TISA: Hizmet Ticareti Anlaşması (Trade in Services Agreement)
Mustafa Durmuş – Diğer Yazılar
Bu anlaşma, TISA-TPP-TTIP anlaşmalar üçlüsünün en önemlisi ve emekçiler açısından belki de en tehlikelisi, en sinsi olanıdır.
Üç anlaşma içinde en gizli yürütülen (müzakereleri kamu oyuna duyurulmamış olan) ve hakkında en az şey bilinen, yasalaştıktan sonra 5 yıl gizli tutulacak olan , 50’den fazla ülkeyi kapsayan bu anlaşmanın da, örneğin TPP gibi “hızlı şerit” biçiminde ABD Senatosunda yasalaştırılması bekleniyor.
1990’lı yıllarda GATS ilk ortaya atıldığında ciddi bir muhalefete neden olduğundan, bu anlaşma gizlilikle yürütülüyor.
TISA’nın ilk kurucu fikri, ABD kaynaklı “Hizmet Sanayileri Koalisyonu’nun (Coalition of Service Industries- CSI) ve onun başkanı Robert Vastine’ne ait. DOHA görüşmelerinin beklenen sonuçları vermemesi, uluslar arası sermayenin yarattığı baskı ile TISA’nın gündeme getirilmesine neden oldu[1]. Müzakereleri ilk başlatan grup ise 2012 yılında, yaklaşık iki düzine ülkeden oluşan ve aralarında ABD, AB, Japonya, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, İsviçre ve G. Kore’nin çekirdek grup oluşturduğu ve sonrasında da TISA görüşmelerini başlatacak olan ‘Hizmetlerin Gerçek Dostları Grubu’ oldu. Amaç GATS’ın da ötesine giderek tüm hizmet sektörlerini bütünüyle serbestleştirmek (kamu ya da özel) ve yeni bir küresel hizmet ticareti düzeni kurmaktı. Bu konuda ABD ve AB pivot oldular[2].
Hali hazırda TISA müzakereleri, ‘DOHA Görüşmeleri’nden umulan sonuçların alınamaması nedeniyle DTÖ çatısı dışında yürütülüyor.
Çin müzakerelere katılmaya davet edilse de, ABD buna pek sıcak bakmıyor ve Çin’in bu müzakerelere katılımı için bazı ön koşullar ileri sürüyor. Çin ise bu koşulları reddediyor. Diğer yandan Çin’in denizcilik, inşaat gibi sektörlerdeki yüksek rekabetçi gücü ABD’li şirketler için sorun oluşturuyor. Çin kendi için “finansal hizmetler, gemicilik, lojistik, danışmanlık hizmetleri, mühendislik, kültür ve eğlence hizmetleri, eğitim ve sağlık hizmetlerinde daha derin serbestleştirme istiyor. Bu da, Çin’in anlaşmaya katılımı halinde, TISA’nın bu alanlardaki kamusal düzenlemeleri daha da etkisizleştirecek bir basınç uygulamasına neden olacak[3].
GATS’ın daha kapsamlısı olarak değerlendirilebilecek olan ve Wikileaks’in Haziran başında sızdırdığı ve dünya ekonomisinin üçte ikisini oluşturan ülkelerle yapılan bire bir görüşmelerin tam metinlerinde yer verilen 17 adet belgeye göre, TISA’nın gerçek amacı, küresel hizmet piyasaları gözlemlemek, devlet düzenlemelerini olabildiğince azaltarak bu sektörleri daha da serbestleştirmek (de regülasyon) ve resmi olarak kabul edilmese de, mevcut kamusal hizmet sunumunu özelleştirmek.
Bir başka anlatımla, Anlaşma’da, yabancı girişimci sermayeye karşı olduğu ileri sürülen ve serbest rekabeti zedeleyen düzenlemelerin ortadan kaldırılacağı ileri sürülse de, bu anlaşma ile ulus devletlerin hizmetlerin üretimi ve sunumu ilgili yasalara dayalı düzenlemelerinin ve kamu yararına müdahalelerinin büyük ölçüde kısıtlanması amaçlanıyor. Ayrıca kamu girişimlerinin ve kamusal hizmetlerin özelleştirilmesi hedefleniyor. Daha önce özelleştirilmiş olan hizmetlerin tekrar kamulaştırılması ise imkânsız hale getirliyor. Böylece de küresel sermaye şirketlerinin hegemonyası pekiştirilmek isteniyor.
Bu bağlamda öncelikle hizmet sunumu ile ilgili kamu yararını gözeten kamusal düzenlemelerin ciddi anlamda sınırlandırılması hedefleniyor. Bu sınırlama ulusal ya da yerel düzeyde tüm hizmetler için geçerli olacak. “Askıya alma maddesi” (standstill clause) ile mevcut kamusal düzenlemelerin dondurulması mümkün olabileceği gibi, yenilerinin getirilmesinin de önü kesiliyor. Kaldırılmış olan düzenlemeler ise yeniden konulamıyor.
Örneğin hükümetler “hasta başına belirli bir doktor sayısı / rasyosu” kuralını artık uygulayamayacaklar, hava yollarında güvenli uçuşta ısrarcı olamayacaklar, ya da okulların akreditasyonunu reddedemeyecekler[4]
Demokratik kurumlar ve düzenlemelerin etkisizleştirilmesi yabancı hizmet sunucuları söz konusu olduğunda daha da belirginleşiyor. Bu çerçevede müzakerelerde yer alan ‘Ulusal Düzenleme Metni’nin (Domestic Regülation Text) amacı yabancı tekellere kısıtlar getiren ulusal düzenleme ve yasaların ortadan kaldırılması, bu dev tekellerin ulusal şirketlere baskın kılınması, kâr maksimizasyonu ve bu şirketlerin istediklerinde yatırımlarını durdurma ve hizmetlerini geri çekme hakkı verilmesi[5].
Yani anlaşmanın bu hükmü ile yabancı hizmet sunucusu şirketlere, yerlilerin sahip olduğu tüm haklar verileceği gibi, yabancıların hizmet sunumunu önleyecek düzenlemelere de son verilecek. Keza TPP’de yer alan ISDS benzeri bir mekanizma ile uluslar arası şirketler, kârları engellendiği gibi gerekçelerle ulus devletleri yaptıkları düzenlemelerden ötürü uluslar arası hakemlerden oluşan mahkemelere verebilecek ve zararlarını tazmin ettirebilecekler. Buradan uluslar arası sermayenin TISA’yı kamusal düzenlemeleri by pass etmek için araç olarak kullanmayı istediği ortaya çıkıyor.
Bunun somut anlamı TISA’nın ulusal yasa ve düzenlemelerin, işçi sağlığı, çevre, tüketici koruma gibi alanlardaki müdahalelerini kısıtlayacağı. Oysa bu kamusal düzenlemeler, kalite şartları ve prosedürü, teknik standartlar ve lisanslama biçimindeki halkı ve tüketicileri korumaya dönük düzenlemeler.
Anlaşmada toplamda 10 konu başlığı var. Bunlar: Hava ulaştırması, rekabete açık dağıtım hizmetleri, yerel düzenlemeler, e-ticaret, uluslararası deniz taşımacılığı, bireylerin sınır ötesi hareketliliği, danışmanlık/uzmanlık hizmetleri, telekomünikasyon hizmetleri, finansal hizmetler ve şeffaflık.
TISA kapsam olarak aşağıda yer alan her türlü uluslararası ticareti konu olan hizmeti içeriyor[6]: (i) Sınır ötesi hizmetler (GATS mod 1): Uzaktan sağlık, uzaktan eğitim, internet aracılığıyla kumar oynanması, (ii) Dışarıda tüketim (GATS mod 2): Turizm ve sağlık turizmi hizmetleri, (iii) Doğrudan yabancı yatırımlar (GATS mod 3): Yabancı banka şubesi açılması, ÇUŞ’larca su, atık su temini gibi yerel yönetim hizmetlerinin sunulması, (iv) Gerçek kişilerin sınır ötesi hareketlilikleri (GATS mod 4): Hemşireler, hizmetçiler, şirket müdürleri vs.
Devlet düzenlemeleri ile ilgili olarak TISA, bu düzenlemeleri uyumlulaştırmak arzusunda olduğunu ileri sürse de gerçek durum bu değil. Zira düzenlemeler daha yüksek bir standartta uyumlulaştırılabilecek iken en düşüğünde (örneğin ABD standartları) uyumlulaştırma hedefleniyor. Böyle bir asgari standart ile maliyetlerin asgaride tutulması ve kârların maksimize edilmesi amaçlanıyor[7].
Sızdırılan belgelere göre, ulaştırmadan sağlığa kadar en temel kamusal hizmetler özelleştirilecek. Anlaşmaya ilişkin metinler sadece özelleştirmelerin önünü açmıyor, ticari haklar görüntüsü altında güvenlikten çevre korumaya kadar pek çok alanda kamusal müdahalelere sınırlamalar getiriliyor.
Bu küresel hizmetler sektörlerinden bazılarına ilişkin olarak anlaşmada yer alan ve kamusal düzenlemeleri etkisisizleştiren bazı metinler özellikle önem arz ediyor. Bunların başında ulaştırma, telekomünikasyon ve kamusal bankacılık hizmetleri geliyor.
Bu anlaşma hayata geçirildiğinde ulusal çapta faaliyet gösteren kamusal girişimler (telefon hizmetleri gibi) düzensizleştirme ya da deregülasyon biçimindeki bu özelleştirmelerden ciddi olarak etkilenecekler.
Uluslar arası Ulaştırma İşçileri Federasyonu’na (ITF) göre, bu anlaşma dev ulaştırma sanayi tekellerini güçlendirecek, kamu yararı zedelenecek, işsizlik artarken, işçilerin sendikal örgütleri zayıflayacak. Bu anlaşma dev tekellere özel imtiyazlar sağlarken, işçiler ve vatandaşlar için yarar değil. zarar getirecek[8]. Ayrıca ulusal deniz taşımacılığından trafik kurallarının konulmasına kadar uluslararasılaşmış her hizmet bundan etkilenecek.
Wikileaks ‘in sızdırdığı “havayolu taşımacılığı annex”ine göre, ABD, AB ve 23 ülke arasında havayolu taşımacılığı ve yan sektörlerine ait hizmetler ile ilgili serbestleştirme ve özelleştirmeleri hedefleniyor, ulusal havayolu taşımacılığı yabancı şirketlerin rekabetine açılıyor. Sadece taşımacılık değil, uçak bakımı ve tamiri, hizmet satışları ve pazarlaması, bilgisayarlı rezervasyon sistemi hizmetleri, havayolu operasyonları, yer hizmetleri, catering, ekip yönetimi, uçuş planlaması, yolcu ve bagaj yönetimi gibi pek çok alan bundan etkilenecek. ‘Rekabete açık dağıtım hizmetleri (delivery) annex’ine göre ise posta ve diğer kargo taşımacılığı ile ilgili devlet düzenlemeleri kısıtlanıyor, bu alandaki mevcut devlet tekellerini daraltılıyor ya da ortadan kaldırılıyor ve bu alan özel kargo şirketlerinin rekabetine açılıyor[9].
Bir başka anlatımla, ‘uluslar arası hava ulaştırma annex’i[10].
Benzer gelişmeler ulusal posta ve kargo hizmetleri için de söz konusu olacak. TISA kamusal posta ve kargo şirketlerine karşı bu alandaki uluslararası şirketleri (Fedex, UPS, DHL gibi) koruyan bir anlaşma. Ulusal posta ya da kurye hizmetlerini çapraz sübvansiyon genişlemesi ile sınırlandırdığı için yabancı dev şirketlerin piyasa üzerindeki hegemonyasını güçlendirecek[11].
Finansal hizmetler sektörü açısından devlet düzenlemelerinin etkisizleştirilmesi, “askıya alma” (standstill) maddesi ile mümkün olabilecek ve örneğin hükümetlerin riskli yeni finansal araçların uygulamasını durdurabilmesi mümkün olamayacak. Yine anlaşmaya göre yerli yatırımcıları ya da mevduat sahiplerini korumayı amaçlayan ulusal düzenlemeler ise asla TISA ile çelişemeyecek. Dahası finansal hizmet sunucuları bir ülkedeki müşterilerine ait kişisel bilgileri, dışarıya transfer edebilecek (e-ticaret annexi) . Bu durum hem ticari sır uygulamasını hem de bireysel özgürlükler uygulamasını işlevsiz hale getirecek[12].
Özellikle de finansal serbestleştirmelerin tetiklediği 2008 krizinden henüz tam anlamıyla çıkılamamışken TISA bu sektörlere yeni serbestleştirme imkânları getirerek yeni bir finansal krizin de pimini çekmiş oluyor.
İngiliz Merkez Bankası raporuna göre, bankalar aracı kurumlar olmaktan ziyade kredi verdiklerinde fiilen mevduat yaratan kurumlar. Örneğin İngiltere’deki özel bankalar toplam para arzının % 97’sini yaratıyorlar. ABD’de de sistem benzer biçimde işliyor. Yani piyasadaki kredilerin kaynağı tasarruflar değil, bankaların mevduat yaratması[13].
Özel bankalar ise bu şekilde yaratılmış olan para ticaretinden çok büyük kârlar elde ediyor. Buna karşılık kamu bu alandan çekiliyor ve açıklarını, kredi ihtiyacını özel bankaların bu şekilde yarattıkları parayı borçlanarak ya da borçlarını ödeyebilmek için özelleştirmeler yapmak durumunda kalıyor.
Kamu olarak kredi ihtiyacının karşılanabilmesi için bu sömürgen aracılar devreden çıkartılıp, gerekli para yaratılabilir. Bu ise tüm bankacılık sisteminin kamulaştırılmasıyla mümkün olabilir. Kuşkusuz böyle bir sistemi kilitlemeye çalışan her tür girişim büyük bankaları, finans kapitali rahatsız edecektir. İşte TISA böyle bir tehlikeyi sonsuza kadar önleyebilmek için planlanmıştır[14].
1990’larda ABD Hazinesi ile Wall Street arasında gizlice yürütülen görüşmeler sonucunda bankacılık sistemi kârlı türev ticaretine açılmıştı. Bunun için mevcut yasalar küresel olarak gevşetilmeliydi. Bu araç GATS’a referans verilerek gündeme getirildi. Plan işe yaradı ve tüm ülkeler bankacılık sistemine ait kuralları büyük ölçüde yumuşattılar. İşte TISA, Finansal Hizmetler Anlaşması’nın (FSA) bıraktığı yerden işi sürdürüyor, özel bankacılık ve bununla ilgili hizmetlere daha fazla kapı açarken özel bankaları kamulaştırmanın yollarını da kapatıyor[15].
TISA ile getirilen bir başka sermaye serbestisi alanı lisanslama alanı olacak. Böylece örneğin, çocuk ya da yaşlı bakımında görev alacak personelin nitelikleri ve diğer standartlar ciddi olarak aşağıya çekilebilecek.
Ayrıca internet denetimleri biçiminde, iletişim özgürlüğü ciddi olarak kısıtlanacak, internet özgürlüğü ve özel yaşam tehdit altında olacak[16].
‘Bireylerin sınır ötesi hareketleri’ (Movement of natural persons) başlığı altındaki düzenleme ile TISA, ulus devletlerin göçmen politikalarını belirleyebilme imkanını önemli ölçüde kısıtlayacak. Şirketler çok daha ucuz emek gücü teminine yöneleceklerinden, danışmanlık hizmetlerinden bilgisayar ve alakalı hizmetlere, ar-ge hizmetlerinden inşaat ve mühendislik hizmetlerine, pazarlama ve reklamcılıktan çevre ile ilgili (kanalizasyon ve atık su hizmetleri gibi) geniş bir kesime kadar 38 alt sektörde ucuz emek içeren göçmenlerin istihdamı kolaylaşacak[17]. Göçmen işçiler bir meta gibi görülürken, ILO’nun koymuş olduğu emek ve istihdam standartlarına uyulmayacak[18].
Özelleştirmelerin hızlandırılması ve yeniden kamulaştırmaların önlenmesi:
TISA, GATS’ın 1.3 Maddesinden hareketle “ hükümetlerin otoritesi altındaki hizmetler bu anlaşmanın kapsamı dışındadır” ifadesini kullansa da gerçekte hangi hizmetlerin hükümetlere bırakılacağının kararını halk ya da bürokratlar değil, büyük sermaye çevreleri veriyor.
“Ticari bazda sunulmayan ya da rekabete konu olmayan” kamu hizmet tanımı ise kamu hizmetlerinin çok dar anlamda bir tanımı. Böyle bir tanımı esas alan hükümler kamusal hizmetler için gerçek bir koruma sağlamıyorlar. Yani TISA, GATS’dan çok daha fazla bir biçimde kamusal hizmetleri aşındıran, onu piyasalaştıran hükümlerle dolu[19].
Kısaca, dolaylı yollardan da olsa TISA kamu hizmetlerini özelleştirecek. Neo liberalizmin temel aracı olan özelleştirmeler bu anlaşmanın da temel amacı. Örneğin su hizmetleri özelleştirilecek, bu anlamda belediyesizleştirme önemli olacak çünkü bu yolla alınmış olan özelleştirme kararlarından geriye dönüş imkansız hale gelecek. Zira TISA uluslararası sermayenin hizmetler sektörü üzerinden kâr elde etmesine aracılık eden bir anlaşma niteliğinde. Bu anlaşmanın en önemli hedefi, uluslararası yatırımcıların ya da şirketlerin her hangi bir ülkede kârlarını maksimize etmelerini sağlayabilecek bir yeni düzen kurmak.
Ticaret anlaşması-kamusal hizmet çelişkisi:
Uluslar arası ticaret anlaşmaları ile kamusal hizmetler arasında kalıtsal bir gerilim mevcut. Ticaret anlaşmaları ticarileştirme ve metalaştırma ile yeni metalaştırma alanları olarak bu hizmetlerden kâr elde etmeyi hedeflerken, kamusal hizmetler kâr amacı gütmeksizin toplumsal ihtiyaçları karşılamak için tasarlanırlar. Ticarileşme ve yeni metalaştırma alanları olan eğitim ve sağlık gibi alanlarda yetiştirilen emek gücü ise diğer kâr çıkarım alanlarında kullanılacak olan emek gücü için bir havuz oluşturur. Sermaye birikimi açısından bu alanların bir önemi de buradan gelmektedir.
Bunun bilincinde olarak hazırlanan TISA’ da hükümetleri özelleştirme yapmaya zorlayan doğrudan hükümler mevcut bulunmasa da şu yöntemlerle bu hizmetlerin ticarileştirilmesi ve özelleştirilmesi kolaylaştırılır: Mevcut kamusal hizmetlerin kapsamını genişletmek ya da yeni kamusal hizmet koymak çok maliyetli hale getirilir (örneğin ISDS ile yabancı özel şirketlerin tazmin edilmesi), özel sektör hizmet sunucularının, özellikle de yabancı şirketlerin, pazarlık gücü artırılır ve gelecekteki hükümetlerin sistemi değiştirmesi ya da özelleştirmeleri tersine çevirmeleri zorlaştırılır[20].
Son yıllarda daha önce özelleştirilmiş olan ve daha ziyade yerel yönetimler tarafından sunulan su, atık su, enerji temini gibi hizmetler hem yerel, hem ulusal hem de federatif düzeyde tekrardan dünyanın birçok ülkesinde kamulaştırılıyorlar.
TISA ise içerdiği, su, elektrik gibi daha ziyade doğal tekel özelliği olan “rekabetçi olmayan” ya da “monopolist” hizmet birimlerinin oluşturulamayacağı ya da yeniden tesis edilemeyeceği hükmü ile bu yeniden kamusallaştırmaların önünü ebediyen kesiyor. Bu konuda iki önemli madde rol alıyor: Standstill Clause (askıya alma) ve Rachet Clause ( mandallama). İlki yeni kamusal monopollerin oluşturulmasını, ikincisi ise özelleştirilmiş olan hizmetlerin geri dönüşlerini imkansız hale getiriyor.
Sonuç olarak[21] TISA uluslararası sermaye şirketlerinin kârlarını toplumsal ihtiyaçların üzerinde tutan bir anlaşmadır.
Kamusal sağlık ve eğitim gibi hizmetler en temel toplumsal ve ekonomik ihtiyaçları karşılamaya dönük hizmetlerdir. Keza bu hizmetler çevresel, finansal kriz örneğinde olduğu gibi iktisadi felaketleri ve küresel ısınmaya karşı etkin kamusal düzenlemeler getirmeye yönelik de olabilmektedirler.
Ticaret anlaşmaları ise doğaları gereği bunları görmezler ve kâr çıkarımlı sömürü için ticarileşmeyi ve metalaştırmayı esas alırlar.
Yani ticaret anlaşmalarının her zaman kazananları ve kaybedenleri olur. Bu büyük anlaşmalarda kazananlar büyük ülkeler, çok uluslu şirketler ve zengin tüketicilerdir. Kaybedenleri ise işsiz kalan, ücretleri düşen işçiler, kamu hizmetlerine bağlı olarak yaşayan halk ve çok uluslu şirketlerle rekabet edemeyen küçük işletmelerdir.
TISA uluslar arası yatırımcıların çıkarlarını kurumsallaştırmayı ve kamunun elini kolunu bağlamayı öngören bir dizi uluslar arası ticaret ve yatırım anlaşmasından sadece bir tanesidir.
EK: TISA –Türkiye Müzakereleri: Wikileaks Belgeleri:
TPP ve TTIP Türkiye’yi doğrudan içermese de, yani Türkiye bu iki anlaşmanın doğrudan tarafı olmasa da küresel bağlar nedeniyle bunlardan etkilenecektir. Diğer taraftan Türkiye TISA’nın doğrudan müzakereci taraflarından biri konumunda.
Türkiye’nin bu konumunu Wikileaks, 3 Haziran 2015 tarihinde AB ile Türkiye arasındaki Hizmet Ticareti Anlaşması’na ilişkin gizli müzakerelere ait tutanakları[22] ile açıkladı.
Bu belgeler “Piyasaya Erişim Müzakere Belgesi” adını taşıyor ve bu anlaşmadaki müzakere sürecinin bir parçasını oluşturuyor. Bu müzakerelerde AB, müzakere sürecinin bir tarafı olarak, Türkiye’den yerine getirmesini istediği taahhütleri için bir plan yapmasını talep ediyor. Aşağıda yer alan metin İsviçre’nin Cenevre kentinde 2015 yılındaki 11. TISA Görüşmelerinin hemen öncesindeki bir tarihe ait.
Metnin yazarı AB TİSA Müzakerecileri, 18 sayfalık bir rapor, 25 Ocak 2015 tarihli. 9 talep üzerinden müzakereler devam ediyor. Bunlar: Tüm sektörler, Transport (Ulaştırmacılık), Dağıtım (distribution), Rekabetçi Dağıtım / Kurye ve Posta Hizmetleri (Delivery), Finansal Hizmetler, Telekomünikasyon hizmetleri, Çevre Hizmetleri, Turizm Hizmetleri, Mod 4 : Profesyonel hizmetler, muhasebe, vergileme, medikal, veterinerlik, posta hizmetleri, dağıtım-tevzi hizmetleri ve hastane hizmetleri.
10 Kasım 2014 tarihinde taraflar ilk kez bir araya geldiler.
Özet:
AB Tarafı: En azından ulaştırma, kargo dağıtım, tevzi, nakliye, tele komünikasyon, çevre ve Mod 4’e yönelik olmak üzere pazara daha ileri düzeyde erişimin sağlanması.
Türkiye Tarafı: Mod 4 ve karayolu taşımacılık hizmetleri.
AB’nin talepleri yukarıda sayılan kilit sektörlere ilişkin pazara giriş koşullarının iyileştirilmesini yansıtıyor.
Talep 1: Tüm sektörlerin en az yarısı ile ilgili Türkiye tarafı taahhütte bulunmalıdır. Bu durumda bir gelişme sağlanabilecektir.
Çok sayıda yatay kısıtlamaya sahip sektörlerdeki kısıtlamaların en az yarısının ortadan kaldırılması isteniyor. Özellikle de sağlık sektöründeki taahhütlerin ilerletilmesine önem veriliyor.
Türkiye, 90 sektör ve alt sektöre ait taahhütte bulundu. Temel alt yapı sektörlerine ait geliştirmeler başlatılmış durumda. Mevzuatın önemli bir kısmı değişecek.
Talep 2: Transport (Ulaştırmacılık):
Kapıdan kapıya multimodel(çok doruklu) hizmetler tek bir sözleşme altında olmamak kaydıyla yapılabilir.
Yabancı ulaştırma firmaları TC kökenli firmaları taşeron olarak kullanabilirler. Firma TC’de kayıtlı bulunduğu sürece yapacağı taşımacılık faaliyetlerine kısıt getirilmeyebilir.
Talep 3: Dağıtım (distribution):
Planlanmadı, taahhüt yok.
AB Delegasyonu 14 Ocak 2015 ‘te çıkartılan ‘Perakende Ticaret Yasası’nın AB’li büyük perakende şirketlerinin faaliyetlerini kolaylaştıracak biçimde 2015 Ekim’inde yapılacak toplantıdan önce geliştirilmesini talep ediyor.
[1] Scott Sivlair and Hadrian Mertins-Kirkwood, TİSA versus Public Services, PSI Special Report, April 28,2014.
[2] Everything a Trade Union Should Know About TTIP: Stop the TTIP, People’s Movement, www.people.ie.
[3] Scott Sivlair and Hadrian Mertins-Kirkwood, TİSA versus Public Services, PSI Special Report, April 28,2014.
[4] David Dayen,, The Scariest Trade Deal Nobody’s Talking About Just Suffered a Big Leak, http://www.newrepublic.com/article/121967/whats-really-going-trade-services-agreement.
[5] Sarah Lazare, WikiLeaks Strikes Again: Leaked TISA Docs Expose Corporate Plan For Reshaping Global Economy, http://www.commondreams.org, June 03, 2015.
[6] Scott Sivlair and Hadrian Mertins-Kirkwood, TİSA versus Public Services, PSI Special Report, April 28,2014.
[7] Gaius Publius, Fast Track will also fast-track TISA, a privatizing “Trade in Services” deal, http://digbysblog.blogspot.com.tr/2015/06/fast-track-will-also-fast-track-tisa.html,
June 08, 2015.
[8] Lazare, agm.
[9] Public Services International Statement on WikiLeaks TiSA publication.
[10] Assessment by the International Transport Workers’ Federation (ITF) Civil Aviation Section on the TISA Annex on Air Transport Services.
[11] Adr.
[12] Dayen, agm.,
[13] Ellen Brown, ‘Fast Track’ Would Hand the Money Monopoly to Private Banks—http://www.truthdig.com, Jun 13, 2015.
[14] Brown, agm.
[15] Brown, agm.
[16] Reisin Davis, WikiLeaks Releases ‘Largest Leak of Trade Negotiations in History’,http://www.truthdig.com/eartotheground/item/wikileaks_releases_largest_leak_of_trade_negotiations_in_history_20150604, Jun 4, 2015.
[17] Daniel Costa and Ron Hira, TiSA: A Secret Trade Agreement That Will Usurp America’s Authority to Make Immigration Policy, http://www.epi.org, June 11, 2015.
[18] Scott Sivlair and Hadrian Mertins-Kirkwood, TİSA versus Public Services, PSI Special Report, April 28,2014.
[19] Sivlair, agm.
[20] Sivlair, agm.
[21] Sivlair, agm.
[22] Trade in Services Agreement (TiSA) Market Access Negotiations: Turkey, WikiLeaks release: June 3, 2015.