KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanlığı ‘AKP’nin mevcut politikaları ortamında eylemsizliği sürdürmek mümkün olmadığı gibi, bu politikalar ortamında bir çatışmasızlığın sağlanması da mümkün değildir’ açıklaması yaptı.
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanlığı, ‘’AKP seçimden sonra da bir savaş hükümeti olacağını ortaya koymuştur. Kuşkusuz HDP, Türkiye'deki bazı çevreler, yine dış güçler bir çatışmasızlık ortamı istemektedirler. Bu çağrılara her zaman anlam verdik. Çift taraflı bir ateşkese hazır olduğumuzu her zaman ortaya koyduk. Ancak AKP'nin mevcut politikaları ortamında eylemsizliği sürdürmek mümkün olmadığı gibi, bu politikalar ortamında bir çatışmasızlığın sağlanması da mümkün değildir’’ diyerek ‘’tek taraflı eylemsizlik AKP'nin savaş politikası ve gerçekleşen saldırılarla son bulmuştur’’ açıklamasında bulundu.
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanlığı tarafından yapılan ve ANF'nin aktardığı yazılı açıklamada, AKP hükümetinin 1 Kasım’dan hemen sonra 24 Temmuz’da olduğu gibi onlarca savaş uçağı ile Kandil'e saldırdığı vurgulanan KCK açıklamasında, "Savaşı tırmandırma kararı sonucu imha amaçlı bu saldırılar yürütülmüştür. Gerillaya yönelik imha amaçlı saldırılar yürütülürken, seçim sonrası halka yönelik saldırılar da arttırılmıştır. Gewer’de 2, Nusaybin’de 1, Silvan’da 4, Colemêrg’te 1 genç katledilmiştir. Birçok genç de bu saldırılarda yaralanmıştır. Kürdistan'da şehirlerin ve kırsal alanın birçok yeri yasak bölge haline getirilmiştir. Tüm bu saldırılar tek taraflı eylemsizlik kararımızın var olduğu ortamda gerçekleştirilmektedir" denildi.
'Tek taraflı eylemsizlik son bulmuştur'
AKP sözcülerinin seçimden sonra yaptıkları açıklamalara dikkat çeken KCK açıklamasında şu ifadelere yer verildi: "Bu saldırılar, AKP sözcülerinin seçimden hemen sonra 'teslim olunmadan hiçbir adım atılamaz; operasyonlar ve savaş tasfiye gerçekleşene kadar sürdürülecektir' açıklamasından sonra gerçekleşmiştir. Cumhurbaşkanı da hepsi teslim olana kadar bu savaş sürecektir diyerek önümüzdeki dönem izlenecek politikanın ne olacağını açıkça ortaya koymuştur. Kenan Evren’in 12 Eylül’ünü, Çiller’in 1990’lı yıllarını aşan bir kirli savaş yürütülmektedir. Kuşkusuz AKP'nin seçimden sonra tutumunun ne olacağını herkes merak etmiştir. Özgürlük Hareketi olarak çok zayıf bir ihtimal de olsa seçimden sonra politika değişikliği olur mu yaklaşımı içinde olduk. Ancak AKP seçim öncesi sürdürdüğü savaş politikalarında hiçbir değişiklik olmayacağını açık ve net olarak ilan etmiştir. Hem de keskin söylemlerle bu açıklamalar yapılmıştır. Seçim öncesi bir eylemsizlik kararı aldık. Tüm saldırılara rağmen bu iradeyi tek taraflı sabırla sürdürdük. Kuşkusuz bu kararımızın kaderi Türk devletinin tutumuna bağlı olacaktı. AKP hükümetinin tutumu ve gerçekleştirilen saldırılar tek taraflı eylemsizliğin sürdürülemeyeceğini açık biçimde ortaya koymuştur. Dolayısıyla tek taraflı eylemsizlik AKP'nin savaş politikası ve gerçekleşen bu saldırılarla son bulmuştur."
'AKP Dolmabahçe mutabakatını tedderek tasfiye politikasını uygulamaya koydu'
KCK açıklamasında, "AKP Dolmabahçe Mutabakatını redderek ve Önder Apo'ya ağır tecrit uygulayarak savaşla Özgürlük Hareketi'ni tasfiye etme politikasını uygulamaya koymuştur. 24 Temmuz’daki saldırılarıyla da topyekun savaş tırmandırılmıştır. Bırakalım çift taraflı çatışmasızlık pozisyonuna geçilmesi, tek taraflı ilan edilen çatışmasızlığı bile tanımayacağını ortaya koymuştur. Daha sonra yaşananlar, AKP'nin savaşı neden tırmandırdığını gözler önüne sermiştir. AKP'nin savaş ortamında iktidarı gasp etmek istediği 1 Kasım’daki toplum mühendisliği ve bu gaspı meşrulaştıran seçim sonuçlarıyla daha iyi anlaşılmıştır. AKP seçimden sonra da bir savaş hükümeti olacağını ortaya koymuştur. Kuşkusuz HDP, Türkiye'deki bazı çevreler, yine dış güçler bir çatışmasızlık ortamı istemektedirler. Bu çağrılara her zaman anlam verdik. Çift taraflı bir ateşkese hazır olduğumuzu her zaman ortaya koyduk. Ancak AKP'nin mevcut politikaları ortamında eylemsizliği sürdürmek mümkün olmadığı gibi, bu politikalar ortamında bir çatışmasızlığın sağlanması da mümkün değildir. Yeni bir çatışmasızlığın ancak Türk devletinde Kürt sorunu konusunda bir çözüm iradesi ortaya çıkması ve çözümü hedefleyen müzakereyle sağlanabileceği açıktır. Yoksa bizim tek taraflı irademizle ne çatışmasızlık gerçekleşebilir, ne de Kürt sorununun çözümünde sonuç alınabilir.
Eğer müzakere temelli çözüme dayanan bir çatışmasızlık isteniyorsa, böyle bir durumu arzulayan çevrelerin ciddi biçimde harekete geçmesi ve AKP'nin politikalarını değiştirmeyi sağlayıp Kürt sorununu çözecek noktaya getirmeleri gerekir. Bize yönelik çağrılar yapılmakta, ama Türkiye'nin demokratikleştirilmesi ve Kürt sorununun çözümü için ciddi bir tutum ve mücadele ortaya konulmamaktadır. Tek taraflı gerçekleşen bu çağrıların mevcut ortamda bir anlamı olmadığı gibi bir sonuç vermediği de görülmüştür.
AKP, bir savaş hükümeti olacağını, gerillaya da Kürt halkına da saldıracağını açıkça ilan etmiştir. 35-40 yıldır bu tür söylemlerde bulunan iktidarların yeni bir yüzüyle karşılaşmış bulunmaktayız. Bu durum karşısında önceki dönemlerde olduğu gibi direnmekten ve AKP'nin Türkiye'nin temel sorunlarını savaş ve zorla ortadan kaldıracağını düşünen şovenist ve inkarcı zihniyetinin bir sonuç alamayacağını göstermekten başka bir yol kalmamıştır. Kuşkusuz gerilla kendisine yönelik her saldırı karşısında kırk yıllık büyük tecrübesi ve fedai ruhla direnecektir. Halkımız da, demokrasi güçleri de özgür ve demokratik yaşamın ancak direnilerek elde edileceğini görerek demokratik ve özgür yaşam sağlanana kadar direnme iradesi ve kararlılığını halklarımızın ve demokrasi güçlerinin iradesini kıracağını sananlara direnişiyle göstermelidir" denildi.
KCK: Mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı
KCK Eş Başkanlığı, Kürt halkına, Türkiye halklarına ve demokrasi güçlerine mücadeleyi yükseltme çağrısında bulundu. Açıklamada, "Halkımız, yerel demokrasiyi ifade eden özyönetim iradesini ortaya koymuş, kendi kendini yönetmeyi ifade eden demokratik yaşamını inşa etmeye yönelmiştir. Halkımızın bu tarihsel demokratikleşme ve Türkiye ile demokratik birliği yaratma hamlesi büyük saldırılarla karşı karşıya kalmış bulunmaktadır. Halkımızın bu haklı özgür yaşamı yaratma iradesini, demokratik direnişiyle dün olduğu gibi bundan sonra da savunması en temel meşru hakkıdır.
Kuşkusuz tüm saldırılar Türkiye halklarına olduğu gibi, direnişin de tüm Türkiye halkları ve demokrasi güçleri tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu açıdan Türkiye'deki demokrasi güçlerinin bir demokrasi bloğu oluşturarak AKP faşizmine karşı mücadeleyi yükseltmeleri bu dönemin en temel görevlerinden olmaktadır. Bu temelde tüm Kürt halkını, Türkiye halklarını ve demokrasi güçlerini mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz" ifadesine yer verildi.