Siyasi HaberSiyasi Haber

    Güncel Kalın

    Türkiye ve dünyada neler olup bitiyor ilk siz bilgi sahibi olun

    Göz attınız mı?

    Eş başkanlık mor çizgimizdir

    11 Mart 2021

    Barış yoluyla tasfiyeden, demokratik Türkiye’ye

    15 Eylül 2015

    İşçi sınıfı ve gezegenin geleceği birlikte iyileşecek ya da kötüleşecek

    20 Ocak 2023

    Faşizmin ayak sesleri

    26 Temmuz 2016
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Haberler
      • Gündem
        • Ekonomi
        • Politika
        • Ortadoğu
        • Spor
        • Sağlık
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Haklar ve Özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen Hakları
        • Çocuk Hakları
      • Bilim Teknoloji
      • Kültür Sanat
    • Yazılar

      El Tema!

      26 Eylül 2023

      Savas Tamtamlarına Karşı Halklarımız Barış İster!

      21 Eylül 2023

      Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)

      19 Eylül 2023

      Güvenlik ve sürdürülebilirlik

      19 Eylül 2023

      Devlet sahipsiz mi, sahipleri kimler?

      18 Eylül 2023
    • Yazarlar
    • Seçtiklerimiz
    • Söyleşiler
    • Dosyalar
    • Çeviriler
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Taksim’den ‘’Pençe-Kılıç’’ operasyonuna

    Taksim’den ‘’Pençe-Kılıç’’ operasyonuna

    BEREKET KAR'ın Bianet'teki yazısı: "Buradan anlaşılan, Erdoğan ve iktidar bloğunun içeride ve dışarıda belirlediği hedeflere varmak için her hâl ve şartta içeride şiddet eylemlerini muhalefete karşı kullanırken, dışarıda komşu ülke halkları için operasyon gerekçesi yapma kararında olduğu."
    Bereket Kar- Bereket Kar24 Kasım 20225 dk. okuma süresi
    Paylaş
    Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email

    Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 22 Temmuz’daki Tahran zirvesi öncesinde, Kuzey Suriye’ye yönelik “bir gece ansızın gelebiliriz” tehdidi, Rusya ve İran’ın yeşil ışık yakmaması nedeniyle gündemden düşmüştü.

    Üçlü zirvenin sonuç bildirisine hakim olan, Suriye sorununun askeri çatışmalar yerine siyasal/ diplomatik diyalog yoluyla çözüm anlayışıydı. Bunun için yapılacaklar ise şu şekilde sıralanıyordu:

    • Suriye’yi istikrarsızlaştıran Amerika Birleşik Devletleri (ABD) kuvvetlerinin, Fırat’ın doğusundan çekilmesi,
    • Terörün her biçimine ve kaynağına karşı mücadele edilmesi,
    • Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliğinin tanınması,
    • İsrail saldırılarının kınanması,
    • Birleşmiş Milletler’in (BM) 242 ve 497 sayılı kararların hayata geçirilerek Golan tepeleri işgalinin reddi,
    • Astana Forumu kararları gereğince, tutuklanan ve kaçırılanların karşılıklı serbest bırakılması,
    • Suriye Anayasa Komitesi’nin BM’nin 2254 sayılı kararı gereğince siyasal çözümü hızlandırması,
    • İdlib’de gerginliği azaltma bölgesine dönük önceden alınan tüm kararların uygulanması ve sivillerin Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) teröründen korunması için ortak mücadele sürdürülmesi,
    • Evlerini terk etmiş sığınmacıların yaşadıkları yerlere güven içinde dönmelerinin sağlanması için çabaların hızlandırılması.

    Taktiksel bir manevra mı?

    Bu önemli kararların alındığı zirvenin üzerinden yalnızca dört ay geçti.

    Ayrıca Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Suriye dışişleri bakanıyla ayaküstü görüştüm” açıklaması, sonrasında yaptığı ”Suriye ile görüşmek için ön şartlarımız yok, zaten istihbarat örgütlerimiz şu anda görüşüyor”( 23 Ağustos) açıklaması, ardından Erdoğan’ın Prag zirvesi dönüşünde sorulan soruya cevaben “Vakti saati geldiğinde biz Suriye’nin başkanıyla da görüşme yoluna gidebiliriz” (6 Ekim) demesi ve Şangay zirvesi dönüşünde yaptığı ”Keşke Esed Özbekistan’a gelseydi görüşürdüm” açıklaması gibi yoğunlaşan açıklamaların, Suriye muhalif güçlerini telaşa sürüklediği, diplomasi ve siyasette dalgalanmalar yarattığı süreç, izleyen herkesçe görüldü.

    Suriye ile ”normalleşme” hamlelerinin bunca hızlı geliştiği bir süreçte ne oldu da G20 zirvesinde ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmesi sonrasında basın açıklamasında Esad’la ilgili açıklamaları sorulan Erdoğan, ”Siyasette ebedi olarak dargınlık, kırgınlık, küskünlük olmaz. Vakti zamanı geldiği anda oturur, değerlendirir, ona göre de bir yenilenmeyi yapabilirsiniz. Şu anda Türkiye olarak, bu konularda sıkıntılı olduğumuz ülkelerle ilişkileri yeniden ele alabiliriz. Hele hele haziran seçimlerinden sonra bir sil baştan yapabiliriz. Ve buna göre de yolumuza devam edebiliriz” deme gereğini hissetti?

    Bu açıklamanın çok yönlü mesajlar taşıdığı ve yeni iç siyasi algılara işaret ettiği söylenebilir. Bu açıklamanın aynı zamanda Tahran zirvesinden çıkan sonuçları gölgeleyen, Şam’la normalleşme hamlesi sürecini yavaşlatan bir makas değişikliğine işaret ettiği de söylenebilir.

    Peki, bütün bu hızlı değişim mühendisliğini Taksim’de gerçekleştirilen vahşi şiddet eylemiyle açıklamak mümkün olabilir mi? Yoksa asıl olan, AKP ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) iktidarının seçim sath-ı mailine girilmesiyle yüzleştiği gerçekliklerin üstünü örterek toplumun dikkatini başka alanlara yöneltmek gibi taktiksel bir manevrası mı? İkincisi, daha mantıklı geliyor.

    Halkın gözünden kaçmayanlar

    Taksim saldırısının, birilerinin durup dururken karar verdiği basit bir olay olmadığı, buna ön gelen, ülkedeki gergin kutuplaşma, bölgesel ve uluslararası koşullar dikkate alınarak planlanan bir senaryonun sahnelenme girişimi olduğunu belirtmek gerekir.

    Değilse, failler henüz güvenlik güçlerince yakalanıp yargı önüne çıkarılmayı beklerken, patlamaya ilişkin yayın yasağı getirmek, ardından yetkililerin telaşla hedef gösterip sınır ötesi operasyon ve cezalandırma açıklamalarında bulunması başka nasıl açıklanabilir? Konseptin çok boyutlu olduğu ortada.

    Şüphesiz her can çok kıymetlidir, herkesin can güvenliği devletçe korunmalı ve saldırı failleri yargılanarak mutlaka hak ettiği cezaya çarptırılmalıdır. Ama nedense ülkemizde yargı ve adalet süreçleri böyle işlemiyor.

    103 kişinin katledildiği Ankara Gar katliamı, Gezi, Suruç ve Roboski gibi katliamlarda aynı hassasiyetle davranıp faillerin yakalanıp cezalandırılmaları yıllar geçmesine rağmen gerçekleştirilemezken ve aynı devlet, sınır ötesine, farklı iki ülke topraklarına aynı anda operasyon yaparak istediği hedefi vuracak kadar güçlü olduğunun mesajını herkese vermeye odaklanıp “failleri” peş peşe yakalayabildiğine göre, 2015’te Diyarbakır HDP mitingindeki patlama ve Gaziantep’te 51 kişinin hayatına mal olan patlama ve diğerlerinin IŞİD bağlantılı olduğu bilinmesine rağmen, İdlib’de Şeriat Emirliği kuran HTŞ lideri Abu Muhammed al Colani’ye yönelik neden hâlâ bir operasyon yapılmadığını sormak meşru ve haklı değil mi?

    İktidarın bu telaşının toplumu rahatlatıp güven sunmaktan çok siyasal iktidar aleyhine gelişen siyasal süreci ve gündemin yönünü değiştirerek başka algıları dayatmakla ilgili olduğu kamuoyunun gözünden kaçmıyor.

    Halkların tek talebi var: Barış

    Halkın gözünden kaçmayan bir başka gerçeklik ise şu:

    Taksim saldırısının arkasında olduğu resmen iddia edilip açıklanan PKK ve YPG’nin bu eylemi reddetmesi ve hiçbir ilişkisinin olmadığını açıklamasının yanı sıra, kimi emekli generallerin, Zafer Partisi yetkililerinin ve onların yanı sıra sayısız siyasi yorumcunun, patlamanın Erdoğan’ın Esad’la normalleşmeye giderken sırtını dönmeye hazırlandığı, Kuzey Suriye’de konumlanmış radikal İslami güçlerce yapıldığına inandıklarını söylemesine rağmen, AKP-MHP iktidarının patlamanın ardında Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ), El Kaide ve IŞİD’in olma ihtimalini dahi tartışmaması.

    Bu, dikkatlerden kaçmadığı gibi oldukça düşündürücü de…

    Buradan anlaşılan, Erdoğan ve iktidar bloğunun içeride ve dışarıda belirlediği hedeflere varmak için her hâl ve şartta içeride şiddet eylemlerini tüm muhalefete ve özellikle HDP’ye karşı kullanırken, dışarıda komşu ülke halkları için operasyon gerekçesi yapma kararında olduğu.

    Sonunda, Taksim’den “Pençe-Kılıç”a varıldı. Türkiye halklarının ve laik, demokratik, devrimci göçlerinden çok, AKP-MHP iktidarının bekasına hizmet edecek, komşu Suriye ve Irak’a yönelik savaş operasyonları gerçekleştirildi. Rusya’nın yeşil ışığı, ABD’nin zımni kabulü, Avrupa Birliği’nin (AB) sessizliği, Suriye, İran ve Irak’ın oluru, ülkemizde barış ve güven yerine, AKP iktidarının, içeride ve bölgedeki istikrarsızlık, kutuplaşma ve çatışma siyasetinin devamını sağlamaktan başka bir şeye yaramayacaktır.

    Halkların her zaman ve her koşulda talebi savaş değil, barıştır. 

    Erdoğan Operasyon Pençe Kılıç Taksim saldırısı
    Paylaş. Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Önceki YazıGültan Kışanak’ın ‘Kürt Siyasetinin Mor Rengi’ kitabı İngiltere’de basıldı
    Sonraki Yazı Şebnem Korur Fincancı: Kimyasal silah ifadesi kullanmadım

    İlgili Yazılar

    Erdoğan BM’nin sürdürülebilirlik renklerini, LGBTİ+ onur renkleriyle karıştırıp sinirlendi

    LGBTİ+ 22 Eylül 2023

    Erdoğan, Tamer Karadağlı’yı Devlet Tiyatrolar Genel Müdürlüğüne atadı

    Güncel 11 Ağustos 2023

    Esad: Erdoğan ile sunduğu şartlar altında görüşmeyeceğim

    Güncel 9 Ağustos 2023
    Destek Ol
    Yazılar

    El Tema!

    - Betül Yangın

    Savas Tamtamlarına Karşı Halklarımız Barış İster!

    - Toros Korkmaz

    Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)

    - Betül Yangın

    Güvenlik ve sürdürülebilirlik

    - Cengiz Onur

    Devlet sahipsiz mi, sahipleri kimler?

    - Hüsnü Gürbey

    Nohra Padilla

    - Betül Yangın
    Tarihten

    Seyit Rıza 15 Kasım 1937: Evlâdı Kerbelayıh, bi hatayıh, ayıptır, zulümdür, cinayettir!

    Seyit Rıza, oğlu ve arkadaşları bundan tam 84 yıl önce Elazığ’daki Buğday Meydanı’nda idam edildi. Darağacına götürülürken 75 yaşındaki Seyit…

    Seçtiklerimiz

    Tatik ve Papik (Տատիկ և Պապիկ)

    - Siyasi Haber

    Meksika’da sergilenen sahte uzaylıların gerçek hikayesi, uzaylılardan bile ilginç!

    - Çağrı Mert Bakırcı

    Meksika Kongresi’nde gösterilenler ‘uzaylı’ kalıntıları mı? Sunum yapan Jaime Maussan kimdir?

    - Siyasi Haber

    Sezgin Tanrıkulu gündeme getirmişti… Kuşkonar-Koçağılı ve Kulp: 1990’lı yılların delilli cinayetleri

    - Siyasi Haber

    Kürtler, Arap aşiretleri ve karmaşık bir hesaplaşma: Suriye’de neler oluyor?

    - Fehim Taştekin

    Mafya günlükleri

    - Timur Soykan

    Güncel Kalın

    Son felişmelerden haberdar olmak için E-Bültenimize üye olun

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook Twitter YouTube
    Emek

    350 hanelik köy 8 gündür karanlıkta: ‘Kimse DEDAŞ ile baş edemiyor’

    30 Eylül 2023

    DİSK’ten “Dijitalleşme, Emek, Gelecek ve Türkiye” konferansı başladı

    30 Eylül 2023

    DİSK’ten “Dijitalleşme, Emek, Gelecek ve Türkiye” konferansı

    29 Eylül 2023
    Kadın

    ‘Feminist Gece Yürüyüşü’ne katıldıkları için yargılanan kadınlar beraat etti

    28 Eylül 2023

    Evli olduğu Tuğba Dursun’u öldüren Burhan Dursun’a ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi

    28 Eylül 2023

    6 ay önce bıçakladığı kadını cezaevinden çıkınca öldüren Mehmet Dinç tutuklandı

    20 Eylül 2023
    © 2023 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Siyasi Haber / Künye
    • İletişim
    • Gizlilik Politikamız

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.