Mayıs ayında Soma’da meydana gelen maden faciasının ardından Hatay’da bir köprüye ‘İşçilerin katilisin Tayyip’ yazılı pankart asan SYKP üyeleri Serkan Yıldırım, Mahir Gülbol ve PM üyesi Sevgi Kurtdere TCK 301. Madde kapsamında dava açıldı. Bugün görülen dava öncesi Hatay Adliyesi önünde SYKP üyeleriyle dayanışma için eylem yapıldı.
Haber Merkezi – Basın açıklamasına Hatay İHD İl Başkanı Mithat CAN, HDP İl Eş Başkanları Hülya Kadi ve Mehmet İhsan destek verdi. Basın açıklamasını SYKP İl Eş Başkanı Belgin Ayrancı okudu. “Soma’da, Ermenek’te işçilerin; Rojava’da Kürtlerin, Maan’da, Lazkiye’de, daha dün Cebel Muhsin’de Alevilerin haklarını savunmak 301’lik bir suç mudur? Olsa olsa on numara bir hak ve hukuk savunusudur.” diyen Ayrancı davayı bizzat Recep Tayyip Erdoğan’ın açtığını belirtti. Basın açıklamasının tam metni şöyle:
AKP iktidarı ustalık dönemine geçtiği günden bu yana halk üzerindeki baskılarını çeşitli şekillerde arttırmıştır. Gezi direnişiyle beraber iyice korkuya kapılan AKP, kendince önlem almak amacıyla faşizan uygulamalarını fazlasıyla hissettirmektedir. En son çıkardığı polis yasasıyla beraber, polisi daha çok yetkilendirip adaletin hamisi (!) yapmaya çalışmaktadır. 90’lı yılların uygulamaları AKP’nin fıtratında mı var? O nedenle mi sokakta yargısız infazlar, işkenceler, demokratik hakların ihlali, cezaevi zulmü, basın sansürü arttırılmaktadır. AKP’nin fıtratı bu mudur?
AKP Hükümeti’nin bugüne kadar uyguladığı yanlış dış politikanın bedelini halklar ödüyor. Yanı başımızdaki Suriye ile Kürtlerle düşmanlık tohumu eken bu iktidar, savaşın devam etmesi için elinden geleni yapıyor. Katil, tecavüzcü IŞİD çetesine, el Nusra’ya her türlü desteği sağlamaya devam ediyor. Bir yandan Esad’ı düşürme, öte yandan Kürtlerin oluşturduğu özgür yaşam alanı olan Rojava’yı boğma hamleleri yapıyor. Destekledikleri güçler Suriye’de Arapları, Kürtleri, Ermenileri, Ezidileri, Türkmenleri; Sünnileri, Alevileri, Hıristiyanları katlediyor. Bu tarihi katliamların üzerine dış politika inşa etmek isteyen AKP Hükümeti, aynı zamanda kendi sonunu hazırlıyor.
Soma’da 301 madenci yerin altında can verdi. Daha bunun acısı unutulmadan Ermenek’te benzer facia yaşandı. Maden ocaklarını denetleme özenini göstermeyen bir hükümet, madencilerin yarasını sarma palavrası atamaz. Eş/dost, partili kazanma sevdasıyla ölüm ocaklarına dönüşen madenleri denetlememek, bu hususta yaptırım uygulamamak bu katliama ortak olmak anlamına gelmektedir. İstanbul’da asansör kazasında 10 işçinin, Isparta’da ölen çoğu kadın 18 tarım işçisinin, neredeyse her gün haberini aldığımız işçi katliamlarının vebali sizdedir.
Mayıs 2014’te Soma’da ölen işçileri, Lazkiye’de katledilen Alevileri, Rojava’da yaşanan insanlık dramını protesto etmek amacıyla üç parti üyemiz Antakya Mostar Köprüsü’ne pankart astılar. Bu sırada gözaltına alınan üyelerimiz hakkında dava açıldı. Davacı bizzat dönemin Başbakanı ve şimdi Cumhurbaşkanı olan Recep Tayip Erdoğan’dır. Dava, üyelerimiz Serkan Yıldırım, Mahir Gülbol ve PM üyemiz Sevgi Kurtdere hakkında 301. Maddeden açıldı. 13 Ocak Salı günü Antakya Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek dava haksızdır, hukuksuzdur. Partililerimiz her vatandaş için geçerli olması gereken demokratik haklarını kullanmışlardır. Ancak AKP iktidarının buna tahammülü olmadığı ortaya çıkmaktadır. Bu ülkede Başbakan, Cumhurbaşkanı olma kadar doğal olan haklardan biri de özgür vatandaş olmak olmalıdır. IŞİD gibi terör örgütlerinin örgütlenmesinde, gelişip serpilmesinde çok ciddi emeği olan AKP iktidarının Fransa’da Charlie Hebdo katliamının protestosuna katılma ikiyüzlülüğü ve gayri meşruluğu, bugün kendini Antakya Adliyesi’ndeki hukuksuzlukla da göstermektedir.
Demokratik haklarını kullanarak; Soma’da, Ermenek’te işçilerin; Rojava’da Kürtlerin, Maan’da, Lazkiye’de, daha dün Cebel Muhsin’de Alevilerin haklarını savunmak 301’lik bir suç mudur? Olsa olsa on numara bir hak ve hukuk savunusudur. Oysaki RTE’nin tepkisi, bizzat kendi adına SYKP üyelerine dava açmak oldu. Tıpkı Soma’da haklarını savunan işçi ailelerini tekmeletmek gibi. Aynı mantıkla beslenen bu gerici ve faşizan uygulamaları kınıyoruz.
Üyelerimiz bugün haksız ve hukuksuz olarak yargılanacaktır. Yargının sembolü olan terazinin egemenlik altına girdiği bir dönemdeyiz. Buna rağmen özgürlük, eşitlik, adalet, kardeşlik ve barış kazanacak diyoruz. Arkadaşlarımızın yanında olduğumuzu ve bu suçu hepimizin işlediğini, adaletin sembolü olan (!) bozuk terazinin önünde haykırıyoruz.” dedi.