Artık bu devran böyle devam edemez. Karşı karşıya olduğumuz rutin işleyişi biraz bozmuş bir hükümet ya da hırstan gözü kararmış bir iktidar budalalığı falan değil. Karşımızda buz gibi bir çete durmakta. Ne yaptığını bilen. Attığı her adımın ne manaya geldiğinin farkında olan. Bir sonraki adım için yeni planları olan eli kanlı bir çete!
Bu çetenin başı belli, Recep Tayyi Erdoğan. Bir cumhurbaşkanı falan değil Erdoğan. Devlet araç ve mekanizmalarını da kendi hırsızlık, gasp ve katliam düzenin emrine amade etmiş bir çete lideri. Devletin resmi, gayri resmi mekanizmaları ve doğrudan kendisine bağlı paramiliter yapılar aracılığıyla sürdürüyor bu düzenini Erdoğan. Emrinde tanklar, toplar, uçaklar, bombalar var. Emrinde ordular, polis teşkilatları, istihbarat birimleri, özel güvenlik görevlileri var. Emrinde bu çeteye mensup sivil islami faşistler, Suriye’ye saldıran gözü dönmüş cihatçı çeteler, eski statüko artığı sivil faşist ağlar var. Bu haliyle Erdoğan, belki de dünyanın en güçlü çete lideri sayılabilir. Başka hiçbir çete liderinin bu kadar sınırsız etki ve yetki alanı yoktur. Kendisi de bizzat burjuvazinin çetesi olan devlet organzasyonu bu tür çetebaşlarını zaman zaman sınırlar, ayar verir, olmadı ortadan kaldırır. Ama bizdeki durum farklılaşmakta. Bizzat çetebaşı devlet mekanizmasını kendi emrine almış durumda.
Çetebaşının yaverleri ise başta Davutoğlu ve Fidan olmak üzere bütün yönetici zevat! Hepsi en az çetebaşı kadar suçlu. Hepsi onun kadar kirli. Hepsi onun kadar soğuk. Asla, asla karşı değiller Çetebaşının yaptıklarına, aralarında çatlak matlak yok! Ve hepsi birlikte verecekler suçlarının hesabını. Biz de ayrım yapmayacağız bu konuda. Hepsine eşit davranacağız. Söz!
Bu çetenin leşlerinden, artıklarından faydalanan zavallı AKP’li güruh da suç ortağı. Göz yumdukları, sessiz kaldıkları, cesaretlendirdikleri için onlar da bu günahın parçası. Bir devlet dairesinde işe girmek, belediyede memur olmak, üç kuruşluk devlet yardımından faydalanmak, dağıtılan nemadan pay kapmak için milyonlarca insanın hayatlarının zehir edilmesine ortak oluyorlar. Ellerine fırsat geçtiğinde hemen canavarlaşıyor, en yakınındaki muhalefete kudurmuş gibi saldırıyorlar. Hepsi değil mi? Evet, hepsi! Bir kısmı saldırıyor, bir kısmı alkış tutuyor, geri kalanı ise göz yumuyor! Am bilin ki, bu şaşalı günlerininz geçip gittiğinde, bu güne kadar yaşadığınızdan çok daha sancılı bir süreç bekliyor olacak sizi. Cumhuriyet sonrası yaşadıklarını iddia ettikleri travmadan çok daha ağırı… Bu vebalden kurtulmanın tek yolu bugün, yarın AKP iktidardan düştüğünde değil, bugün olana bitene itiraz etmek, ses çıkartmaktır. Şayet bunu yapmamışsanız yarın hepiniz gözümüzde suçlu sayılacaksınız!
Amed, Suruç ve bugün de Ankara saldırısı Erdoğan ve çetesinin kararlılığını gösteriyor bizlere. Gördük, kabul ettik, çok kararlısınız. Ama siz de şunu kabul edin, biz bu ülkeyi, insanlarımızı, bugünümüzü ve geleceğimizi sizin gibi bir çeteye terk etmeyeceğiz! Sizi yeneceğiz. Sizi bitireceğiz. Sizi yok edeceğiz. Evet, yok edecek! Esaminiz bile okunmayacak bu ülkede gelecekte. Okunsa okunsa bela okunacak hakkınızda. Göreceksiniz…
Amed ve Suruç saldırısından sonra Ankara saldırısı yeni bir merhaledir artık. “Kürtlerle savaş” bir iç savaşa dönüştürülmek isteniyor. Çetenin planı bu! Muhtemelen aralarında 20-30 bin kişi ölür ama bizim devran devam eder diye konuşuyorlar. Ama buna izin vermeyeceğiz. Bu ülkenin barıştan, kardeşlikten, eşitlikten, özgürlükten yana güçleri, ülkeyi savaş meydanına çevirmenize izin vermeyecek. Çeteniz yenilecek halklarımız kazanacak!
Ve şayet ruhsuz yüzleriniz “savaş” demeye devam edecekse bilmelisiniz ki bizim canımız acıyorsa sizin de canınız acıyacak. Bizi bu savaşa sokuyorsanız siz de bütün mahiyetinizle birlikte savaşın parçası olacaksınız. Biz halkız, milyonlarcayız kazanacağız! Siz çetesiniz, bir avuçsunuz, yenileceksiniz!