İlhan Turhan Yıldırım yazdı: HDK kongreye giderken ‘Geleceğin yeniden yapılandırılması’
“Kendiliğindencilik yerine tanımlı ve istikrarlı bir çalışma tarzı hakim kılınmalı yani örgütçülerin örgütlenmesi öncelikli olmalıdır. Her bileşenin hangi düzeyde katılırsa katılsın, kendi pozisyonlarını açık ve net olarak tanımlamaları, taahhütlerini yerine g
İLHAN TURHAN YILDIRIM-Diğer Yazıları
1- “Devlet seçim kaybetmez” diyen özel harp sürece müdahale etti ve 7 haziran seçim sonuçlarını savaş yoluyla hiçe sayarak oluşturduğu kaos ortamında AKP’yi tek başına iktidara getirilebildi. Çatışma politikası sadece seçimleri kazanmak ve tek parti hükümeti kurmayla sınırlı utulmadı. KÖH’nin psikolojik taktik üstünlüğünü kırmak hedefiyle; yüzde 70lerin üzerinde oy alınmış her yerde arka arkaya sıkıyönetim ilan etmek ve buna eşlik eden katliam provalarıyla halkı sindirmek, direnişi zayıflatmak ve becerilebilirse sahte muhataplar yaramak için sürdürülmektedir. Diğer yandan Suriye’de örtük olarak savaşan taraflardan birisi olan özel harbin, Rus uçağının düşürülmesinin ardından, giderek keskinleşen emperyalist paylaşım mücadelesine boylu boyunca girmeye ve vurucu unsurlarından birisi haline gelmeye fazlasıyla hevesli olduğu görülmüştür. Sonuç olarak savaş konsepti içte ve dışta yakın dönemin temel politikası olacaktır. Bunun batıdaki karşılığı; bölge gerçeklerinin giderek daha fazla batıdaki insanın hayatını kuşatacağı ve iç güvenlik yasasının sağladığı keyfiyetle; “cephe gerisini” sağlama almak için kirli savaş dönemine benzer bir tarzda demokrasi güçlerinin abluka altına alınacağıdır.
2- Böylesi bir siyasi gelecekte; demokrasi güçlerinin en geniş kesimlerini kapsayan HDK’nin; önceki dönemlerden daha fazla önem kazanacağı ve demokrasi mücadelesine yol açma sorumluluğunu üstlenmek zorunda kalacağı öngörülebilir. HDK’nin programının yüzde 13 oy aldığı ve gelecekte hangi irade demokrasi mücadelenin öncü gücü olacaksa böylesi bir programı esas almak zorunda kalacağı açıktır. Kürt Özgürlük Hareketi ile ortak mücadele tüm denemelerden sonra HDK’de tutmuştur. Bileşenleri arasında geçmişte hiç olmadığı kadar ortak dil tutturma, bayrakları yan yana getirme ve birlikte siyaset yapma alışkanlıkları kazanılmıştır. Yine Barış Bloku ve henüz isim almamış olan siyasi mücadele zemininin kurulması ve yeni bileşenlerle genişlemesi HDK’nin giderek üstlendiği misyonun ifadeleridir. Diğer yandan HDK’nin misyonuyla örgütsel yapısı arasında gideremediğimiz bir çelişkinin olduğu da teslim edilmelidir. Meclislerin kurulamaması, seçim süreçlerinde silikleşmek, HDP’nin esas haline gelmesi, bileşenlerinin istikrarsız ve yetersiz katılımları, tarz, üslup ve örgütsel yapıda tek yanlılaşma vb çok sayıda haklı eleştiri yapılmaktadır.
3- HDK-HDP ilişkisi ve sorunları en çok tartışılan konuların başında gelmektedir. Parti ve meclisten hangisinin daha önemli olduğu tartışmaları yürütülüyor. Sosyalistler açısından soruna bakış tarzı; “siyasal olanın toplumsallaştırılması, toplumsal olanın siyasallaştırılması” ilkesinden ele alınır. Bir demokratik partide “siyasetin nasıl üretilmesi gerektiği” belirleyici önemdedir. Siyaset üretmek sistem partilerince; kitlelerden kaçırılıp parlamentoya sıkıştırılan siyaset sınıfına tapulanmış, kitlelerin kendi geleceğini tayin etme hakkını elinden alan, her sorunu parlamentoya merkezileştiren bir biçimde işletilir. Oysa demokratik siyaset, siyaset yapma hakkının topluma yayıldığı, toplumun kendi kendini yönetmeyi bu vasıtayla öğrendiği, aşağıdan yukarı üretilmesi gereken ve ancak böylelikle mücadele aracı sıfatı kazanan bir var olma biçimidir. Meclislere dayanmayan, sözünü meclislerde üretmeyen bir partinin demokratik olduğundan söz edilemez. Örgütlü halkları mücadelesinin amacı ilan eden HDP; ancak HDK meclisleri kurulduğunda, yani toplumsal olanın siyasetini yaptığında vaatlerini yerine getirmiş ve gerçek misyonuna kavuşmuş olacaktır. Bulunduğumuz aşamada HDK ve HDP nin birbirini çelmeden, destekleyen ve tamamlayan bir uyumla işletilebilmesi ancak “kurtarıcılardan kurtulma” perspektifiyle mümkündür.
4- Bileşenlerin tutumu mücadelenin batı ayağını örmekte “zincirin sürükleyici halkası” önemindedir. Elbette öngörülen siyasi sürece en güçlü yanıt; bileşenler arasında taktik ortaklaşmanın sağlandığı ve tüm güçleriyle yüklenecekleri bir örgütlenme düzeyiyle verilebilir. Böylesi bir örgütlülük düzeyi ne yazık ki şimdiye kadar gerçekleştirilemedi. HDK çoklu bir yapıdır ve bileşenlerin katılımları da farklı düzeylerde gerçekleşmektedir. Engel bu çoklu yapı değil; bileşenlerin gerek katılımlarına gerekse HDK pratiklerine kendiliğindenci yaklaşımın hakim olmasıdır. Kendiliğindencilik yerine tanımlı ve istikrarlı bir çalışma tarzı hakim kılınmalı yani örgütçülerin örgütlenmesi öncelikli olmalıdır. Her bileşenin hangi düzeyde katılırsa katılsın, kendi pozisyonlarını açık ve net olarak tanımlamaları, taahhütlerini yerine getirmeleri istikrarlı bir yürüyüşün olmazsa olmazıdır. Bileşen temsilcilerinin iki kongre arası HDK kadrosu gibi çalışacağı, HDK ve kendi örgütü arasında canlı ve karşılıklı ilişkiyi kotarabileceği, ileri düzeyde ve belirli kadrolarla yürütülen bir katılım kurumlaşmanın öncelikli şartlarıdır.
5- HDK ve HDP’nin yeni yaşam perspektifine vücut buldurabileceği 5 milyonluk bir tabanı vardır. Sadece İstanbul’da 28 bin sandık görevlisi ile çalışılmıştır. HDK’nin önündeki temel görev bu dinamiği meclislerde aktif ve örgütlü hale getirebilmektir. Halkların geleceğinin “yeniden yapılandırılması”nın, barışın ve demokrasinin güvencesi bunun başarılmasından geçmektedir.