Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Kazakistan’daki protestolar sırasında yaşanan yaşam hakkı ve işkence yasağı ihlallerinin derhal durdurulmasını istedi: “Dünyanın herhangi bir yerine düşen ateş, tüm dünyaya düşmüştür ve insan hakları savunucuları ateşin düştüğü her yerde olmalıdır”.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Kazakistan’daki protestolar sırasında yaşanan yaşam hakkı ve işkence yasağı ihlallerinin derhal durdurulmasını isteyerek, “Dünyanın herhangi bir yerine düşen ateş, tüm dünyaya düşmüştür ve insan hakları savunucuları ateşin düştüğü her yerde olmalıdır” dedi.
TİHV, Kazakistan’da başta yaşam hakkı ve işkence yasağı ihlalleri olmak üzere, ağır ve ciddi insan hakları ihlallerine yol açan gelişmelere dair bir açıklama yaptı. Uluslararası kamuoyuna çağrı yapan TİHV, “Uluslararası toplum da içinde bulunulan bu ağır ağır kriz karşısında insan haklarının kurucu rolünü yeniden etkin kılacak biçimde, başta Birleşmiş Milletler mekanizmaları olmak üzere tüm uluslararası denetim mekanizmalarını harekete geçirerek, Kazakistan yöneticilerini insan haklarına saygı göstermeye zorlamalıdır” dedi.
Açıklamada özetle şunlar söylendi:
“Tüm dünyanın tanıklığında gerçekleşiyor olmasına karşın, ne yazık ki uluslararası demokratik toplum Kazakistan’da yaşananları sanki bir ‘iç güvenlik meselesi’ gibi görüyor olmalı ki, sessizlik içinde. Bu sessizlik ve Kazakistan yurttaşlarının yalnız bırakılması, insan hakları savunucuları olarak bir süredir ısrarla dile getirdiğimiz, içinde bulunulan evrensel insan hakları/insanlık krizinin ne denli derin olduğunu bir kez daha göstermektedir. Öyle ki, insanlık onuru, insan hakları ve özgürlüklerinin korunması ilkesi, devletlerarası siyasi, ekonomik ve askeri çıkar ilişkilerine bir kez daha feda ediliyor.
“İnsan hakları savunucuları ateşin düştüğü her yerde olmalıdır”
Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Kazakistan’da da yurttaşlar yıllardır maruz kaldıkları kötü yönetim karşısında özgürlük, adalet, eşitlik ve insan hakları talepleriyle itirazını yükseltmektedirler. Ne var ki, bu itirazlar karşısında devletlerin ve hükümetlerin yanıtı, evrensel normların aksine, şiddetin her türünü sistematikleştirip yaygınlaştırmak ve hayatın tek gerçeği olarak topluma/yurttaşlara dayatmak olmamalıdır. Dolayısıyla Kazakistan yöneticileri de şiddeti ve hak ihlallerini derhal durdurmalı ve yurttaşlarının sesine kulak vermelidir.
Uluslararası toplum da içinde bulunulan bu ağır ağır kriz karşısında insan haklarının kurucu rolünü yeniden etkin kılacak biçimde, başta Birleşmiş Milletler mekanizmaları olmak üzere tüm uluslararası denetim mekanizmalarını harekete geçirerek, Kazakistan yöneticilerini insan haklarına saygı göstermeye zorlamalıdır. Dünyanın herhangi bir yerine düşen ateş, tüm dünyaya düşmüştür ve insan hakları savunucuları ateşin düştüğü her yerde olmalıdır.”