YİĞİT YİRMİBEŞ-Diğer Yazıları
Bu devletin çimentosu kanla karılmıştır. TC devleti kan dökerek varolmuştur. Ve bundan sonraki varoluşunu da kan dökerek sürdürmek zorundadır. Anadolu’da bir ulus devlet inşası Rumlar’ı katletmeden mümkün değildir onlar için. Ya da beş bin Ermeni’nin kafasını dev tokmaklarla bir gecede ezmek TC devleti için inkarı bile gerektirmeyen bir olaydır. Ve büyük bir iştahla Kürt kanı içmek bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü korumanın en verimli yoludur.
Bu topraklarda TC devletinden habersiz katliam yapılamaz. Bizzat işin içinde değilse bile iplerin büyük kısmı her zaman onun elindedir. Bazen kor ateşi tutmayı gözü kesmez. Böyle zamanlarda ise besleyip büyüttüğü maşaları oyuna sürer. İşte böyle bir katliama tanıklık ettik 2015’in 20 Temmuz’unda. Sosyalist Gençler’in düzenlediği bir yardım kampanyası organizasyonuna nur topu gibi yetiştirdiği bir IŞİD’li mutantı salıverdi. Öğrenci, işçi, işsiz, sosyalist, devrimci yüzlerce gencin arasına girdi ve o aşağılık vucüduna sarmaladığı TNT’nin, barutun, plastik patlayıcının ya da her ne ise onun fitilini cennete gitme uğruna ateşleyiverdi.
Peki ne oldu? Bir kitlenin arasında sindirme ve yıldırma amaçlı yapılan bu eylemin gerçekten başarıya ulaşma şansı var mıdır? O huri budalası mutantlar burdan birşey elde edebileceklerini mi sanıyorlar? Bu saldırıda hedeflenen basitçe bir kitle midir? Sosyalist bir kitleyi öldürmek, sindirmek, yıldırmak nerede görülmüştür? Hangi katliam böyle birşeyin yolunu açmıştır? Hangi fikre kurşun işlemiştir bu zamana kadar? Devrimcilerin öldüğü nerede görülmüştür?
Amed – Diyarbakır saldırısı
TC devleti Kürt belasından kurtulamayacağını yakın bir dönemde anlamıştır. Bu belayı en azından kontrol edebilir seviyede tutmak onun şu anki yegane görevidir. Ama Kürt halkının TC devletinin kalıplarına sığmayan gücü karşısında her adımda deliye dönmekten ve azgınca saldırmaktan başka bir yola girememiştir bu zamana kadar. İşte Diyarbakır saldırısı da böyle bir anda organize edildi. Barajın altında kalan, 15-20 vekille uysal bir şekilde temsil edilmesi gereken Kürt Özgürlük Hareketi hızlı bir şekilde kitleselleşiyor, özellikle Kürdistan’da akılalmaz bi örgütlülük seviyesine ulaşıyordu. Bunun önüne geçmek için sindirme ve yıldırma aracı olan terör kartı masaya geldi. En vahşi katliamları yapmış bir devlet, bu vahşi katliamlar için can atan bir de IŞİD maşası bulduğunda bu işten neden sakınsın ki? Amaç Kürtleri kitle bağlarından koparmaktı. Ama bunca eziyetten ders çıkarmış bir halk, katliamların içinde yoğurulmuş kadrolar, çocukluktan hapishanelerle tanışan bir kuşak böyle bir oyuna gelir miydi hiç? Sahneden yapılan dört kelimelik anons bu oyunu bozdu. “Trafo patladı, sakin olalım.” Oysa bütün tertip komitesi trafonun patlamadığının bir tuzağın kurulduğunun elbetteki farkındaydı.
Pirsus – Suruç Saldırısı
Kürt Özgürlük Hareketi’nin önlenemez kitleselleşmesini, 80 milletvekilini, yüzde 13 oy oranını sindiremeyen TC devleti pes edecek değildi. Kan dökülmedikçe devlet varolamazdı. HDP’nin yarattığı hava her geçen gün Kuzey Kürdistan’dan taşarak Türkiye’yi hareketlendiriyordu. Bu dalga Batı’ya taşmamalıydı. Barış anaları Havva Ana’yla, Kürt işçisi Türk işçisiyle, Kürt gençleri Türk gençleriyle buluşmamalıydı. Hedef bu buluşmaya öncülük edecek olan Türkiye sosyalistleri olarak belirlendi. Daha önceleri HDK ve HDP’nin kurulmaması ve halklar arası ittifak oluşmaması için binlerce insanı hapishanelerle terbiye etmeye çalışan TC devleti bu işin önünü alamayınca en iyi bildiği işi yapmayı, katliamı seçti.
Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu “Kobanê’yi birlikte savunduk, birliklte inşa edeceğiz” diyerek Suruç’a doğru yola çıktı. Amaç insanlığın kutup yıldızı haline gelmiş ama bu hale gelene kadar da viran olmuş bir kente ufak bir katkı yapmak. Oyuncaklar, parklar, kütüphaneler, kültürel etkinlikler… Herkes özgür olmadan ben özgür olamam diyen yüzlerce genç bu çağrıya yanıt verdi. Daha herşeyin başındayken, Suruç’ta, Amara Kültür Evi’nde toplandıkları ve basın açıklaması yaptıkları anda cihatçı katillere tırlar dolusu silah taşıyanlar, çocuklara tırlar dolusu oyuncak taşımaya niyetlenenleri katletti.
30 yiğit insan. Bir çoğu genç. İki halkın birlikte mücadelesine gönülden bağlı onlarca genç çıktıkları bu büyük insanlık yolculuğunda parlak birer yıldıza dönüştüler. Bu kan deryası içinde çelikleşen iradeleri basit bir plastik patlayıcı düzeneğiyle parçalayabileceğini sanan ucube bir akıl var karşımızda. Suruç saldırısı TC devletinin artık iflah olmaz bir pozisyona girdiğinin göstergesidir.
30 gencin hayaleti Türk ve Kürt halklarının ortak mücadelesinin harcıdır artık. Bundan böyle bu birliğin önünde hiçbir kuvvet duramayacaktır. Haziran Ayaklanması’yla, 6-8 Ekim Kobanê Ayaklanması buluşmuştur. Bu iki kuvvet aynı yataktan aktıkça Ortadoğu halkları için insanca yaşam seçeneği daha hızlı yeşerecektir.
TC devleti kan döktükçe varolamıyor artık, döktüğü kanda boğuluyor…