TTB, toplumda aşı karşıtlığını ve tereddüdünü artırmaya dönük programlar ile ilgili olarak RTÜK’e bir yazı göndererek toplum sağlığına zarar verecek hususlara yer verilmemesi ve haberlerde doğruluk ilkesinin esas alınması gerektiği ifade edildi.
Türk Tabipler Birliği (TTB)’nin yayınladığı açıklamada televizyon ve medyanın da etkisiyle aşı tereddüdü yaratan kişilerin daha görünür olduğu ve toplum sağlığını riske atan açıklamaların geniş kitlelere duyurulduğu belirtilerek toplumun gerçek ve doğru bilgi ile buluşturulmasında medyanın da sorumluluğunda olduğu söylendi.
Yazıda, Yayın Hizmeti Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te toplumun ruh ve beden sağlığına zarar verecek hususlara yer verilemeyeceğine atıf yapılarak, yayınların denetlenip gereğinin yapılması istendi.
Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınıyla mücadelede aşının en etkili araçlardan biri olduğu vurgusuyla başlayan yazıda, aşıya erişim sorunu yaşanmayan ülkelerde yüksek aşılama oranlarına ulaşılmasının önündeki en önemli engelin, aşı karşıtları eliyle yaratılan aşı tereddüdü olduğu belirtildi.
Ulusal ve yerel kanallarda aşı karşıtlarının katıldığı ve toplumda tereddüt yaratmaya yönelik söylemlerin bulunduğu programlardan örneklerin sıralandığı yazıda, “Aşı karşıtları, herhangi bir rasyonel dayanakları olmadığı ve herhangi bir bilimsel temele de oturtmadıkları halde, kendilerinden mülhem iddiaları öyle kesin bir dille ifade etmektedirler ki kullanılan dil ve üslup toplumun azımsanmayacak bir kesimi üzerinde büyük bir etki yaratmaktadırlar” denildi.
Basın-yayın organlarındaki sunucu ve gazetecilerin, iddia sahibine bu bilgilere nasıl ulaştığı, kaynaklarının ve araştırma yöntemlerinin ne olduğu gibi sorular sormasının büyük önem taşıdığı ifade edilen yazıda ayrıca “Topluma doğru bilginin ulaştırılması temel hedefi bir yana bırakılıp aşı karşıtlarınca ortaya atılan görüşlerin bu yaklaşımla sorgulanmaması, sansasyon ve polemiklerle reyting artışlarının öncelenmesi doğru ve ilkeli bir yayıncılık olarak görülemez” ifadeleri kullanıldı.
TTB, yazının son bölümünde ise gerek Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu’nda, gerekse de Yayın Hizmeti Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te toplumun ruh ve beden sağlığına zarar verecek hususlara yer verilemeyeceğine atıf yaptı ve yayınların denetlenerek gereğinin yapılmasını istedi.