Siyasi HaberSiyasi Haber

    Güncel Kalın

    Türkiye ve dünyada neler olup bitiyor ilk siz bilgi sahibi olun

    Göz attınız mı?

    12 Eylül karanlığından çıkarken çakan şimşek: Netaş Grevi

    17 Kasım 2020

    İşçiler öfke biriktiriyor

    14 Eylül 2015

    Suriye ve Rojava’da üçüncü perde

    23 Ekim 2019

    Ne ‘erkekmişsiniz’ be!

    15 Aralık 2017
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Haberler
      • Gündem
        • Ekonomi
        • Politika
        • Ortadoğu
        • Spor
        • Sağlık
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Haklar ve Özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen Hakları
        • Çocuk Hakları
      • Bilim Teknoloji
      • Kültür Sanat
    • Yazılar

      El Tema!

      26 Eylül 2023

      Savas Tamtamlarına Karşı Halklarımız Barış İster!

      21 Eylül 2023

      Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)

      19 Eylül 2023

      Güvenlik ve sürdürülebilirlik

      19 Eylül 2023

      Devlet sahipsiz mi, sahipleri kimler?

      18 Eylül 2023
    • Yazarlar
    • Seçtiklerimiz
    • Söyleşiler
    • Dosyalar
    • Çeviriler
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » YPG Sözcüsü Mehmûd: ‘Taksim saldırısı AKP-MHP istihbaratının planladığı bir eylem’

    YPG Sözcüsü Mehmûd: ‘Taksim saldırısı AKP-MHP istihbaratının planladığı bir eylem’

    Taksim'deki saldırının mafyavari bir yöntem olduğunu söyleyen YPG Sözcüsü Nurî Mehmûd, "Bu mafyavari örgütler ancak bir istihbarata bağlı olarak orada bir saldırı gerçekleştirebilir. O yüzden AKP-MHP istihbaratının planladığı bir eylem olarak görülüyor" dedi.
    Siyasi Haber- Siyasi Haber24 Kasım 20226 dk. okuma süresi
    Paylaş
    Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email

    TSK’nın Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılarına ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan Fırat Can Arslan’ın sorularını yanıtlayan YPG Sözcüsü Nurî Mehmûd, saldırılarla birlikte IŞİD’in yeniden moral kazanmak ve kendini yeniden diriltmek için hazırlık içerisinde olduğunu açıkladı.

    Savaşın Kuzey ve Doğu Suriye halkları ile birlikte en çok Türkiye halklarına zarar vereceğini vurgulayan Mehmûd’e göre, Erdoğan rejimi, “faşist ve cihadist” projelerini gerçekleştirme planlarına dair en büyük engel olarak Demokratik Özerk Yönetimi görüyor. 

    Taksim saldırısına ilişkin “asla bizim yöntemimiz değildir” diyen Mehmûd, “Taksim’deki saldırı hakkında açıklamalar yaptık. Bu asla bizim yöntemimiz değildir. Bu mafyavari bir yöntemdir. Bu mafyavari örgütler de ancak bir istihbarata bağlı olarak orada bir saldırı gerçekleştirebilir. Tamamen yol verilmiş bir saldırıdır. Biz YPG olarak DAİŞ ile savaşırken, tüm dünya bizim savaşımızı takip etti. Birçok ülkeden gazeteciler oradaydı. O savaş sırasında DAİŞ sivilleri kalkan olarak kullandığı için, bölgeleri özgürleştirmek için sivillere zarar gelmesin diye aylarca planlarımızı geriye çevirdik. DAİŞ’e karşı en çok sivilleri koruyan biziz. Bunu da sadece söz ile değil, dünyaya göstererek yaptık. Buna dair binlerce rapor da mevcuttur” ifadelerini kullandı.

    Röportaj’ın tamamı şöyle:

    “Öncelikle 19 Kasım’da Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik başlattığı hava saldırıları ile başlayalım. Türkiye, 13 Kasım’da Taksim’de gerçekleştirilen bombalı saldırıyı açıkça bu saldırının gerekçesi yaptı. YPG’nin bu saldırıyı kendisinin gerçekleştirmediği yönündeki açıklaması ve saldırganın DAİŞ ile olan bağlantılarının açığa çıkmasına rağmen AKP-MHP iktidarının “ısrarı” sürerken, siz bu başlatılan hava saldırılarının arka planını ve temel amacını nasıl okuyorsunuz?

    Taksim’deki saldırı mafyavari bir yöntemdir. Bu mafyavari örgütler de ancak bir istihbarata bağlı olarak orada bir saldırı gerçekleştirebilir.

    Taksim’deki saldırı, Erdoğan G20 toplantısına giderken gerçekleşti. O kadının 3 kardeşi DAİŞ içerisinde ölmüş. Bir kardeşi ise işgal edilen topraklarda Türkiye istihbaratlarıyla çalışan El-Kaide ve DAİŞ kalıntıları olan gruplarda görev yapıyor. O yüzden bu tamamen AKP-MHP istihbaratının planladığı bir eylem olarak görülüyor. Erdoğan son dönemlerde özellikle göçmen adı altında Avrupa’ya gönderdiği terörist gönderiyor. Bunun yanı sıra Rusya ile tahıl meselesi üzerinden geliştirdiği ilişki söz konusu. NATO ülkelerini terör tehdidiyle zorlayarak hükümetlerle gizli anlaşmalara gitmiş gibi görünüyor. O yüzden bu patlamayı kendine göre güçlü bir gerekçe yaparak, Rojava topraklarına saldırmak ve buradaki Özerk Yönetimi yıkmak için kullanıyor. Ki kendi faşist ve cihadist projeleri için buradaki özerk yönetimi kendine en büyük engel olarak görüyor. 

    Taksim’deki saldırı hakkında açıklamalar yaptık. Bu asla bizim yöntemimiz değildir. Bu mafyavari bir yöntemdir. Bu mafyavari örgütler de ancak bir istihbarata bağlı olarak orada bir saldırı gerçekleştirebilir. Tamamen yol verilmiş bir saldırıdır. Biz YPG olarak DAİŞ ile savaşırken, tüm dünya bizim savaşımızı takip etti. Birçok ülkeden gazeteciler oradaydı. O savaş sırasında DAİŞ sivilleri kalkan olarak kullandığı için, bölgeleri özgürleştirmek için sivillere zarar gelmesin diye aylarca planlarımızı geriye çevirdik. DAİŞ’e karşı en çok sivilleri koruyan biziz. Bunu da sadece söz ile değil, dünyaya göstererek yaptık. Buna dair binlerce rapor da mevcuttur.

    ABD ve Rusya da dâhil olmak üzere uluslararası boyutta saldırılara dair birtakım açıklamalar geldi. Açıklamalarda Türkiye’ye itidal çağrıları yapılmasına rağmen somut olarak saldırıların durması için bir adım atılmıyor. Geçmişte de özellikle Efrîn işgali sırasında da benzer durumlar yaşandı. Sizce Türkiye Kürtler üzerinden bir pazarlık mı yapıyor?

    Dünyada var olan iktidarlar, halklarının ve ülkelerinin çıkarlarından çok kendi hükümetlerinin dönemlerini koruyabilmek için siyaset yapıyorlar. Bu nedenle Erdoğan gibi birine dayanıyorlar. Oradaki halklar iktidarlardan farklı düşünüyor ama iktidarların çıkarları söz konusu olduğu için gizli olarak Erdoğan ile anlaşmalar sağlayabiliyorlar. Sonrasında da tam olarak yaptıkları anlaşmalara sahip çıkamıyorlar. Yapılan açıklamalar zayıf açıklamalardır.

    Türkiye ordusunun en gelişkin tekniklere sahip olmasına ve NATO desteği almasına rağmen Rojava’da şimdiye kadar 30 kilometre sınır uzunluğunda hiçbir askeri hedef vuramamıştır.

    Türkiye ordusu, en gelişkin tekniklere sahip olmasına ve NATO desteği almasına rağmen Rojava’da şimdiye kadar 30 kilometre sınır uzunluğunda hiçbir askeri hedef vuramamıştır. Tamamen ekonomik, sağlık ve eğitim kurumlarını hedef almıştır. Sivil vatandaşlarımızı hedef almıştır. Garantör devletler de burada ama buna rağmen sessiz kalıyor. Açıklamalar, sivillerin hedef alınması sanki normal bir durummuş gibi Kürtlerin ve Kuzey Suriye’deki diğer halkların öldürülmesi dünya hukuku ve kriterleri içinde yeri yokmuş gibi yapılıyor.

    Daha önce ABD buradan çekilirken dünya halkları büyük tepki göstermişti. O yüzden Trump geri adım attı. Irak’tan çekildiğinde ise hiçbir tepki olmadı. Neden? Çünkü Kuzey ve Doğu Suriye’de dünya terörüne karşı tek doğru direniş ortaya çıktı. İnsan onuru ve insanlığı koruyan tek direnme yöntemi ortaya çıktı. O yüzden dünya Kobanê etrafında toplandı ve DAİŞ’i bitirdi. Şimdi de DAİŞ savaşında ortaya çıkan toplum vicdanı ve ahlakı ile demokratik onur ve özgür bir yaşam için gelişen bu sistem, Erdoğan rejimi tarafından yok edilmeye çalışılıyor. Bugün eğer dünyadan zayıf da olsa açıklamalar geliyorsa, nedeni dünya toplumlarının Kobanê’ye sahip çıkmasıdır. Kobanê, Afganistan ya da Irak gibi değildir. Kobanê halkı kendi onur savaşını veren ve bunu aynı zamanda dünya için de savunan bir toplumdur.

    Erdoğan, Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük olası “kara harekâtı” saldırılarına dair açıklamalar yapmaya başladı. Olası bir kara saldırısında QSD ve YPG güçleri ne yapacak?

    Türkiye halkları kendi çocuklarına sahip çıksın. Biz onlarla savaşmak istemiyoruz. Biz onları Rojava topraklarından cenaze olarak göndermek istemiyoruz.

    Erdoğan, Efrîn, Girê Spî ve Serekanîye saldırıları döneminde kendine göre “çok iyi bir başarı” elde ettiğini düşünüyor. O dönemde biz öncesinde halkımızla da paylaştığımız gibi koalisyon güçleriyle birlikte dünyayı tehdit eden ve karanlığa çevirmek isteyen DAİŞ’e karşı birlikte savaştık. O dönemki savaş stratejimizde sadece DAİŞ’ karşı savaşmak üzerine yoğunlaştık. Çünkü bir NATO devletinin bize saldıracağı düşüncesinde değildik. Tecrübemizde o kadar yoktu ama Efrîn, Girê Spî ve Serekanîye’den sonra biz tecrübe edindik. Görüyoruz ki saldırıların dördüncü gününde Erdoğan, en gelişmiş teknolojiyle saldırmasına rağmen hiçbir şey elde edemedi. Askeri güçlerimize zarar veremedi, hepsi boşa çıktı. Türkiye ordusunun elindeki teknolojiyi boşa çıkardık. Türkiye halkları kendi çocuklarına sahip çıksın. Biz onlarla savaşmak istemiyoruz. Biz onları Rojava topraklarından cenaze olarak göndermek istemiyoruz.

    Bu iktidar Türkiye halklarının çocuklarını ölüme gönderiyor. Hava saldırılarını durduracak tekniğimiz yoktur ama karada biz savaşçı bir halkız. Sadece savaşçı değil, onuru ve özgürlüğü için savaşacak bir halkız. Ölüm artık bizim için doğru bir kavram değildir. Biz başaracağız. Bunu Türkiye halklarına söylüyorum. Erdoğan, Türkiye’yi kaosa sürüklemeye çalışıyor. Bu savaş Kuzey ve Doğu Suriye halkları ile birlikte en çok Türkiye halklarına zarar verecektir. Buradaki toplumlar özgürlük için savaşıyor ve onurlarından başka kaybedecek hiçbir şeyleri yoktur.

    Son saldırıların Türkiye’ye ne tür etkileri olur? 

    Biz meşru savunma çerçevesinde savaşan bir gücüz. Türkiye içerisine dönük bir saldırı niyetinde değiliz ama hiçbir saldırıyı da cevapsız bırakmayız.

    QSD’nin açıkladığı raporlara göre, Türkiye Efrîn’de de kimyasal silah kullandı. Bu konuyu teyit edebildiniz mi?  

    Erdoğan, Soylu ve Akar çetesi, Federe Kurdistan Bölgesi’nde kimyasal silah kullanımına izin veriyor. Bunu gördük. Hem kimyasal kullandılar hem de kendi cenazelerini yaktılar. Niye kimyasal kullanıyorlar? Çünkü başarısız oluyorlar. Dört gündür en gelişmiş teknoloji ile saldırıyorlar ama tüm saldırılar sivillere zarar vermiştir. Zorlanan bir canavar gibi elinden geleni yapıyorlar.

    Türkiye’nin saldırıları ile birlikte DAİŞ’in de yeniden bölgede canlandığı ihtimali konuşuluyor. Bu saldırılar ile eş zamanlı olarak DAİŞ hücrelerinde hareketlenmeler var mı?

    Hapishanelerimizde tutuklu olan DAİŞ’liler, bu saldırılarla birlikte kendilerini örgütlemeye çalışıyor. Belli oluyor ki, DAİŞ yeniden moral kazanmak ve kendini yeniden diriltmek için hazırlık içerisindedir.

    IŞİD Taksim saldırısı TSK YPG Sözcüsü Nurî Mehmûd
    Paylaş. Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Önceki YazıSiyah Kadın Hareketi’nden Daniels: Devletlere ihtiyacımız yok, Rojava’ya bakıyoruz
    Sonraki Yazı Yargı, Atatürk Orman Çiftliği tarihi SİT alanında emniyet hizmet binası yapılmasına geçit vermiyor

    İlgili Yazılar

    İzmir’de IŞİD operasyonu: Dağlık arazide çok sayıda silah, mühimmat ve patlayıcı malzeme bulundu

    Manşet 22 Eylül 2023

    Bakanlık, Tanrıkulu’nun dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin fezleke Beştepe’ye gönderdi

    Güncel 18 Eylül 2023

    Kobane Davası: ‘Mafya içerisinden biri soruşturmayı yürüttü’

    Güncel 13 Eylül 2023
    Destek Ol
    Yazılar

    El Tema!

    - Betül Yangın

    Savas Tamtamlarına Karşı Halklarımız Barış İster!

    - Toros Korkmaz

    Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)

    - Betül Yangın

    Güvenlik ve sürdürülebilirlik

    - Cengiz Onur

    Devlet sahipsiz mi, sahipleri kimler?

    - Hüsnü Gürbey

    Nohra Padilla

    - Betül Yangın
    Tarihten

    17 Aralık 1965: Sosyalist öğrenci örgütü olan FKF, resmi olarak kuruldu

    Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF), 12 Kasım 1965 tarihinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kantininde, Ankara’daki yükseköğrenim kurumlarının öğrenci delegeleri tarafından…

    Seçtiklerimiz

    Tatik ve Papik (Տատիկ և Պապիկ)

    - Siyasi Haber

    Meksika’da sergilenen sahte uzaylıların gerçek hikayesi, uzaylılardan bile ilginç!

    - Çağrı Mert Bakırcı

    Meksika Kongresi’nde gösterilenler ‘uzaylı’ kalıntıları mı? Sunum yapan Jaime Maussan kimdir?

    - Siyasi Haber

    Sezgin Tanrıkulu gündeme getirmişti… Kuşkonar-Koçağılı ve Kulp: 1990’lı yılların delilli cinayetleri

    - Siyasi Haber

    Kürtler, Arap aşiretleri ve karmaşık bir hesaplaşma: Suriye’de neler oluyor?

    - Fehim Taştekin

    Mafya günlükleri

    - Timur Soykan

    Güncel Kalın

    Son felişmelerden haberdar olmak için E-Bültenimize üye olun

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook Twitter YouTube
    Emek

    350 hanelik köy 8 gündür karanlıkta: ‘Kimse DEDAŞ ile baş edemiyor’

    30 Eylül 2023

    DİSK’ten “Dijitalleşme, Emek, Gelecek ve Türkiye” konferansı başladı

    30 Eylül 2023

    DİSK’ten “Dijitalleşme, Emek, Gelecek ve Türkiye” konferansı

    29 Eylül 2023
    Kadın

    ‘Feminist Gece Yürüyüşü’ne katıldıkları için yargılanan kadınlar beraat etti

    28 Eylül 2023

    Evli olduğu Tuğba Dursun’u öldüren Burhan Dursun’a ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi

    28 Eylül 2023

    6 ay önce bıçakladığı kadını cezaevinden çıkınca öldüren Mehmet Dinç tutuklandı

    20 Eylül 2023
    © 2023 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Siyasi Haber / Künye
    • İletişim
    • Gizlilik Politikamız

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.