Önümde bir anket var. Bildiğiniz anket şirketlerinden biri yapmış. Sorulan sorulara gelen cevaplar hiç de öyle tahmin edilmeyecek gibi değil. İki açıdan önemli. Güncel politika içinde olanlar için iyi bir derleme niteliği taşıyor. Bir de yaklaşan yerel seçimlerde aday olanlar için kıymetli bilgiler içeriyor.
Anket, bildiğimizden ötesini söylemiyor derken kastım şu: Hani toplumsal bir kodumuz vardır, 3K. Bu 3K nedir? Kürt, Kızılbaş, Komünist. Anlayışınıza sığınarak bu kodda hafif bir tahribat yapmak istiyorum. K’lerden komünist olanı, kadın ile değiştiriyorum.
Bu değişikliğin nedeni basit. Bahsettiğim ankette çıkan en yoksullar sonucu bunu söylüyor.
Ayrımcılık başlığı altında, kadınların (en çok başörtülü kadınların), Kürtlerin ve Kızılbaşların maaşlarının toplumun diğer kesimlerine göre ciddi derecede düşük olduğunu vurguluyor araştırma.
Sadeleştirelim mi? Kadınlar erkeklerden daha az maaş alıyor, Kürtler Türklerden daha az maaş alıyor, Kızılbaşlar Müslümanlardan daha az maaş alıyor.
Türkiye sermayedarları, ülkedeki her türlü ayrımcılığı kâra çevirmekte cin gibiler. Kürt, Kızılbaş ve kadınları en ucuza çalıştırarak palazlandıkça palazlanmaktalar.
Hâlbuki siyasal iktidarlarıyla beraber bol keseden yuvarladıkları kadınları güçlendirmek, savaşı sona erdirmek, inançlara eşit mesafede durmak teraneleriyle dolu nice açıklamalarını dinleyip okuduk değil mi? Demezler mi başkasına akıl vereceğine önce kendine bak diye.
Patronlar kulübü, bu ülkede her türlü ayrımcılığın bizzat üretilip, yürütüldüğü yerdir. Kendisi gibi düşünenleri iktidara getiren, sömürücü kapitalist diktatörlüğüdür. En azından şimdilik kadınların, Kızılbaşların, Kürtlerin ayrımcılıkla katmerleşen sömürüsü çıkarlarına uyduğu için devam ediyor. Yarın işlerine ne yarar, bu kez daha fazla sömürülecek yeni bir grup ya da gruplar bulabilirler.
Aynı araştırmada en çok yardım alanların Müslüman Kürtler olduğundan bahsedilmekte. Bu, AKP’nin yoksul Müslüman Kürtleri kendine bağımlı kılma politikası değilse nedir? Özellikle savaş nedeniyle büyük kentlere zorunlu göç ettirilen eğitimsiz, Türkçe bilmeyen ya da az bilen, metropollerde yalnızlaştırılan Müslüman Kürtleri kendi anavatanlarından, beslenme ve barınma koşullarından devletin savaş politikaları ile kopartarak açlık sınırında “yardımlarla” kendisine (yani devlete) muhtaç etme politikasıdır. Ve unutulmasın, kendi hayatını idame edebilen insanları namerde muhtaç bırakma politikasıdır bu, zulüm politikasıdır.
Ancak tüm bu zor politikalarına rağmen zorunlu göçle gelenlerin çok yüksek bir oranı kendi partilerine oy vermekte.
Yardım politikalarından en az faydalananlar ise Kızılbaşlar. AKP’nin iktidar olduğu Türkiye’de yardım politikalarından neden yoksul Kızılbaşların en az faydalandıklarını sanırım herkes biliyor. Dini ayrımcılık.
Kadınlara gelince durum çok daha vahim. Çünkü mevcut etnik ve inanç zeminindeki ayrımcı politikalara maruz kalanların yarısı zaten kadın. Bunun yanına bir de ücretli alandaki sömürüyü koyunca kadınların neden erkeklerden çok daha yoksul oldukları apaçık ortaya çıkmış oluyor.
Hem Kızılbaş hem Kürt olan bir kadının bu ülkedeki “şansı” sizce ne kadardır?
Ücretli çalışma hayatında kadınların sömürüsü bu kadarla sınırlı değil. Özellikle konfeksiyon, merdiven altı diye tabir ettiğimiz işlerde çalışan başörtülü kadınların aldıkları maaşlar en düşük işçi maaşı grubunu oluşturuyormuş.
Mecliste başörtülü milletvekillerinin bulunmasıyla övünen AKP, kendi iktidarında en düşük ücretle çalıştırılan başörtülü kadınlarla ilgili ne düşünüyor acaba? Her kadın için düşündüğünü düşünüyor. Eve git, evlen, 3-5 çocuk doğur.
Sosyal güvenceden, çalışma koşullarından, yıllık izinler ve bir işçinin kendisini her açıdan yenilemesi için gerekli sosyal-kültürel ihtiyaçlardan bahsetmiyoruz bile.
Toparlarsak; Kürt ve Kızılbaş olmak kimlik politikalarının yanı sıra bunun da ötesinde, işçi-emekçi sınıfı oldukları için özel anlamlar taşımakta. Kadın olmak ise, Kızılbaş, Kürt, işçi olmanın yanı sıra bir de cinsiyetleri üzerinden başka bir toplumsal gruba, sosyal sınıfa ait olmak anlamına geliyor.
Toplumun yüzde 50’sinin cinsel ayrımcılığa uğramasının, erkeklerden fazla ücret sömürüsüne maruz kalmasının ve ev içi görünmeyen emek olmasının tek sebebi var: Kadın olmak.
2 Şubat 2014 / Birgün Gazetesi