Her yıl Haziran ayının son haftası düzenlenen ve bu yıl 29’uncusu gerçekleşecek olan İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası’nın teması ‘Sokak’ olarak belirlendi. Onur Haftası komitesi bu yıl ki temayı açıkladığı duyuru metnini İngilizce, Ermenice, Kürtçe ve Türkçe dillerinde yayımladı.
Bu sene 29’uncusu düzenlenecek olan İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası’nın teması belli oldu.
Onur Haftası Komitesi yaptığı açıklamada, temanın ‘Sokak’ olduğunu duyurdu.
Komite, bu temanın seçilmesine dair hazırladığı duyuru metnini İngilizce, Ermenice, Kürtçe ve Türkçe dillerinde yayımladı.
Metinde “Riyakâr bir düzende ilerleyen kent politikalarının bu şiddeti ve baskıyı beslediğini biliyor, özel ve kamusal tüm alanlar bizimdir diyerek sesimizi yükseltiyoruz” denildi.
Açıklamanın tam metni şöyle:
“1987’de Gezi Parkı merdivenlerinde polis şiddetine karşı trans kadın seks işçileri tarafından gerçekleştirilen açlık grevleri ile başlayan hareket, zamanla kalabalıklaşan yürüyüşler ile perçinlendi. 2014’te en kalabalık hâli ile İstiklal’in tamamını renklerine boyadı. 2015’ten 2020’ye kadar lubunyaların varlığından tereddüt edilmesine; yasaklara her seferinde farklı gerekçeler sunulmasına rağmen sadece İstiklal’de değil her sokaktaydık! Mis, Pürtelaş, Kushimoto, Bornova, Küçük Bayram, Ülker ve daha nice sokaklarımıza dağılıyor, hafızamızı tazeliyoruz.
Fobikler kaç kaç kaç, ibneler geliyor!
Pandemi ile birlikte; kimimizin evlere kapanabildiği bu bir yıllık sürede aslında ev ile sokağın birbirinden bağımsız olmadığını gördük. 2014 yılında Sur’da, Cizre’de sokağa çıkma yasaklarıyla evlerimize hapsedildik, yakınlarımızın ölüleri günlerce sokaklarda kaldı. 2014’ten bugüne gelene kadarsa; Elazığ’da, İzmir’de depremler sonucunda evlerimizden olduk, yakınlarımızın ölülerini enkazların altında aradık, sokaklarda yaşamak zorunda bırakıldık. Devletin evlerimize ve sokaklarımıza dair verdiği kararlar ve hayata geçirdiği müdahaleler yaşam hakkımıza, barınma hakkımıza, varoluşlarımıza saldırı olarak karşımıza çıktı. Saraylarına kapanan ayrıcalık abidelerinin çok uzak kaldığı, ayrımcılığa karşı mücadele edenlerin çok aşina olduğu sokaklar hepimiz için farklı farklı anlamlar taşıyabiliyor.
Umutsuzluğa kapıldığında kalabalığımızı hatırla!
Pandeminin ortasında, Küçük Bayram Sokak’ta çalışan seks işçileri yerlerinden edildi. Yine pandemi ile birlikte eskiden daha rahat gullüm alıkabildiğimiz sokaklar, parklar, tüm kamusal alanlar git gide güvensizleşti. Her geçen gün daha da erken saate çekilen sokağa çıkma kısıtlamaları ile birlikte çark için ne zaman ne de alan bırakıldı. Yıllardır süren ve artan baskıya rağmen, gelen tüm yasaklara ve zorla yerinden edilmelere rağmen sokak lubunyadır, transtır, biseksüeldir, lezbiyendir, aseksüeldir, nonbinary’dir, artıdır; sokak alıkmaktır, alıktırmaktır, ele avuca sığmaz! Nefrete inat, yaşasın hayat!
Gözaltına alınmanın kolay, sokağa çıkmanın zor hale geldiği şu dönemde; bayraklarımız, dövizlerimiz ve renklerinden korktukları her nesne sorun haline getirildi, hedef gösterildi ve baskı artırmak için bahane olarak kullandıkları bir araca dönüştü. Kadınları ve LGBTİ+’ları evde ve sokakta koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden, varoluşlarımız bahane edilerek çıkıldı. Bizler takıp takıştırdığımız, alanlara taşıdığımız bayraklarımızı, dövizlerimizi elimizden bırakmayacağız. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz. Yürüdüğümüz her sokak bizim, her yürüyüşümüz onur yürüyüşüdür!
Dönmeyiz, dönmeyiz, biz bu yoldan dönmeyiz!
Güzelliklerin yanı sıra pek çok zorluğu da beraberinde getirebilir sokaklar. Karşıtlıkların buluştuğu köşe başı misali… O köşe başının bir göçmende, yaşlıda, çocukta, kadında, lubunyada, seks işçisinde, sakatta ifade ettiği anlam çeşitli… Sokaklar direnişin, mücadelenin başlangıcı veya aracı olabilirken; kimi zaman şiddete, tacize, ayrımcılığa ve nefret söylemlerine maruz kaldığımız alanlar olabiliyor. Riyakâr bir düzende ilerleyen kent politikalarının bu şiddeti ve baskıyı beslediğini biliyor, özel ve kamusal tüm alanlar bizimdir diyerek sesimizi yükseltiyoruz. Gettolarla bizi sınırlandırmaya çalışan sisteme inat, tüm şehri, tüm sokakları hatta kırsalı da istiyoruz!
Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!
Sokak görecelidir, sokak kesişimseldir, kendi dili olan bir alt kültürü vardır. Bazen “yersiz, yurtsuz”a, bir kediye, bir köpeğe yaşam alanı oluşturur. Her sokağın herkes için erişilebilir olmadığı gerçeğini de unutmamak gerekir. Gecekonduların yanında yükselen plazalarıyla, kimileri için özgürleştirici olurken kimilerini kısıtlamasıyla, bazılarımız için tetikleyici olabilirken bazılarımızı iyileştirmesiyle, tüm karşıtlıkların bir aradalığı ile bir mozaik sokak… Bazen bilir bazen bilemezsin, bir sabah çok tanıdık aynı günün akşamında yabancı olabilir. Herkesin farklı deneyimlediği, farklı duygular hissettiği bir yaşam alanıdır.
Batsın, batsın, ahlakınız batsın!
Bazen çarka çıktığımız, bazen elimizde birayla alıktığımız, bazen hiç yürümemiş olsak bile hep bir anlamı olduğunu bildiğimiz sokaklarımıza kısıtlamaların bitmek bilmediği şu günlerde göz kırpıyoruz. Kimi zaman gündüzü daha karanlık, gecesi daha aydınlık olabilen; kimimize güvenli alan olurken bazılarımız için güvensiz kalabilen; varlığı sürekli akışan, dönüşen; kimimizin evi, kimimizin tehdidi olan sokaklarda biriken lubunya tarihinin sayfaları arasında bir yolculuğa çıkıyoruz.”