CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Hatice Almaca, muhalefetin Silvan’da yaşananları durdurmak adına batıyı harekete geçirmesi gerektiğini belirtirken, Vicdani Ret Derneği üyesi ve Şiddetsizlik Eğitim ve Araştırmaları Merkezi kurucularından Hülya Üçpınar ise, ‘düşman’ sıfatlandırmasıyla bölgede uygulanan saldırıların hiçbir meşru durumun olmadığının
Silvan'da 11 gündür devam eden sokağa çıkma yasağıyla birlikte şiddetin boyutu her geçen gün artıyor. Silvan'da 3 mahalleden hala net bir şekilde haber alınamazken ülkenin batısından tepkiler yağmaya devam ediyor.
Türkiye'de şiddet olaylarına son verilmesi için muhalefetin Silvan'ı görmesi gerektiğini söyleyen CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Hatice Almaca, AKP'nin iktidarı tekrar eline almasından sonra muhalefetin sessiz bir hal almasını eleştirdi.
'Devlet Kürt halkına gözdağı veriyor'
Almaca, Silvan'da elektriksiz, susuz ve ekmeksiz yaşamanın 11'inci gününde olan Silvan'da devlet güçlerinin kent yaşamını durdurarak hak ihlali gerçekleştirdiğini kaydetti. "Bu Kürt halkının yaşadığı illerine bir gözdağı, bu gözdağı üç maymunu oynamaktır bir yandan" diyen Almaca, bu gözdağının 1 Kasım seçimleri öncesinden başladığını ifade etti. Almaca, "İnsanlar bu temel ihtiyaçları karşılanamayan ve güvenlikten yoksun yerlerde yaşamaya, öldürülmeye mahkum bırakıldı. Hükümet yön değiştirdi, ağır aksak ve kapalı kapılar ardında götürdüğü çözüm sürecinden gayet açık ve pervasız şekilde her türlü insan onurunu çiğneyen savaş sürecine geçti" diye konuştu.
'AKP bu kadar mı korkuttu ki herkes sessiz?'
Silvan halkına dönük saldırılara karşı herkesin sessiz kalmasını eleştiren Almaca, "Toplumun büyük bir kısmının hakkında suskun kaldığı yerdir Silvan. AKP'nin tek başına iktidar oluşu bu kadar mı yılgınlık yarattı? Ne bir eylemlilik ne de bir bölgeye el atma olayı mevcut. Merkez ve yandaş medyadan zaten konuya değinmesini beklemiyoruz. 17-25 Aralık'ı unutalım zihniyetinde olan bir medyadan bahsediyoruz, iktidarın basın organı demek daha doğru. Peki geriye kim kalıyor? Silvan'da günlerdir öldürülen insanlardan haber alınamıyor, durum ne; kimsenin bir bildiği yok" dedi. 'AKP kendisine oy vermeyen yerleri temizlemek istiyor' AKP için kendisine oy vermemiş kasaba ve köylerin artık "temizlenmesi ve dağıtılması gereken" yerler olarak görülmeye başlandığının altını çizen Almaca, AKP'nin aynı zamanda HDP'nin desteklendiği yerlerde bir göç dalgası oluşturmak için ve HDP'yi bölgede güçsüzleştirmek için sistematik bir projeyi hayata geçirmeye çalıştığını vurguladı.
Hatice, "Sivil halk mahalleleri, kasabaları, köyleri savunmaya çalışıyorlar. Çünkü çok iyi biliyorlar ki AKP bu yerleşim yerlerini hayalet birer kasabaya çevirmeye çalışacak. İnsanlar yaşadıkları, doğdukları yerleri savunmaya çalışıyor. Ülkedeki muhalefet buralardaki sivil direnişi görmeli" diye konuştu. 'Silvan 3-5 ağaç kadar değerli' Hatice son olarak batının Silvan'daki insanlara en az 3-5 ağaç kadar önemli olduklarını göstermeye ihtiyacı olduğunun vurgusunu yaparak, "Çünkü karşımızda bizi yok etmek için var gücüyle saldıran faşist bir diktatörya var. Gün, seçim ağıtlarının günü değil. Gün, mücadeleyi büyütme ve memleketin batısından doğusuna dayanışma gösterme günü" vurgusunu yaptı.
'Silvan saldırılarının hukuki dayanağı yok
' Vicdani Ret Derneği üyesi ve Şiddetsizlik Eğitim ve Araştırmaları Merkezi kurucularından Hülya Üçpınar ise sokağa çıkma yasağı beraberindeki şiddet eylemlerinin hukuki bir dayanağının olmadığının altını çizdi. Üçpınar sözlerine şöyle devam etti: "Devlet Kürt yurttaşların yaşadığı şehirlerde güvenliği ve otoriteyi tesis etme adına birer birer sokağa çıkma yasağı ilan etmek suretiyle bir yandan temel gereksinimlerini karşılamalarına, temel hak ve özgürlüklerini kullanmalarına izin vermeyerek, herkese eşit biçimde sunması gereken elektrik-su gibi hizmetleri sağlamayarak yurttaşları cezalandırmakta öte yandan da yaşam hakkı ihlallerinin yaşandığı operasyonlar geçekleştirmektedir. 1990'lı yıllarda JİTEM, korucular ve itirafçılar aracılığıyla insan hakları ihlallerini ve baskıyı gizli biçimde gerçekleştiren devlet aygıtı, artık bu ihlalleri, baskı mekanizmalarını gizleme gereği bile duymadan 'sıkıyönetim' ve 'operasyon' adı altında, 'düşman' olarak belirlediği yurttaşlarına karşı topyekûn uygulamaktadır. Süregiden bu durum temel insan hakları metinlerinde ve anayasada belirtilen hakların özünü ortadan kaldırmaktadır."(jinha)