SEÇTİKLERİMİZ – Ulaş Aydın Politikyol’a yazdı: Türkiye’nin yazgısı, referandum ve CHP
ULAŞ AYDIN
CHP ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu açısından değerlendirmenin ikinci bölümü ise 16 Nisan gecesini takip eden ilk 72 saatle ilgili yapılmalı. Şunu açıkça ifade etmekte yarar var. Kemal Kılıçdaroğlu ve kurmayları referandum gecesi dahil olmak üzere ilk 72 saati son derece kötü yönetti
Anayasa değişikliği teklifinin TBMM Anayasa Komisyonu’na geldiği günden itibaren Anayasa ülkenin bir numaralı gündemi oldu. Türkiye büyük bir kırılmanın eşiğine gelmişti. Devlet Bahçeli’nin sebebi bilinmez desteği TBMM Genel Kurulu’ndan evvel komisyon süreçlerinde başlamıştı. Değişikliklerin ışık hızıyla komisyondan geçtiği anlarda MHP’li üyeler AK Parti’li üyelerle birlikte fıstık yemekle meşguldü. CHP’lilerin bu değişikliğin toplumun önüne gelmesi durumunda oyların sayılmayacağı, o oyları tartılacağı vurgulu sert muhalefeti de yazının ilerleyen bölümlerinde hatırlanmak üzere burada dursun.
Komisyon ve Genel Kurul süreçleri haliyle sert geçti. AK Parti’li kadın milletvekillerinin Meclis’i sokak dövüşü alanına çevirdiği günlerin ardından Anayasa de��işikliğini Anayasa’ya aykırı bir biçimde açık oy kullanılarak toplumun önüne getirildi. Referandum süreci de bu şekilde başlamış oldu. AK Parti ve Erdoğan için varlık yokluk savaşına dönen Anayasa değişikliği referandumu, bütün dünyanın gözleri önünde büyük bir adaletsizliğe sahne oldu. Öyle ya, Hayır çıkması durumunda AK Parti’nin parçalanmasından tutalım da Devlet Bahçeli’nin koltuğu bırakıp gitmesine kadar çok olasılıklı riskler zinciri vardı. Bu uğurda TBMM’de kadın kimliğine bürünüp canlı yayın yapan AK Parti’li erkek milletvekilleriyle bile karşılaştık.
15 Temmuz’un devlet ve millet motivasyonu üzerinden Bahçeli’nin uzattığı bu el asla geri çevrilemezdi, fırsat bu fırsattı. Nitekim sandıklar Türkiye’nin önüne kondu. Müthiş bir adaletsizlik örneğiyle Hayır diyenler devlet olanaklarıyla yarışa girdi. Hayır’ın karşısında Evet diyenler yoktu. Çünkü Evet mantık çerçevesinde anlatılabilir olmanın çok dışındaydı. Hayır’ın karşısında AK Parti’nin emrine sunulmuş devletin tüm olanakları vardı. Bu uğurda her türlü imkanı seferber edildi, medyayı tamamen kontrol edildi, her türlü yalan ve manipülasyona başvurmaktan çekinmeden referandum plebisite çevrildi.
Onlar için referandum kaybedildi, AK Parti efsanesi ve Erdoğan’ın sonu geldi
Gözaltılar, saldırılar, imkansızlıklarla birlikte bu ülkenin feraset sahibi 24 milyon insanı buna rağmen sandıkta Hayır dedi, YSK’nın akıl almaz kararı ve türlü hileyle masa başında Evet ilan edildi. Referandumunun gerçek sonucu 16 Nisan gecesi kameralar karşısına geçen Erdoğan’ın ve Saray’daki kurmaylarının yüz ifadesinde gizliydi. Onlar için referandum kaybedildi, AK Parti efsanesi ve Erdoğan’ın sonu geldi. Türkiye’nin yarısı Erdoğan’ın karşısına dikildi ve demokrasiye sarıldı. 3 büyükşehir dahil 17 büyükşehir Hayır dedi. Toplamda 33 şehir Hayır dedi. TÜİK’in İllerde Yaşam Endeksi’nin gelir ve servet boyutuna göre Hayır diyenler Türkiye ortalamasının üstünde… Eğitim seviyesi boyutuna göre fakülte ve yüksekokul mezun oranına göre Hayır diyenler Türkiye ortalamasını üstünde… 18-25 yarası gençler Hayır dedi. Kalkınma Bakanlığı’nın Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Endeksi’nin ilk 25 sırasında yer alan illerin 18’i Hayır dedi. İlk 15 sırada yer alan illerin 12’si Hayır dedi, ilk 10’da yer alan illerin 8’i Hayır dedi. Kalkınma Bakanlığı’nın Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Endeksi’ne göre ilk 10 sırada yer alan şehirlerden sadece Bursa ve Kocaeli Evet dedi. Sırasıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Eskişehir, Muğla, Tekirdağ ve Denizli Hayır dedi. Sanayii ve turizm kentleri, eğitimliler ve gençler, varlıklılar ve katma değer üretenler Hayır dedi. AK Parti ve Erdoğan için bunun anlamı tabandan çok güçlü biçimde gelen ters akıntı. İşte o geceki fotoğrafın sebebi bu.
2019 yılı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura kalmayı başarmış herhangi bir aday bile Erdoğan karşıtlığı üzerinden seçimi kazanabilir. Erdoğan, kendi emeklilik planı dışında hiçbir zafer elde edemedi. 2019’a kadar Erdoğan iktidarına eşlik edecek ekonomik, sosyal krizler ve bunlarla birlikte değerlendirildiğinde anlamı kat kat fazla olan uluslararası yalnızlık eklenince, kendisi açısından ortaya çok da hoş olmayan bir tablo çıktı. Buna bir de YSK’nın intihar saldırısı gibi almış olduğu karar ve bu kararın 2 yıl boyunca her alanda meşruiyet tartışması olarak canlı tutulması durumunu eklediğimizde, Erdoğan için tablo tam anlamıyla karanlık. “Böyle zafer olmaz olsun” dediklerini duyar gibiyim. Erdoğan kendi elleriyle teslim olmuş durumda. Yarın bir seçim olsa kazanma ihtimali belirsiz Erdoğan 2019’da öfke patlamasına maruz kalabilir.
Bu referandumun kuşkusuz en önemli öznesi Kılıçdaroğlu ve CHP oldu. Fakat CHP’nin kitle tabanından da anlaşılacağı üzere referandum süreci iki bölümde değerlendirilmeye muhtaç. İlk bölüm komisyon, genel kurul ve 16 Nisan gecesine kadarki performans, ikinci bölüm ise 16 Nisan gecesini takip eden 72 saat. CHP’nin ve onun lideri Kılıçdaroğlu’nun şu noktada hakkını teslim etmek gerekiyor. Komisyon ve Genel Kurul sürecinde sergiledikleri direniş toplumda referanduma ilişkin duyarlılığı artırdı, referandum ve sandık motivasyonu açısında katkıda bulundu.
Referandum sürecinde ise CHP perde arkasında kaldı. Komisyon ve Genel Kurul süreçlerinin aksine ön planda ılımlı bir dil kullanmayı tercih etti. Herkese el uzatan, asla Erdoğan ve AK Parti cephesine yanıt vermeyen, tek işi Anayasa değişikliğini ve neden ‘Hayır’ denilmesini gerektiğini anlatan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP genel olarak başarılı bir kampanya yönetti. Bu noktada iki kritik hataya parantez açmak gerekiyor. Birincisi ve belki de seçimin kaderine doğrudan etki eden Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt’un çıkışı, bir diğer ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun kontrollü darbe açıklaması. Bu iki durumun muhafazakar seçmende konsolidasyona sebebiyet verdiği ortada. Darbe girişimi ve o esnada yaşananlar asla Anayasa değişikliği referandumunun konusu değil. Ayrıca Anayasa referandumu ile ilgili veya ilgisiz kimsenin denize döküleceği yok. Türkiye’de denize dökme anlatımı Yunan askerlerinin İzmir’de, Amerikan askerlerinin Dolmabahçe’de denize dökülmesiyle gözümüzün önünde canlanır. Bunun dışında toplumsal hafızamız bize başka bir şey sunmaz. Bu notlarla birlikte Anayasa değişikliği referandumu süresince Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP hatasız kabul edilebilirdi. Medya ambargosunu sosyal medya kanalıyla kıramamış olması ise en önemli eksiklik olarak kayda geçti. Referandum süresince Hayır’ın sokaktaki, zihinlerdeki ve sosyal medyadaki hegemonyası büyük ölçüde bağımsız ve yaratıcı kanallar üzerinden kendiliğinden gelişti. Mücadele pratiği açısından kıymetli olan bu üstünlük CHP tarafından ıskalandı.
Kemal Kılıçdaroğlu ve kurmayları referandum gecesi dahil olmak üzere ilk 72 saati son derece kötü yönetti
CHP ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu açısından değerlendirmenin ikinci bölümü ise 16 Nisan gecesini takip eden ilk 72 saatle ilgili yapılmalı. Şunu açıkça ifade etmekte yarar var. Kemal Kılıçdaroğlu ve kurmayları referandum gecesi dahil olmak üzere ilk 72 saati son derece kötü yönetti. Tabiri caizse son dakika boş kaleye penaltı atamadı. Yapılması gereken tartışmasız bir biçimde referandumu gayrimeşru ilan edip kitle tabanını ilçe seçim kurulları önüne davet etmekti. YSK sonuç açıklayamayacak düzeyde baskı altına alınmalı, kitlelerin politik öfkesi mobilize edilmeli ve bütün zemin gayrimeşru referandum olarak belirlenmeliydi. Sadece 72 saat bu tutumunu sürdürmesi yeterliydi. Hem uluslararası kamuoyu ve hem de Evet diyenlerde meşruiyete dair çok ciddi şüpheler oluşacaktı ve bu durum Erdoğan tarafından yönetilebilir olmaktan çıkacaktı. Kabul etmek gerekir, büyük bir stratejik tercih hatası yapıldı. Üç ayın emeği üç günde heba edildi. Kitlelerin YSK’ya olan öfkesi bir anda Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’ye yöneldi. Üç günün sonunda kitlelerin enerjisi düştü ve sonuçları kabullenme başladı. Yani oylar tartılmadı, oylar şaibeli bir biçimde sayıldı ve dolaylı olarak kabul edildi.
CHP’nin kritik hatası kitle tabanına sırtını dönüp öfkesini üzerine çekmek oldu
Kitle partileri iktidar olmak için diğer partilere verilen oylara ihtiyaç duyduğu kadar, politikalarını taşıyacak ve meşruiyetini kuvvetlendirecek kitle tabanlarına da ihtiyaç duyar. Toplumu gerilimli bir sürece sürüklememek adına yapılan yanlış tercihler, bir kitle partisi için toplumun en önemli parçasını oluşturan kitle tabanlarının kendisinden uzaklaşmasına sebebiyet verebilir. Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’nin kritik hatası kitle tabanına sırtını dönüp öfkesini üzerine çekmek oldu. Kitle partilerinin birer şirket olmadığını, kitlelerin ücretli şirket çalışanları olmadığını düşünürsek iktidar hedefinin yine kitlelerin gönüllü ve içten birlikteliğiyle mümkün olduğunu görebiliriz. Eğer pankart asacak partiliniz yoksa Türkiye’nin 81 ilini hizmet alım usulüyle donatamazsınız. Eğer kitle tabanınız yoksa, sandık görevlisi sadece ücret almak için sandığın başına geçer. Ve sandıklar açıldığında da sandık görevlinizin bile size oy vermediği gerçeğiyle yüz yüze kalırsınız.
Beş benzemez bir araya gelmeden kendi itirazlarıyla Erdoğan’a ve tek adamlığa karşı yüzde 49’luk bir sonuç elde etti
Artıları ve eksileriyle birlikte Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’nin başarılı bir referandum süreci atlattığı söylenebilir. Özellikle Kılıçdaroğlu kullandığı dil ile merkez sağa ve merkez sağın lideri olma potansiyeli olmayı taşıyan öznelere ciddi anlamda alan açtı. Meral Akşener, Ümit Özdağ ve Sinan Oğan bu dilin faydasını sokakta gördü. Kılıçdaroğlu ve bu cephe karşılıklı olarak birbirlerini besledi. Saadet Partisi ise en kritik hamleyi yaptı ve muhafazakar seçmenle Kılıçdaroğlu arasında köprü inşa etti. Kılıçdaroğlu da bu köprüyü gördü ve yıkmamak için azami gayret sarf etti. HDP ise bütün imkansızlıklara rağmen son derece sorumlu bir kampanya yürüttü. HDP, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kullandığı dili önemli ölçüde tolere etti. Gelinen noktada beş benzemez bir araya gelmeden kendi itirazlarıyla Erdoğan’a ve tek adamlığa karşı yüzde 49’luk bir sonuç elde etti. Bu büyük bir başarıdır ve yarınlar için umut verici bir sonuçtur. Türkiye’nin geleceği asgari müştereklerde buluşmayı başaran bu geniş kitlelerde gizli. Bunun sağlaması da 2019 yerel seçimlerinde yapılacak. Umutsuzluğa yer olmadığı kanaatindeyim. Türkiye bu iklimde daha fazla yönetilemez. Türkiye tercihini yaptı ve yazgısını çizdi. Gelecek bugünden kötü olmayacak. Yeter ki yüzde 49’un birbirleriyle kurduğu köprüleri yıkmayalım.