Ferda Çetin
DAİŞ çetesinin ele geçirdiği şehir ve kasabalarda yaptığı ilk icraat cami, medrese, müze ve mezarlıkları yıkmaktı. Bu ilkel ve vahşi yıkımla toplumun moral ve manevi değer dünyası da yıkılmış oluyor; toplumu bir arada tutan ve toprağa bağlayan bağlar zayıflatılmış oluyordu.
Türk devleti de DAİŞ’in bu yöntemlerini içişleri bakanlığı genelgesi ile resmileştirdi.
Geçen hafta Dersim’de, Ağrı’da, Van’da ve Varto’da Türk savaş uçakları gerilla şehitliklerini bombaladı. Geriye kalan kısımları da yıkım ekipleri dümdüz etti. Varto’da mezarlık içindeki cami, cem evi ve taziye evi de dozerlerle yıkıldı.
Peki Tayyip Erdoğan’ı ve devleti bu insanlık suçunu işlemeye iten büyük öfke ve kinin nedeni nedir?
Bu mezarlıklarda yatanların kimliği bu sorunun da yanıtını verir.
Yıkılan mezarlıklarda Türk devletine, sömürgeciliğe ve zulme karşı savaşanlar yatıyor.
Devlet eliyle işlenen ve sayısı onbinlere ulaşan “faili meçhul” cinayetlerin maktülleri yatıyor.
Bu mezarlıklarda otuz yıl boyunca, sahipsiz her cenazeye, bulunan her mezara koşarak, onlarca kez DNA testi yaptıran anaların, babaların, kardeşlerin bir torbaya doldurarak getirdikleri ve defnettikleri yakınlarının cenazeleri yatıyor.
Bu şehitliklerde Rojava’da, TC’nin ve Erdoğan’ın desteklediği insanlık düşmanı DAİŞ çetelerine karşı, savaşırken şehit düşmüş gençler yatıyor.
TC devletinin, AKP’nin ve Erdoğan’ın “terörist” dedikleri ve mezarlarını yıkarak hafızalardan da silmek istedikleri, Kürt halkının en yiğit en fedakar evlatları yatıyor.
Türk devletinin Kürt maneviyatını yıkma ve hafızasını silme politikası yeni değil.
1925’te Şeyh Sait idam edildi, cenazesi ailesine teslim edilmedi. Mezar yeri hala gizleniyor.
1937’de Seyit Rıza idam edildi. Cenazesi ve kişisel eşyaları ailesine verilmedi. Devlet, nereye gömüldüğünü hala saklıyor.
Kürt din adamı Said Nursi 23 Mart 1960 tarihinde Urfa’da vefat etti, Halil-ur Rahman Dergahına defnedildi. Aynı yılın temmuz ayında mezarı yıktırıldı ve bilinmeyen bir yere nakledildi. Türk devleti hala Said Nursi’nin mezar yerini gizliyor.
Hükümetler değişse de, devletin geliştirdiği Kürt düşmanı resmi Türklük ideolojisi hiç değişmedi. Kürdistan tarihinde önemli bir değeri ve yeri olan bu üç şahsın mezarlarının nerede olduğu devletin ve genelkurmayın arşivlerinde mevcuttur.
Ancak İnönü, Menderes, Demirel, Kenan Evren, Çiller, Mesut Yılmaz, Ecevit, Erbakan ve Erdoğan hükümetlerinin tümü, bu konuyu Türk devletinin “mahrem”i saymış; sözü edilen bu üç şahsiyetin mezarlarının bilinmesinin, Kürt ulusal bilincinin gelişmesi ve diri kalmasına yol açacağından korkarak bu güne kadar gizlemişlerdir.
O günlerde “terörist” “şaki” denilen Kürt önderlerinin cenazeleri gizlice ve bilinmeyen yerlere gömülerek unutturulmak isteniyordu. Bu gün ise mezarlıklar yıkılarak, mezar taşları parçalanarak.
Bugün İçişleri Bakanlığı genelgesiyle 14 gerilla mezarlığının bombalanması kararı, Kürt halkının manevi ve moral değerlerini yıkmaya yönelik bir saldırıdır.
Kürt halkı bu mezarlıkların daha görkemli ve daha güzellerini yeniden yapacaktır. Günün birinde bu savaş da duracaktır.
Kürt halkı tüm kötülüklerinizi, tüm melanetlerinizi ve tüm zalimliklerinizi de zamanla unutabilir.
Ama en değerli varlıklarının, en yiğit evlatlarının mezarlarının yıkılmasını, mezar taşlarının parçalanması ne unutabilir ne de affeder.