Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en önemli kitaplarından biri, modern toplumların emekçi sınıfları için en önemlisi olan Das Kapital, Marx’ın onu yazdığı dil olan Almancadan çevrilmiş tam metinle ilk kez Türkiyeli okurun karşısında.
HAKKI ÖZDAL
Türkiye kanlı ve karmaşık bir ‘iki seçim arası’ dönemin ardından geride bıraktığımız pazar günü sandığa gitti ve ‘zafer sahibi’ni bile şaşırtan bir sonuçla karşı karşıya kaldı. Özellikle 2013 yaz başındaki Gezi direnişinden sonra üzerindeki ölü toprağını atarak görünür hale gelen toplumsal muhalefet ve haziran seçiminde bu sokak muhalefetinin de bir şekilde temsil edildiği iki parti olan CHP ve HDP’nin aldığı sonuçlar -Yunanistan’la İspanya’nın yarattığı kıta ölçekli rüzgarın da etkisi eklenince- Türkiye’de de ‘esinti’nin sola dönmekte olduğu yorumlarına da yol açmıştı. Ancak 1 Kasım’da ortaya çıkan tablo, solda da şaşkınlığın yanı sıra açık bir hayal kırıklığına yol açmış gibi görünüyor. Böyle bir hayal kırıklığının “1 Kasım’a özgü” trajik nedenleri var mıdır? Bu, tartışmaya değer bir soru? Ama bu da bir yana, Türkiye’nin ‘sol tarafı’nın toplumu dönüştürme ve elbette bunun öncelikli şartı olan, onun nesnel, tarihsel koşullarını anlama ‘mücadelesi’nde bazı zaaflar gösterdiğini söylemek büyük bir haksızlık olmasa gerek. Ekonomik eşitsizliklerin, katliama varan sonuçlarıyla iş kazalarının, düşük ücretlerin, taşeron çalışmanın, artık sağ partiler açısından bile siyaset gündeminden ‘kaçırılamaz’ hale geldiği koşullarda ‘sol’un, bu nesnel koşulları bir enerjiye dönüştürememesi, o zaafların sonuçlarından biri… Oysa solun teorik ve pratik birikimi, geçmiş deneyimlerin tarihsel kazanımı olağanüstü bir ‘cephanelik’ sağlıyor.
Solun ‘artezyen’i: Marx ve Engels
‘Sol’ kavramı yaygın olarak ‘emek eksenli’ siyasal fraksiyonların, sosyal demokrasiden komünistlere uzanan yelpazesini ifade etmek için kullanılıyor. Bu ‘sol’ ise modern anlamda Karl Marx ve Friedrich Engels’in kuramsal ve pratik etkinlikleri tarafından belirlenmiş bir ‘kaynak’tan doğarak dallarına ayrılmış, pek çok konuda artık birbirinden fersah fersah uzakta olan siyasal pozisyonlara tekabül ediyor. Ama tüm bu çeşitlilik, insanlara, toplumlara ve tarihe bakışında aynı artezyenden fışkıran bir ‘can suyu’ndan besleniyor. O ‘artezyen’ Marx-Engels ikilisinin eseridir. Ve bugün, bir şekilde ‘sol’ ile bağlantılı olan kişi ya da grupların toplumsal sorunlar ve çözümsüzlükler karşısında dönüp başvuracakları temel metinler de oradadır.
Bu metinler arasında da en önde duran, kuşkusuz, Marx’ın büyük eseriKapital… Modern burjuva toplumunun üzerinde yükseldiği iktisadi sistemi en küçük hücresine kadar izleyerek analiz eden ve bunu, o günün sınırlarını aşan bir metodolojiyle yaptığı için kendi çağına ait güncel tespitler değil tarihsel bir çözümleme üreten Kapital, kapitalizmin doğuşu ve işleyişini gösterdiği kadar, onun kendi “mezar kazıcısı” olarak yarattığı işçi sınıfının tarihsel varoluşunu ve misyonunu da ortaya serer. Kölelik düzeninden beri, çeşitli ayaklanmalar, hak arayışları, isyan manifestolarıyla dünyanın pek çok noktasında zuhur eden ‘insanların eşitliğine dayalı bir toplum” mücadele ve ütopyası; insan uygarlığının tarihsel gelişiminin atomlarına ayrıştırılarak analiz edildiği bu büyük eserde bilimsel bir zemine kavuşur; duygular, sezgiler ve emeklemelerle sürmüş yaşantısını “bilmek ve değiştirmek üzere ayağa kalkmak”la sürdürecektir artık. Karl Marx, yakın arkadaşı, Alman devrimci Johann Philipp Becker’e Kapital’in ilk kez yayınlandığı 1867 yılının 17 Nisan günü yazdığı mektupta, eserinin birinci cildi için şöyle demektedir: “Burjuvaların kafasına şimdiye dek fırlatılmış en korkunç gülle…”
Marx, modern toplumun ekonomik hareket yasasını ortaya çıkarırken, bu toplumun donuk, hareketsiz bir kristal değil; sürekli değişim halinde olan canlı bir organizma olduğunu da göstermiştir. “Sermayenin birikim süreci”ni açıklarken, “toplumun dönüşen bir organizma olduğu sezgisinin bizzat egemen sınıflarda da doğduğunu” söyler. Ama bu dönüşümü ve sonsuz değişimi ‘yönetmek’ ve ona ‘egemen’ olmak, ‘emeğin’ bir fonksiyonudur artık. Kapital, Komünist Manifesto’nun eyleme çağırdığı emekçi sınıflar için, tüm yaşam ve anlamıyla, ‘maddi ve manevi kurtuluş’u izah eden bir ‘kutsal kitap’tır. ‘İkinci keman’ Engels, gerçekleri, ‘oldukları kadar basit’ söyleme gücünü burada da gösterir: “Yeryüzünde kapitalistler ve işçiler bulunduğundan beri, işçiler için bu kitap kadar önemli bir kitap olmadı!”
Yazıldığı dilden ilk kez tam metinle
Kapital’in Türkçedeki macerası gecikmiş ve aksak bir öyküdür. Kapital’i Almanca aslından Türkçeye çevirip yayımlamaya ilk başlayan, Hikmet Kıvılcımlı’dır. 1937’de, dünyanın belli başlı bütün dillerine çevrilmişken, fasiküller halinde ve 4 yıla yayılmış bir sürede yayınlamayı planlamıştır Kapital’i. “Bu abide eseri çevirmekle, Türk diline olduğu kadar, Türkiye’nin inkilapçı kuvvetlerine inancımı da bildirmiş oluyorum…” demektedir. Ancak, planladığı gibi, aynı yıl içinde 7 fasikülü yayımlasa da ‘komünistlikten’ tutuklanır ve bu ilk girişim yarım kalır.
İkinci çaba için 1966’yı beklemek gerekir. Bin sayfaya yaklaşan birinci cilt, Mehmet Selik tarafından çevrilir ve Sol Yayınları tarafından, iki yıl içinde 5 cilt olarak yayımlanır. 1970’te üçüncü cildin ilk yarısı da Almancadan çevrilerek yayımlanır. Fakat bu girişimde 1970’de kesintiye uğrar; ikinci cildin tamamı ve üçüncü cildin yarısı halen Türkçede yoktur.
Metnin tamamının Türkçeye kazandırılması ise Alaattin Bilgi’nin 1975-78 yılları arasındaki çabasıyla olur. Üç cildin tamamı artık Türkçededir ama bu çeviri İngilizce metinden yapılmıştır. Özgün dilden Türkçeye tam bir çeviri halen yoktur.
Bu eksiklik, Yordam Kitap’ın çabalarıyla Haziran 2015’te tamamlandı. Yordam, Mehmet Selik’in 1966-70 çevirilerinin gözden geçirilmesi ve daha önce Almancadan çevrilmemiş olan (ikinci cildin tamamı ve üçüncü cildin yarısı) bölümlerin Nail Satlıgan tarafından çevrilerek bunlara eklenmesiyle, yazıldığı dilden çevrilmiş bir Kapital’i Türkçeye kazandırdı.
Hikmet Kıvılcımlı’nın yanı sıra, 2005’te kaybettiğimiz Mehmet Selik ve Kapital’in üçüncü cildinin de yayımlanarak “meselenin kapandığını” göremeden, 2013’te kaybettiğimiz Nail Satlıgan özgün metinden Türkçe Kapital’in tamamlandığına tanık olamadılar. Ama okuyucular onlara ve tam metni İngilizceden ilk kez çeviren Alaattin Bilgi’ye şükran, hatta minnet duymaya sonsuzca devam edecek. Sol ve Yordam yayınevlerinin emekçilerine de…
(Bu yazı 6 Kasım 2015 tarihinde Radikal'de yayınlanmıştır)