Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından fındık fiyatının 10 ve 10.50 TL olarak açıklanmasının ardında fındık üreticilerinin sorunlarını Ordulu üreticilerden Cahit Ongunyurt ile konuştuk. Ongunyurt,”4572 yasa gereği hükümetler taban fiyatı açıklaması yapmayarak, ürünün bedelini tamamen serbest piyasaya yani faizci tüccarlara bıraktılar” dedi
Toprak Mahsulleri Ofisi'nin 2017 yılı Giresun yağlısı fındığı 10,5 TL’den, levant kalite fındığı ise 10 TL’den alacağını açıklamasının üzerine fındık üreticileri tepki gösterdi. Fndık üreticilerinin yaşadıkları sıkıntılar üzerine Ordulu fındık üreticisi Cahit Ongunyurt ile konuştuk.
Ongunyurt, AKP hükümetinin 2006 yılında çıkardığı 4572 sayılı yasayla taban fiyatı uygulamasından vazgeçerek üreticiyi tamamen serbest piyasanın yani faizci fındık tüccarlarının insafına terk ettiğini dile getirdi.
Siyasihaber – Berkay Varol
Fındık üretimi geçtiğimiz dönemlere nazaran ne durumda? Üretimde artış veya azalış var mı?
Fındık üretimi 20-30 yıl öncesine göre çok daha fazla. Aslında fındık bahçelerinin büyük çoğunluğu 70- 80 senelik bahçelerdir. Dolayısıyla verim de süreç içerisinde düşüyor. Ama her yıl yeni dikim alanları açıldığı için üretimde de her yıl artış olmaktadır. Örneğin 20-30 yıl öncesine kadar Çarşamba, Terme ve Adapazarı gibi yerlerde fındık olmazken, şimdi buralarda da fındık ana ürün olarak yetiştirilmekte. Fındık özellikle eğimli arazilerde Çarşamba, Terme (Samsun), Ordu, Giresun ve Trabzon gibi illerde yetişmekteydi. Süreç içerisinde birinci derecede tarım arazilerinde de fındık dikimi yapıldığı için zaman zaman bu arazilerdeki dikimlerin sökülmesi gündeme gelse bile sökülme gerçekleşmemiştir. Devlet bu konuda da hiç bir zaman sağlıklı bir planlama yapmamıştır.
Toplam rekolte 20-30 sene öncesinde 300-400 bin ton civarında ise bugün bu rakamlar 700-800 bin tonu bulmaktadır. Bu da Dünya fındık piyasasının yüzde 75’ini oluşturmaktadır.
Fındık fiyatı nasıl ve kimler tarafından belirleniyor? Belirlenirken üreticinin durumu sizce göz önüne alınıyor mu?
Fındık taban fiyatı 2000 yılından önce, hükümetler tarafından belirlenirdi. O dönemlerde Fiskobirlik az da olsa söz sahibi olabiliyordu. Veya hükümetler üzerinde bir baskı oluşturabiliyordu. Bir şekilde sınırlı da olsa üreticinin haklarını korumaya çalışıyordu.
Benim çocukluğumda her yıl Temmuz aylarında "hökümet" fındık taban fiyatı açıklayacak diye herkes mahallede toplanır büyük bir heyecanla radyodan akşam ajansı dinlenirdi.
2000 yılındaki krizle beraber IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü onaylı Kemal Derviş vasıtası ile yeni ekonomik paket dayatıldı.
Bu paketin içerisindeki önemli maddelerden bir tanesi de tarım ürünlerine verilen desteklerin kaldırılmasıyla ilgiliydi. O zamanki DSP, ANAP ve MHP koalisyonu, muhalefetteki CHP ve şimdiki AKP’nin baba ocağı Fazilet Partisi hep birlikte dayatılan bu ekonomik paketi kabul ettiler. O zamanın Fazilet Partisi’nin çoğunluğu 2002 yılında AKP hükümetini kurarak IMF’nin dayattığı bu ekonomik programa sadık kalacaklarını açıkladılar ve 2006 yılında 4572 sayılı Kooperatifler ve üretici birlikleriyle ilgili yasayı çıkardılar. Bu yasa gereği artık hükümetler taban fiyatı açıklaması yapmayarak, ürünün bedelini tamamen serbest piyasaya yani faizci tüccarlara bıraktılar.
Fındık üreticileri ‘Fındık baronları’ndan bahsediyor. Fındık pazara inene kadar aslında kim kazanıyor?
Bizim gibi çarpık ve bağımlı ekonomilere sahip olan ülkelerde, üretilen ürünlerin bedelini belirleme konusunda hep büyük sermaye sahipleri, tekeller söz sahibi olmuşlardır.
Üretim yılı içerisinde bir kaç kez fındık tespit rekoltesi yapılmaktadır. Bu işlem sırasında fındık ihracatı yapan şirketler devreye girerek, rekoltenin yüksek olacağını belirtirler. Bu konuda Tarım İl Müdürlükleri ve Ziraat Odaları da rekolte çalışması yapsalar bile genelinde ihracatçı firmalar bu konuda galip gelirler.
Amaç, rekolteyi yüksek gösterip ürünü ucuza kapatmak. Daha fındık dalda olgunlaşmadan bile ihracatçı firmalar çikolata fabrikalarına ve diğer uluslararası şirketlere erken satış, diğer adı ile "alivre" yaparlar..
Her yıl bu konuda bir çekişme ve tartışma olsa da siyasi iktidarlar da sermaye yanlıları oldukları için, sonuçta yine şirketler belirleyici oluyor.
Devletin fındık politikası nedir? Devlet fındığa karşı nasıl bir politika izliyor?
Devletin ne fındık ürünü ile ne de diğer tarım ürünleriyle ilgili hiç bir politikası yoktur. Devletin var olan politikası tarımı bitirme politikasıdır.
Ürünlerin dikim alanlarıyla ilgili hiç bir politikası yoktur. Ürünlerin üretimi ile ilgili olsun, pazarlamasıyla ilgili olsun bir politikası yoktur.
Yukarda da belirttiğim gibi 4572 sayılı yasayı bu iktidar yasallaştırdı ve üretici birliklerinin sonunu getirdi. Devletin fındık ve tarımla ilgili politikaları bunlar.
Bu yasa yetmezmiş gibi son yıllarda sermayenin hükümeti daha vahşi bir şekilde saldırmaktadır.
Her gün yeni bir taş ocağı, HES'ler, termik santralleri, siyanürlü maden ocakları, Yeşil Yol projeleri bunların hepsi üreticiyi kendi yaşam alanlarından sürüp çıkarma politikalarıdır. Bu iktidar tarımda kapitalizmin gelişmesi için çok daha vahşi bir şekilde saldırmaktadır.
Devletin bu uygulamalarına karşı çıkan doğa savunucuları ve köylüler terörist ilan edilerek içeri atılmaktadır.
Yani bu devlet kendi üreticisine yabancı, yabancı sermayeyle de çok içli dışlıdır.
Bugüne kadar iktidara destek veren fındık üreticisi de artık "goruk" fındıkla sağlam olanı çok iyi ayırmak zorundadır.
Daha önceki yıllarda kooperatifler vardı. Bu üreticiyi destekleyen, fındık fiyatlarının belirlenmesinde rol oynayan kooperatiflere ne oldu?
4572 sayılı yasanın çıkması aynı zamanda, her üç beş köy arasında kurulan kooperatiflerin de otomatik olarak sonunu getirdi. Bu kooperatiflerden üreticiler sene içerisinde fındıkla ilgili çok uygun ve uzun vadeli geri ödemeli her türlü ilaç ve gübre desteği alırlardı. Bunlardan temel gıda ürünleri de alınabilirdi. 2006 yılından sonra büyük bir çoğunluğu kapandı ve çok az sayıda var olanlar da aynı ticari bir şirket gibi hizmet sunmaktadır.
Bundan da ötesi siyasi iktidarların arka bahçesi gibi gözükse bile yine de üreticilerin kurduğu ve her yıl taban fiyat üzerinden alım yapan bir Fiskobirlik vardı. Fiskobirlik her şeye rağmen üreticiyi faizci fındık tüccarlarından koruyan bir üretici birliği idi.
Yine adı geçen bu yasayla birlikte bugünkü iktidar, Fiskobirlik’i "özerkleştirme" adı altında kolunu kanadını bağlayarak tasfiye etti.
Fiskobirlik bugün var olsa bile ürün alamaz durumda ve hiçbir kredi kullanma şansına sahip değil.
Devletin üreticiye verdiği destek kredisi nedir? Size son olarak devlet ne kadar ödedi? Bu ödeme işlemi ne sıklıkla devam edecek?
Aslında devletin üreticiye verdiği bir destek yoktur. Tam tersine "Sen üretim yapma otur oturduğun yerde" rüşveti veriliyor.
Yine 4572 sayılı yasayı bunlar yürürlüğe sokarken üreticiyi susturmak ve tepkisini almamak için böyle bir uygulamaya gidildi.
Yoksa kooperatifler çok daha iyi hizmet veriyorlardı.
"Doğrudan gelir desteği" veya alan bazlı destek adı altında, yanılmıyorsam 2007 yılından beri Dünya Bankası destekli böyle bir uygulamaya gidildi.
Bu uygulamanın en olumsuz tarafı, üreticileri üretimden düşürmesidir. Ve kaliteyi ortadan kaldırmasıdır. Verimi iyi olan arazinin sahibi de, verimi hiç olmayan arazinin sahibi de aynı parayı almakta.
Sonuçta üretilen ürün için kalite önemsizleştiriliyor.
Bu yıl için dönüm başına 170 TL brüt ödeme yapıldı; seneye verilip verilmeyeceği belli değil. Üreticinin esas tercihi eskisi gibi hasat döneminden de önce belli olan taban fiyatının verilmesidir.
Bunların da ötesinde Devletin bu yok etme ve ‘metropollerde ucuz işgücü oluşsun’ politikaları karşısında, ülkenin her bir köşesinde, her şeyden önce doğayla iç içe ve ekolojik üretimi esas alan üreticiler örgütlenmek zorundadırlar..
Yıllar önce fındık üreticileri Fiskobirlik’i, diğer yerellerde diğer birlikleri kurabilmişler, hepsi bu kan emici iktidarlar tarafından işlevsiz hale getirilmiştir.
Bu birlikleri yeniden gerçek anlamda üreticinin söz sahibi olduğu birlikler haline getirmeli veya yeni üretici birlikleri çatısı altında toplamalıyız. Bu birliklerin elini kolunu bağlayan tüm bürokratik yasaların yok edilmesi için mücadele vermeliyiz.
Devletin tarım alanlarına yönelik temel politikası, yerli ve yabancı sermayeyi tarım alanları üzerine çekmek ve tarımda kapitalizmin hızlı bir şekilde yaygınlaşmasını sağlamaktır.
Bu politikanın baş mağdurları da küçük üreticilerdir.