Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi Merkez Yürütme Kurulu tarafından yapılan açıklamada bundan tam bir yıl önce en büyük işçi katliamlarından birinin Soma’da; işveren, iş yerinde yetkili Maden- İş Sendikası ve AKP hükümeti işbirliği ile gerçekleştirildiği kaydedildi.
SYKP MYK tarafından yapılan açıklamada hükümetin; failleri çok net olan bir katliamda olayın ciddiyetinden uzak, sorumluluktan kaçan ve olayı örtbas etmeye yönelik hamlelerde bulunduğuna dikkat çekti.
Açıklamada öne çıkan başlıklar şöyle:
“Hükümetin Enerji Bakanı kurtarma çalışmaları esnasında iki gün üst üste giydiği gömlekten bahsederken yetkili sendika temsilcileri Türkiye’nin en güvenli ocağında böyle bir olayın şaşkınlığını yaşadıklarını belirtmiş, işveren ise olay anında madende kaç işçinin olduğunu dahi açıklayamayacak kadar sorumsuz bir tavır içerisine girmiştir.”
“Gerek Türkiye kamuoyunun gerekse uluslararası kamuoyunun baskıları ve ülkenin birçok yerinde başlayan sokak eylemlerinin sonucunda gerçekler açıklanmaya başladığında, Soma’daki katliamda 301 işçinin hayatını kaybetmesinin yanı sıra devletin özelleştirme politikalarının sonuçlarını ve özelleştirmelerdeki yolsuzlukların boyutunu da öğrenmiş olduk. Ülkenin bütün maden ocaklarının birer Soma olduğunu, madenlerin adeta tabutluk olduğunu, madenlerde taşeronlar ile sarı sendikanın kol kola girerek işçi sınıfını esir aldığını, ortaya çıkan birikimin ise AKP aracılığı ile yandaş sermayeye dağıtıldığını da öğrenmiş olduk.”
“AKP’nin 13 yıllık iktidarı boyunca sermaye birikim süreci, işçi katliamlarına ve yolsuzluklara dayanmaktadır. Sermayenin bu birikim sürecinin sonuçlarını bir yandan yeni yeni dolar milyarderleri diğer bir yandan da tarım işçilerinin, inşaat işçilerinin ve maden işçilerinin katliamları ile görüyoruz.”
“AKP hükümetinin enerji politikalarının ve özelleştirmelerinin bir sonucu olan aşırı üretim ve taşeronlaştırma diğer sektörlerde olduğu gibi enerji ve maden sektöründe de kuralsız ve güvencesiz çalışmayı, kölece koşullarda yaşamayı dayatmıştır.”
“AKP hükümetinin gerçekleştirdiği özelleştirmeler kamuyu zarara uğratma pahasına yandaş sermayelerin desteklenmesi için kamuoyundan gizlenerek ihalesiz şartnamesiz bir şekilde yapılmıştır. Bu özelleştirmelerden biri de Soma’da Eynez Maden Ocakları’dır. Daha önce TKİ tarafından işletilen maden önce Ciner Grubuna ihale edilmiş ancak Ciner Grubunun madenin şartlarının üretime uygun olmadığı yangın riski taşıdığı gerekçesi ile tekrar TKİ ye iade ettiği maden ocağı ihalesiz bir şekilde Soma Holding’e verilmiştir. TKİ’nin işlettiği dönemde yıllık 1 milyon 500 bin ton olan üretim bir yılda 3 milyon 500 bin tona çıkmıştır. Bir yıl içerisinde işletmede hiçbir değişiklik yapılmadan gerçekleşen bu artışın tek bir gerekçesi vardır kuralsız ve aşırı üretim.”
“Üretimin “dayıbaşı” adı altında taşeronlaştırılması ile birlikte madenin içerisinde çalışma koşulları günden güne kötüleşerek katlanılamaz hale gelmiştir. İşçileri daha hızlı çalışmaya zorlamak için işveren akıl almaz yöntemlere başvurmuş, işçileri işten atmakla tehdit ederek, yevmiye cezaları keserek, işçilere her türlü şiddet uygulanarak üretim arttırılırken, maden ocağının içerisindeki koşullar da aynı oranda kötüleşmiştir. Madenin gaz ölçümünü yapan sensörler devre dışı bırakılarak yükselen gaz oranları dikkate alınmamış, ocakta işçiler sıcaktan ve gazdan baygınlık geçirirken, “Bir şey olmaz dinamit dumanıdır.” diyerek üretime devam edilmiştir. Facianın meydana geldiği saatte ocaktaki veriler vahşetin boyutlarını ortaya çıkarmıştır.”
“Katliamın ardından Türkiye’nin birçok yerinde ve Soma’da günlerce süren eylemler yapılmış, AKP hükümetinin Soma’dan kovulması ile birlikte hükümet bu olayın üzerini kapatamayacağını anlamış ve Soma’daki tepkileri ekonomik şiddet kullanarak dindirmeye çalışmıştır. Meydanlarda verilen sözler ise sektörün dengelerini bozacağı gerekçeleri ile yerine getirilmeyerek işçiler işsizlikle tehdit edilerek susturulmaya çalışılmıştır.”
“Katliamın gerçekleştiği maden ocağında yapılan incelemelerin ardından olayda kusuru bulunan Bakanlık görevlileri hakkında soruşturma izni vermeyen devlet, kendi sorumluluğunu hiçe sayarak devleti yargılatmayacağını beyan ederken faciayı gerekçe göstererek Meclis’ten geçirdiği yasalarla taşeron sistemini yasallaştırıp sömürünün her alanda katmerleşmesini sağlamıştır.”
“Aradan geçen zaman içerisinde devlet işçilere ve ailelere verdiği sözleri unuturken işvereni ve yetkili sendikayı mahkemeye çıkartmama kararı almıştır. Davanın ilk duruşmasına katılan ailelerin ve davaya destek veren kurumların baskısı ile mahkeme karar değiştirerek, tutukluların mahkemeye katılmasına ve devlet görevlileri hakkındaki kararın yeniden gözden geçirilmesine karar vermiştir.
301 işçinin hayatını kaybettiği katliamın üzerinden geçen 1 yılda Soma’da madenlerde dişe dokunur bir önlem alınmazken 2831 işçi de tazminatları bile ödenmeden işten atılmıştır. Türk-İş’e bağlı Maden-İş sendikasının ve AKP hükümetinin Soma’da tehdit ve şantajlarla yürüttüğü politikaların sonucunda ailelerin durumu daha da kötüleşmiş, işçiler ise iş ve gelecek korkusu ile sokağa dahi çıkamaz hale gelmiştir.”
“Gelinen noktada biz sosyalistlere ve devrimcilere düşen görev işçi sınıfının çıkarlarını her alanda ve her platformda savunurken, sınıfın gerçek düşmanlarını teşhir etmektir. Ayrıca fiili mücadele hattını sokakta ve işyerlerinde geliştirerek işçi sınıfının örgütlenmesinin önündeki engelleri aşacak yeni yol ve yöntemler yaratmaktır.”
“Soma’da AKP hükümetinin enerji politikası sonucunda ortaya çıkan kuralsız özelleştirme, taşeronlaştırma ve üretim zorlaması sonucunda 301 maden işçisi katledilmiştir. Soma’nın sorumlusu AKP hükümeti ve onun emek düşmanı, patron dostu politikalarıdır.
Bu katliamın sorumluları olarak Enerji Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yargılanmalıdır. Bu iki bakanlığın ihalesiz, denetimsiz ve yandaşlara göre hazırlanmış projelerle yaptıkları özelleştirmeler, yine aynı mantıkla yaptıkları ya da yapmadıkları denetimler sonucunda Soma’da 301 maden işçisi hayatını kaybetmiştir. Bu iki bakanlık ve Enerji Bakanlığına bağlı TKİ Soma’da birinci derecede sorumlu olarak yargılanmalıdır.”
“Soma katliamı, işçi örgütlerinin yıllardır her platformda dile getirdiği taşeron ölümün korkunç yüzüdür. Yeni Soma’lar olmaması için işçi sınıfının “Özelleştirmeye hayır, kölece çalışma koşullarına karşı örgütlenme özgürlüğü, önce işçi sağlığı ve iş güvenliği” taleplerinin karşılık bulması gerekir.”