdit ediyor. Çok ilginç.
"Bütün milletvekillerinin dokunulmazlıkları kalksın, biz de yargılanalım onlar da yargılansın"
550 kişi değil miyiz? Anayasa teklifimiz orada duruyor. Biz hazırız dokunulmazlık kaldırmaya. Milletvekilleri kürsü dokunulmazlığı dışında dokunulmazlığa sahip olmamaldır. Bütün milletvekillerinin dokunulmazlıkları kalksın, biz de onlar da yargılansın.
MHP, destekleyecekmiş, eyvallah. Biz de hazırız. Bütün vekillerin zırhı kalksın. Evet demeye hazırız. Kimin ne dosyası varsa mahkemenin huzuru varsa…
Soyduklarınızı soymadık diyebilecek misiniz? Bütün dosyalarınız bunlar, bunlara dokunulmayacak, Demirtaş Yüksekdağ özerklik, öz yönetim dedi diye mahkeme önüne atacaksınız. Buna da demokrasi denecek.
Biz kaldırılmasından çekinmiyoruz. Eşit olalım. Yargı size bağlı; sizden emir alıyor. Biz bundan dahi korkmuyoruz. Fakat dokunulmazlıkları böyle olur olmaz şantaj haline getirmenin de anlamı yok. Hele hele Cumhurbaşkanının hiçbir yetkisi yok bu konuda. Yargıya talimat verme yetkisi yok. Suçtur. Fakat ülkede kaç tane savcı Cumhurbaşkanına, Başbakan’a dava açabilir ki?
Hükümetin kendisi anayasayı askıya almış durumda, bizi kanun dışı davranmakla suçlanıyorlar.
Ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı de facto darbe yapmış durumdalar. Vay efendim, gençler barikat kurmuş diyorlar. Toplumun kanuna, yasaya olan inancı kalmaz ki. Şimdi böyle bir ortamda, gözyaşanın yaşandığı ortamda siyasi gerilimin bu kadar hat safhada olduğu ortamda anayasayı tartışmak da başka bir tuhaflıktır. Sivil, özgürlükçü bir anayasaya tabii ki ihtiyacımız var.
"Uzlaşma Komisyonu'na 3 defa mazaretsiz temsilci göndermeyen taraf AKP'dir"
Ama böyle bir ortamda anayasa yapmanın imkanı var mı? AKP bizden daha iyi biliyor bunu. Siyasi partiler arasında bu kadar ayrımcılık yaşanırken, anayasası nasıl yapacağız bilmiyorum. En son 2003 yılında, bizler Anayasa Uzlaşma Komisyonu masasından kalkmadık. AKP kalktı, üç toplantı üst üste mazaretsiz katılmazsa bir parti komisyon dağılmış sayılır. Ve son üç toplantıya AKP temsilcisi katılmadı. BDP, MHP, CHP katıldı, AKP temsilci göndermedi.
Masadan kaçan kendileriydi. Uzlaşma komisyonunu dağıtan kendileriydi. İstek varmış gibi davranıyorlar ama tek bir maddeye ihtiyaçları var; başkanlık. Sırf onu geçirebilmek için tartışıyorlar. Bu konuda samimiyet yok, ciddiyet yok. Ne diyor? Muhalefet bunu tartışmaktan çekiniyor; tartışalım diyoruz. Özerkliği tartışalım dediğimizde niye vatan haini oluyoruz?
Biz ülkeyi vatandaşlara bırakalım diyoruz, sen bir adama bırakalım diyorsunuz. Niye bölücü oluyoruz?
2013 yılında parlamentoda resmi olarak BDP’nin önerisidir. O dönem, savcılar niye harekete geçmedi? Niye suç yoktu? Uzlaşma komisyonuna sunduk, anlaşamadık. Kimse kimseyi hain ilan etmedi. Bugün niye bölücü olduk? Burada bölünme yok. Burda bölünme mi var? Burada dikdatörlüğün panzehiri var. Bu yüzden bu kadar bizi suçluyorlar. Devletin bütün imkanlarını suçluyorlar. Artık Türkiye iki tercihle karşı karşıyadır. Ya dikdatörlük ya da demokratik halk yönetimi.
Kardeşim, etle tırnak, 1000 yıllık geçmişimiz var Kürtler de bu ülkenin halkıysa, Türk kardeşlerim de bu gerçeği görmelidir.
"Biz eğer özyönetim yerine Hitler modeli önerseydik şu anda hücredeydik!"
Türkiye’nin tamamında bölgesel yönetim, özerk yönetimler hayata geçerse nefes alacağız. Ülke bölünmez, Kürtler bu ülkede kendini ikinci sınıf yurtaş olarak hissetmekten kurtulacak. Buna karşı soruşturma açmak yerine dikkatlice dinleyip anlasalar ne kadar iyi niyetli bir teklif olduğunu görecek. Başsavcı hazretleri derhal dava açacağına, şunu bir okusun. Üniversitede bize öğreettiler, aynı fakültenin sıralarından geçtik. Bu bir yönetim modelidir, bölünme değil.
Biz herhalde Hitler modelini önerseydik tek kişilik bir hücrede ömür tüketmeye başlayacaktık. Biz teklifimizin arkasındayız, ciddi bir birlikte yaşama teklifidir. Bir bölünme arayışı, gizli bir ajandanın sonucunda ortaya çıkmış bir şey değil.
DTK’nın söylediği budur, bizimd esteğimiz budur. Bütün Türkiye’nin böyle anlaması lazım. İktidar biz ne dersek diyelim, kışkırtmaya çarpıtmaya devam edecek. HDP olarak yapmaya çalıştığımız budur. Sırt çevrilir, destek verilmez, abuk subuk yaklaşımlar gösterilirse biz bu işin içinden çıkamayız.
Türkiyelileşme Ankara’da durup, Cizre’yi temizleyeceğiz demek değil, saygı duymaktadır. Orada bögle halkı yok, Kürt halkı var. Bunu açıkça söyleyebilmek Türkiyelileşmektedir. Kimmiş bu bölge halkı? Kürt’ün ismini bile söyleyemiyor, sorununu nasıl çözecek?
Bizler etle tırnaksak, bölge halkı mıyız? Türkiye’de bir bölge halkı bir de Türk halkı mı yaşıyor?
HDP, Türkiye’deki biricik Türkiye partisidir. Geri kalanı tekçidir, ırkçıdır. Çoğulcu olan tek parti HDP’dir. Tıpkı Türkiye gibiyiz. HDP dışında çoğulcluğu temsil eden bir parti yok. Lütfen vicdanınıza danışarak hareket edin. Öyle çaresizlik içerisinde korku, panik içerisinde hareket eden bir parti değiliz. Ödemediğimiz bedel kalmadı geçmişimizde. Bize bir bedel ödetince Türkiye’ye 100 bedel olarak fatura ediliyor. Biz bunu durdurmaya çalışıyoruz; kişisel korkumuz yoktur. Demokratik siyaset bizim biricik yolumuz yönetimizidr. HDP bunda ısrar etmeye devam edecektir.
(Ayrıntılar geliyor…)