15 Temmuz öncesinden beri devam eden “sivil darbe” tartışmaları OHAL ilanıyla yoğunluk kazandı. SYKP PM üyesi Kenan Kalyon, CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu ve HDP Milletvekili Mithat Sancar rejim krizini değerlendirdi ve demokrasi cephesinin kurulmasının aciliyetine vurgu yaptı.
SYKP PM üyesi Kenan Kalyon: OHAL kaldıraç
Darbe konusunda belki de en “deneyimli” isimlerden biri olan, 68 ve 78 kuşaklarından bu yana devrimci mücadelenin önemli temsilcilerinden olan Kenan Kalyon, OHAL ilanını, “hükümetin başarısız bir darbeyi kendi öngördüğü rejimin inşa sürecini tamama erdirmek için fırsat ve kaldıraç olarak kullanması” olarak değerlendiriyor ve devam ediyor: “İktidarın niyetini görmemiz gerekiyor. Bunun dışındaki her türlü yaklaşım, bizi yanılsamalara götürür.”
Sokağın istilası
Mevcut çatışmanın sadece devlet aygıtı içinde görülmesinin de hatalı olacağını belirten Kalyon, devam ediyor: “Aynı zamanda mevcut iktidar, kendi zeminini, tabanını konsolide etmek, pekiştirmek ve bir sokak hakimiyeti kurmak için de bunu bir vesileye çevirdi. Darbe karşıtı olan bir sürü güç, bu niyeti sezdiği için sokağa çıkmamıştır. Erdoğan ve iktidarının niyetleri konusunda artık bir kanaate sahip olduğu için sokağa çıkmamıştır. İktidar da bunu sokakları istila etmenin, genel olarak toplumsal muhalefete bir süredir kapalı olan meydanlara el koymanın vesilesi olarak değerlendirmiştir.”
Kaygı ve endişe…
Sokağa yansıyan darbe karşıtı iradenin de önemli olduğu ama buna hemen ırkçı ve şeriatçı sloganların hakim olduğu, bu nedenle de birçok kesimin sokaktan çekildiği, bazılarının ise hiç çıkmadığı tespitini yapan Kalyon, demokratik güçlerin halini ise şöyle özetliyor: “Kaygı ve endişe… Sanırım en doğru tanım bu. Demokratik güçler, darbe pratiklerinden geldiler ve önceki darbeler genellikle onları etkiledi. Hafızaları bunun bilgisiyle yüklüdür. Elbette herhangi bir darbeye onay vermeleri düşünülemezdi ve vermediler. Ama zaten darbeden önceki iktidarı da diktatoryal gördükleri için ona da mesafe koymak zorundaydılar. Kitle sağduyusunu iyi anlamamız lazım.”
CHP’nin üç açmazı
CHP’nin tutumunun uzun süredir ikircikli ve onu “etkisiz eleman” durumuna düşürecek biçimde olduğu tespitini de yapan Kalyon, bu duruşun OHAL kadar askerlere dokunulmazlık veren yasa tasarısı ve milletvekili dokunulmazlıkları tartışmalarında da görünür olduğunu belirtiyor. CHP’nin “antiterör ve güvenlik konseptinin yedeğine düştüğünü” kaydeden Kalyon, devam ediyor: “Fakat bunlar, CHP’ye toptancı bakmamıza sebep olmamalıdır. Kurulacak bir demokrasi cephesinin öyle veya böyle CHP’yle, CHP tabanıyla mesaisi olacaktır. CHP’yi tamamen dışarıda görmek yanlıştır. Ama açmazları var tabii… Birinci zaafı Kürt meselesi. Bir çözüm gücü olarak da ortaya çıkmıyor. Tam AKP çuvallamışken kendisini bir alternatif olarak sunmuyor. İkincisi CHP, Genelkurmay’a, orduya, komuta kademesinin ne yaptığına bakıyor. Siyaset belirlerken oradan çerçeve alıyor. Üçüncüsü, ulusalcı eğilimlerin presi, basıncı altında kalıyor.”
‘Birleşmezsek hedef oluruz!’
Demokratik güçler, sosyalist hareket ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin bir demokratik direniş cephesinde birleşmesi ihtiyacının artık çok daha aciliyet arz ettiğini vurgulayan Kalyon, uyarıyor: “Zaman giderek daralıyor. Rejimin krizi sertleşiyor ve derinleşiyor. Nereden bakarsak bakalım, bir karar anı yaklaşıyor. Müşterek bir demokrasi cephesi devreye girmezse, gidişatı iktidar blokları arasındaki çatışmalar belirleyecek ve halk seyirci durumuna düşecek. Bütün toplumsal muhalefet güçlerine teker teker yönelecekler. Şimdi Cemaat’in hedef tahtasına yerleştirilmiş olması, bizi yanıltmamalı.”
Panikten, beklentiden uzak…
HDP’nin 7 Haziran öncesinden bu yana “darbe” tespiti yaptığına dikkat çeken Kalyon, “Birçok darbe görmüş, cuntalara direnmiş bir sosyalist olarak bu süreçte ne yapmak gerektiğini düşünüyorsunuz” sorusuna ise şöyle yanıt veriyor: “Vallahi meselemiz şudur: Darbe dediğimiz andan itibaren, ister postmoderni, ister askerisi, ister sivili olsun, görevimiz buna karşı direnişin nasıl örüleceğini tespit etmektir. Şimdi, güçleri nasıl birleştirebiliriz, aramızdaki mesafeleri nasıl eritebiliriz ve bu kaotik ortamda, krizde bir halk inisiyatifini nasıl ortaya çıkarabiliriz? Buna kafa yormamız lazım. Panikçi yaklaşımlardan, boş beklentilerden uzak durmalıyız, bunlar yalnızca işimizi zorlaştırır.”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu: Halk elbette OHAL’i alkışlayacaktır
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili, Parti Meclisi Üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, “ülkede olağanüstü bir halin olduğunun ve olağanüstü tedbirlerin gerektiğinin açık olduğunu” belirtti ve devam etti: “Ama bu iş, Anayasa’nın 121. maddesindeki olağanüstü hal uygulamasıyla değil, meclisin takip etmesiyle çözülmeli. Alınacak olağanüstü tedbirler her neyse, bunların hükümet kararnameleriyle değil de, meclis kararıyla alınması gerekiyor. Ben şahsen bu temel gerekçeyle olağanüstü hal uygulamasının yanlış olduğunu düşünüyorum.”
OHAL ilanıyla birlikte meclisin büyük oranda devredışı kalacağına dikkat çeken Bekaroğlu, “Gerekçe, Fethullahçı yapının devletin içinden temizlenmesi. Dolayısıyla bunların yargılanması, işten atılması gibi şeyleri OHAL yasasından faydalanarak yapacağız, diyorlar. Ama ben bunun yaygınlaşabileceği, bütün muhaliflere uygulanabileceği endişesini taşıyorum” dedi.
‘Halk elbette OHAL’i alkışlayacaktır’
15 Temmuz’da yaşananın “ciddi bir darbe girişimi” olduğunu, yaşananları “tiyatro, numara” gibi tanımlamanın doğru ve ahlaki olmadığını belirten Bekaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir şey daha söyleyelim: İlk defa halk, tanklara karşı sokaklara çıktı, canını verdi. 160’ın üzerinde sivil kayıp var. Bunları kimse görmezden gelmesin. Tayyip Erdoğan OHAL ile kendi diktasını pekiştirecek, evet, ama bu olanlar da görmezden gelinmesin. Dolayısıyla darbeye tepki veren halk, netice itibariyle halktır ve tartışmasız bir şekilde elbette OHAL’i alkışlayacaktır. Çünkü bu darbecilerin etkisiz hale getirileceğini düşünüyor. Dolayısıyla halkın davul zurnasına filan takmamak gerekiyor. Aklımızı başımıza toplayacağız, ciddi olacağız. Evet, OHAL’e ilkesel olarak karşı olacağız ama dağılan ülkenin tekrar nasıl toplanacağına dair hükümete uyarılarda bulunacağız.”
‘Cihatçılar çok önemli değil’
Sokaktaki “kontrolsüz kalabalıklara” farklı grupların da sızabileceğini ama buna rağmen kutuplaşmış toplum kesimlerinin birbirine saldırmadığını, dükkanların yağmalanmadığını belirten Bekaroğlu, “Bu kalabalıklar içinde hiç değilse ciddiye alınacak ölçüde cihatçıların, yasadışı grupların bulunduğu yorumlarını doğru buluyor musunuz” sorusuna ise şöyle yanıt verdi: “Bakın, olabilir, bunlar çok önemli şeyler değil. Gezi Parkı ile dışarıdaki örgütleri düşünün. Bunlar olur. Değişik toplum kesimlerinden insanlar, tarikatlar vardır. Şalvarlıydı, bilmem neydi… Hala şalvarlı olmayı bir problem olarak görüyorsak, bizim kafamız kolay kolay ıslah olmaz diye düşünüyorum.”
‘Bu pozisyondan bir şey çıkmaz’
Darbe girişiminin Kürt sorununda yeni bir sürecin başlaması için fırsata dönüştürülebileceğini söyleyen Bekaroğlu, bu konudaki görüşlerini ise şöyle özetledi: “Şu andaki psikoloji ve fiili durumda, eskisi gibi bir sürecin, aynı şekilde başlamasını çok uygun görmüyorum. Ama şu olabilir: PKK tekrar ateşkes ilan eder, Türkiye’den çıkmayı tek taraflı ilan eder. Ondan sonra görüşmelerin farklı şekilde başlaması mümkün olabilir. Durum böyle. Tabii bunun olabilmesi için 2013 Newrozu’nda Öcalan’ın Diyarbakır’da yaptığı açıklamaya dönmek lazım. Bu çok kolay değil. Ben, eğer Kürtler Türkiye’den ayrılmak istemiyorlarsa, silahla yapılabilecek bir şey olmadığına öteden beri inanıyorum. Dolayısıyla bu yeni süreçte, sürecin bu hale gelmesinde PKK’yı da sorumlu görüyorum. Silahla değil demokratik siyasetle yol alınması gerekiyor diye düşünüyorum.”
Hükümetin Kürt sorununda yeni bir pozisyon almasını PKK’nin silah bırakmasına bağlayan Bekaroğlu, “Mevcut pozisyonda farklı bir şey çıkacağını sanmıyorum. Örgüt hükümeti silah bırakarak yeni görüşmelere zorlayabilir” dedi.
Dış politika
Türk hükümetinin dış politikada son zamanlarda bir yumuşama arayışında olduğunu ama OHAL ve idam gibi gündemler dolayısıyla bir süre ilişkilerin gerileceğini öne süren Bekaroğlu, “Fakat Erdoğan ve ekibinin çok rasyonel davrandığı zamanlar da olmuştur. Umarım yeniden rasyonel davranmaya da başlarlar” dedi.
‘CHP eski CHP değil’
CHP’nin “eski CHP olmadığını” da belirten Bekaroğlu, “Türkiye’de bir sürü müdahale oldu, CHP darbelerden ciddi zarar görmesine rağmen net olamamıştır; ama bugün çok açık, net bir CHP vardır” diye kaydetti.
HDP Milletvekili ve Anayasa Profesörü Mithat Sancar: OHAL bir darbe rejimidir
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mardin Milletvekili ve Anayasa Profesörü Mithat Sancar, Türkiye’deki OHAL’in çağdaş demokrasilerdeki benzer uygulamalarla karşılaştırılmaması gerektiğini belirtti.
OHAL rejiminin de en nihayetinde bir hukuk rejimi olduğunu söyleyen Sancar, şöyle devam etti: “Fakat Türkiye’de 1982 Anayasası, OHAL rejiminde çağdaş demokrasilerden iki yönde ayrılıyor. Birincisi, yürütmenin yetkilerini aşırı genişletiyor. İkincisi, bu yetkilerin kullanımını denetlemeyi aşırı zayıflatıyor. Dolayısıyla keyfi kullanılmaya son derece elverişli bir içerikle düzenlenmiş OHAL Kanunu. Nitekim geçmişteki uygulamalarda bu içeriğin nasıl insan hakları ihlallerine, antidemokratik uygulamalara yol açtığını da gördük. Özellikle Kürt illerinde uygulanan olağanüstü hal döneminde sayısız örnek yaşadık. Aynı zamanda tabii bunlar, AİHM’in pek çok mahkumiyet kararı vermesine de yol açtı.”
‘Niyet tasfiyeyse 1 ay yeter!’
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), OHAL boyunca askıya alınacak” sözlerini de değerlendiren Sancar, AİHS’nin hiçbir koşulda askıya alınamayacak hükümleri olduğuna dikkat çekti. Kurtulmuş’un “bir buçuk aylık bir OHAL dönemi öngördüklerini” açıklamasına ilişkinse Sancar, şunları söyledi: “Hangi niyetle ilan ettiklerine bağlı. Eğer devlette kendilerine uygun yeni bir yapılanmaya alan açmak için geniş ve keyfi tasfiyeler yapmakta kullanacaklarsa süresi önemli değil, 3 ayda da, 1 ayda da yapabilirler. Ama eğer gerçekten darbe girişiminin yarattığı sıkıntıları aşmak için bir yöntem arıyorlarsa, bu OHAL değildir. OHAL yönetimi, Türkiye’de çok sabıkalıdır. Demokrasi arayışına, insan haklarına çok ağır zararlar vermiştir. Aslında OHAL, Türkiye’deki hukuki ve pratik şekliyle bir tür darbe zihniyeti rejimidir. O nedenle OHAL ile aşma iddiası, bir tür darbe rejimi mantığını şekle, hukuka, kılıfına uydurarak uygulamaya koymak demektir.”
Kürdistan’da sıkıyönetim var
“OHAL’in sadece Cemaat’le sınırlı kalacağına” ilişkin hükümet açıklamalarının da güvenilir olmadığını kaydeden Sancar, “OHAL’i resmen uygulamadan da zaten Kürdistan’da son 1 yıldır işletiyorlar. Hatta sıkıyönetim hukuku uygulanıyor. Bu konuda AKP’nin ve Erdoğan’ın sicili çok kötüdür. Şu anda verdikleri sözlere inanmamız için de hiçbir sebep yoktur” dedi.
‘Sokak, Erdoğan’ın dayanağı’
Erdoğan’ın sokakları kendi politikaları için bir dayanağa dönüştürmek istediğine de dikkat çeken Sancar, “Evet, demokratik tepki, hele de bir darbe girişimi karşısında sokaklara dökülmek, son derece meşrudur. Esasen demokrasiyi savunmanın bir yolunun da kitlesel sokak eylemleri olduğunu biz baştan beri söylüyoruz. Fakat sokağı muhalifleri sindirmek için bir tehdit aracı haline getirirseniz, kutuplaştırmayı derinleştirirsiniz” diye konuştu.
Sokaktaki hareketlenmenin “demokratik tepki” olarak değerlendirilebilmesi için OHAL karşıtlarının da eylem yapabilmesine olanak sağlanmasının gerektiğini belirten Sancar, “OHAL’in sokakta kutlanması, şu anda kitlelerin demokrasiyi savunma kaygılarının çok dışında, tamamen cumhurbaşkanını ve onun politikalarını savunma anlamındadır” dedi.
‘CHP, iktidarın hesaplarını kolaylaştırıyor’
Sancar, CHP’nin duruşunu ise şöyle değerlendirdi: “CHP tabii kendisi karar verir ama bu tür kritik durumlarda net ve sağlam bir tutum takınmıyor. Birçok örnekte bunu yaşadık. En son dokunulmazlıkların kaldırılması konusundaki ikircikli tavrı, iktidarın hesaplarını kolaylaştırdı. Bu konuda demokrasiyi, hukuku ve diyalogu savunan bir tutum takınmasını temenni ediyoruz.” (Yeni Özgür Politika/Osman Oğuz)