CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok 26 Temmuz’da, HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ise 28 Temmuz’da, IŞİD petrolünün Türkiye tarafından alınmasına dair iddiaları meclise taşımıştı.
CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok 26 Temmuz'da, HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ise 28 Temmuz’da, IŞİD petrolünün Türkiye tarafından alınmasına dair iddiaları meclise taşımıştı.
Kürkçü ve Altıok verdikleri soru önergesinde şu bilgilere yer vermişti,
26 Temmuz Pazar günü The Guardian muhabiri Martin Chulov, The Observer gazetesinde ülkemizi yakından ilgilendiren bir haber yayınlandı. Martin Chulov, Mayıs ayı içerisinde ABD’nin Suriye’de üst düzey bir IŞİD lideri olan ve IŞİD’in petrol ticaretini yürüten Ebu Sayyaf’a yönelik operasyon düzenlediğini ve Sayyaf’ın operasyonda öldürüldüğünü, ABD’nin Ebu Sayyaf’tan yüzlerce flash bellek ve belge ele geçirdiğini yazmıştır. Ele geçirilen bu belgelerde IŞİD’in en önemli petrol alıcısının Türkiye olduğu, IŞİD ile Türkiye’nin arasındaki ilişkinin saklanmasının mümkün olmayacak düzeyde açık göründüğü iddia edilmektedir" dedi. 28 Temmuz Salı günü, BirGün Gazetesi’nden Ömür Şahin Keyif, Martin Chulov ile röportaj gerçekleştirmiş, Chulov net bir biçimde Türkiye güvenlik güçlerinin petrol ticaretini yürütenleri koruduğunu belirtmiştir.
Cihatçı gruplar ve Türkler arasındaki petrol ticareti, iki taraf arasındaki işbirliğinin bir kanıtı olarak kabul edilir hale gelmiş durumda. Petrol ticareti bağlantıları ABD ve Avrupa tarafından da tepkiyle karşılanmıştı. Türkiye'nin ılımlı muhalif gruplar ile cihatçı örgütler arasında çizdiği çizgi çok ince, Türk ordusunun her iki tarafla da işbirliği yaptığı açık. Her ne kadar Ebu Sayyaf'ın yürüttüğü petrol kaçakçılığı artık işlemiyor olsa da, hâlâ tankerler derme çatma kuyulardan çekilen petrolü sınıra götürüyor. Bir IŞİD üyesi, örgütün Suriye ve Irak'ta kontrol ettiği bölgeleri ekonomik açıdan kendi kendisine yetebilir hale getirmesinin uzun zaman alacağını vurguluyor ve 'Türklere ihtiyaçları var. İki taraf arasında yoğun bir işbirliği de söz konusu. Türkiye'nin IŞİD'e çok sert bir darbe vurması da güç' yorumunu yapıyor.”
Altıok'un soru önergesinde şu ifadelere yer verilmişti:
1) Haberde belirtilen ve belgelerde geçtiği iddia edilen, Türkiye’nin IŞİD’in en önemli petrol alıcısı olduğu doğru mudur? Doğru ise IŞİD’in Türkiye’ye sattığı petrolün alıcısı kim veya kimlerdir?
2) Söz konusu haber doğru değilse, bu zamana kadar herhangi bir hükümet yetkilisi tarafından, haberi yalanlayıcı bir açıklama neden yapılmamıştır?
3) IŞİD’in Türkiye’ye petrol satmasını kolaylaştıran kamu görevlileri veya siyasiler var mıdır? Varsa kimlerdir?
4) Petrol alımını gerçekleştirenler devletin güvenlik güçlerince korunmuş mudur?
5) IŞİD’in Türkiye’ye sattığı bu petrolün karşılığı yalnızca nakit olarak mı ödenmiştir? Petrol karşılığı Türkiye’den silah veya mühimmat ile ödeme yapılmış mıdır?
6) Türkiye gazetede iddia edilen bu belgelerin varlığına ilişkin ABD ile herhangi bir temasta bulunmuş mudur?
7) İncirlik Üssü’nün ABD’ye açılmasının, Türkiye’nin IŞİD ile petrol ilişkisinin belgelerle ABD’de yer aldığı iddiası arasında bir ilişki var mıdır?
Kürkçü’nün soru önergesinde şu sorulara yer verilmişti:
1. Türkiye Cumhuriyeti devleti veya hükümeti herhangi bir şekilde IŞİD ile petrol alışverişi yapmış ya da yapılmasına yardımcı olmuş mudur?
2. Yukarıda sözü edilen Tunuslu Ebu Sayyaf’la Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri arasında resmi veya gayrı resmi herhangi bir görüşme olmuş mudur? Olmuş ise bu görüşmenin içeriği nedir?
3. Haberde geçen ve Ebu Sayyaf’ın karargahında elde edildiği iddia edilen “yüzlerce flaş bellek ve belge”nin içeriği hakkında Türkiye Cumhuriyeti devlet yetkililerinin bilgisi var mıdır? Var ise bu belgelerin içeriği nedir?
4. Haberde iddia edilen “Petrol ticareti bağlantıları ABD ve Avrupa tarafından da tepkiyle karşılanmıştı.” ifadesi ışığında sözkonusu olayla ilgili ABD’li veya Avrupa’lı yetkililerle herhangi bir görüşme olmuş mudur? Olmuş ise bu görüşmenin içeriği nedir? Haberde ileri sürüldüğü şekilde Türkiye' ye yönelik eleştiriler dile getirilmiş midir?
5. Haberde iddia edildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Suriye’de Ahrar'uş Şam ve Cabat El Nusra’yı desteklemiş midir? Eğer desteklediyse bunu hangi siyasi veya askeri gerekçe ile yapmıştır?