Siyasi HaberSiyasi Haber

    Güncel Kalın

    Türkiye ve dünyada neler olup bitiyor ilk siz bilgi sahibi olun

    Göz attınız mı?

    Meslektaşım, partili yoldaşım Yaşar Kemal

    28 Şubat 2021

    1 Ocak 1959 Küba Devrimi

    1 Ocak 2016

    Tecavüzcü deyip geçme, bak aynı sen!

    27 Ocak 2016

    Atatürk’ün hata yapma olasılığı olamaz mı?

    6 Eylül 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Haberler
      • Gündem
        • Ekonomi
        • Politika
        • Ortadoğu
        • Spor
        • Sağlık
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Haklar ve Özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen Hakları
        • Çocuk Hakları
      • Bilim Teknoloji
      • Kültür Sanat
    • Yazılar

      İnsanlık Suçu İşlenirken

      2 Ekim 2023

      El Tema!

      26 Eylül 2023

      Savas Tamtamlarına Karşı Halklarımız Barış İster!

      21 Eylül 2023

      Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)

      19 Eylül 2023

      Güvenlik ve sürdürülebilirlik

      19 Eylül 2023
    • Yazarlar
    • Seçtiklerimiz
    • Söyleşiler
    • Dosyalar
    • Çeviriler
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Şırnak’tan Saraçoğlu’na “yok edim”

    Şırnak’tan Saraçoğlu’na “yok edim”

    Tunahan Gözlügöl- Tunahan Gözlügöl5 Ekim 20207 dk. okuma süresi
    Paylaş
    Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Tunahan GÖZLÜGÖL yazdı – Şırnak’tan Saraçoğlu’na yıkım şekilleri değişse de sonuç “yok
    edim”den öteye gitmiyor. Bu iki örnekte ekoloji mücadelesinin politik, ekonomik
    sosyal, kültürel, tarihi ve yaşamsal odaklardan uzak olmadığını görüyoruz.

    Her alanda yıkımın arttığı görülürken nereden başlayıp nereyi tutacağımıza şaşırır olduk. Saldırganlığı her geçen gün artan sermaye, ekonomik kriz derinleştikçe saldırı alanlarını büyütmekte ve vahşileşmekte. Ekolojik ve kentsel yıkım her alanda farklı işlevler görürken aynı sonuç ile karşı karşıya kalıyor: “Yok edim.” özellikle Mezopotamya topraklarında bu yıkımlar sermaye odağının yanında politik temelleri de ağırlıklı taşıyorken Türkiye’de bu temeller daha ağırlıklı olarak sermaye odaklıdır.

    “Tarihimizi yakmayın!”

    Siyasi çıkmaz, Şırnak’ta orman yangınlarında harlanırken, öte yandan yöre halkının bir diğer korkusu da, tarihte orman yakılarak Silopi’ye yapılan termik santral gibi şu anda yanan alanlara da termik santral yapılmasıdır. Halkın en büyük geçim kaynaklarından biri olan kömür işletmeciliği tekelleştiğinden bu yana halk kömürden gelir elde edemez olmuştur ve diğer geçim kaynaklarını doğaya, tarıma dayamış durumdadır. Ancak yıllardır birçok sağlık sorununa yol açan Silopi Termik Santrali yörenin hava kirliliğini arttırırken aynı zamanda tarıma dönük üretime de ciddi zararlar vermekte. Toprak verimsizleşirken meyve ağaçları ve sebze fideleri kurumakta; kurumayanların da meyve ve sebzeleri çürümekte. Dolayısıyla bu tip sorunlar varken halk yakılan alanlara da termik santral yapılacağı tedirginliği içerisinde. öte yandan doğada kendiliğinden çıkan menengiç, yabani armut ağaçları gibi ağaçlardan da faydalanılmakta ancak halk bu alanların yakıldığını veya güvenlik gerekçe gösterilerek kesildiğini söylüyor. Doğaya dönük saldırılar yetmiyormuş gibi halkın yararlandığı ve bakımı altında olan ağaçlar bütün tepkilere rağmen kesiliyor, yakılıyor. Bu alanlar sadece güzel bir doğayı değil aynı zamanda köklü bir tarihi de içeriyor. Cudi Dağı, Nuh Tufanı ile anılır hatta Şırnak’ın tarihi Cudi Dağı’nın kuzey eteklerinde, Nuh Tufanı’ndan öncesine dayanır. İlk ismiyle Şehr-i Nuh olarak anılan bu şehir öncesinde Şerneh ismi alırken zamanla bu isim Şırnak halini almıştır. Tarihini, geçmişini Guti, Babil, Med, Asur, Pers, Sasani, Emevi, Abbasi, Selçuklular ve Osmanlılar gibi medeniyetlerden alan Şırnak birçok tarihi yere ve hikayeye ev sahipliği yapıyor. Ehmedê Xanî’nin bizlere taşıdığı aşk hikayelerinin en büyüklerinden biri “Mem û Zîn” yaşar bu topraklarda. Anlayacağınız kadim bir tarihe sahip bu şehir her yönüyle bir yıkım içine girmiş durumda. Yakılan ormanlar sadece doğanın kendisini değil halkın geçim kaynaklarını ve kadim tarihini içeriyor. Halk bu nedenle yakılan ormanlara “tarihimizi yakmayın!” sesiyle karşı çıkıyor. Ancak ne yazık ki Şırnak hala sönmüş değil. Ekolojik, siyasi, ekonomik yıkım hala devam ediyor.

    Saraçoğlu Mahallesi

    Batıya dönüp baktığımızdaysa yine Şırnak gibi tarihin, ekolojinin ve yaşamın olduğu yok edimin en yakın örneği Saraçoğlu Mahallesi’ni inceleyebiliriz, incelemeliyiz. Saraçoğlu Mahallesi, geçmişte bürokratlara konut ihtiyacı gereğince Paul Bonatz tarafından 1946 yılında tamamlanan çizdiği projesiyle tarihteki serüvenine başlıyor. O dönemlerde Saraçoğlu, bürokratik kurumlara yakın olması için Memur Mesken Yasası dahilinde inşa edilmiştir. İhtiyaç karşılamak adına toplu konut kavramı açısından tarihteki ilklerden biri olarak sayılmaktadır. Her ne kadar o dönemlerde yüksek bir zümre için inşa edilmiş olsa da zamanla bu yapısı kırılmış ve geçmişi Ankara’dan geçen her bireyin orada bir anısı olduğu bir alana dönüşmüş durumda. Yemyeşil yollarıyla, 2. Ulusal Mimarlık Akımı mimarisiyle Hamamönü tadında değerli bir alan olduğunu söylemek ne teoride ne de pratikte abartı sayılmayacaktır. Ancak Hamamönü deyince hepimizin aklına gelen şey tarihi ve doğal dokusundan ziyade vakıflar ve ticari alanlar olması Saraçoğlu Mahallesi’ni “nispeten” ayırıyor. Neden “nispeten” diye soracak olursanız işte Şırnak’taki ekolojik, tarihi ve yaşamsal yıkım ile benzerliği tam olarak burada devreye giriyor.

    Koruma (!) amaçlı imar planları…

    1979 yılında birinci derece SİT alanı ilan edilen bu tarihi mahalle 2013 yılında “Afet Riski Altındaki Alan” statüsünü alıyor. “Afet Riski” kavramı her ne kadar halkı düşünen optimist bir anlama sahip gibi olsa da afet toplanma alanlarına AVM inşa eden sermaye odaklı iktidarın halktan öte sermayeyi düşündüğünü tahmin etmek zor olmasa gerek. Nitekim şu günlerde net olarak sermaye saldırısıyla anılan Saraçoğlu Mahallesi’nin yıkım saldırısı 2013 tarihinde aldığı bu statü ile başlar. Bu statüyü aldıktan sonra 2015 yılında orada yaşayan herkes zorla tahliye edildi ve 2017 yılında Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’na devredildi. Bu tahliyeler ile ilgili birçok dava açıldı ve bu davalar yürütmeyi durdurma ile sonuçlandı. 2018 yılında satış ihalesinin ardından tarihi mahalle “Koruma Amaçlı İmar Planı” ile gündeme geldi. Bu plan dava edildi ve bu koruma planının iptaline karar verildi. Ancak neoliberal bir sistemde hukuk her daim kendi çıkarlarına dönük bir oyuncak olmaktan öteye gitmediğinden ikinci bir “Koruma Amaçlı İmar Planı” oluşturuldu. Bu plan da yine dava edildi ancak dava sürecinde gerekli belgeler çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan istenmesine karşın dava sürecinin uzaması için bu belgelerin mahkemeye sunumu geciktiriliyor.

    Otoparktan vazgeçildi ama muhtemelen planlar çok daha büyük

    Mahkeme süreci hala devam ederken başlayan “restorasyon” çalışması bu sürecin uzatılma nedenini ortaya koymaktadır. Yakın tarihte restorasyon adıyla yapılan işlerin trajikomik bir hal aldığını tam burada hatırlatmakta fayda var. Nitekim yapılan restorasyonların 1940’lı yılların tarihi dokusunu yok etmesi korkusu durumdan haberdar halk dahil herkesi tedirgin etmektedir. Alanda çok fazla 80 yaşına yakın ağaç olması da bir başka önemli korkuyu ortaya çıkarmaktadır. Buradaki ağaçlar 4500 gibi ciddi bir alanı oluşturduğunu belirtmekte fayda var. Bu alanın kendi flora-fauna yapısını oluşturduğu konuya dair ayrıntılı bilgisi olmayan bir kişinin bile tahmin edebileceği bir gerçekliktir. Bu noktada hukuksuz olarak başlatılmış ve şu an devam eden çalışmalar dahilinde kullanılan kepçe, vinç gibi araçlar bu tarihi ağaçlara zarar vermektedir. Hasta olan bu ağaçların bakımlarının yeterli olmamasının yanında hukuksuz bir inşaat sürecinin başlamasıyla ağaçların zarar görmesi kabul edilemez. Şu günlerde imar planına karşı yavaş yavaş büyüyen muhalif ses neticesinde, ilk başta dile getirilen “250 ağaç korunacak ve otopark yapılacak” planından sermayeyi vazgeçirecek konuma gelinmiştir. Son süreçte bu yıkımın başındaki kişilerin 4500 ağacın korunacağını ve otopark yapılmayacağını ifade ettiklerini biliyoruz. Ancak bu ifadelere rağmen imar planlarını geri çekmediklerini de biliyoruz. Her alanda kurnazlıkta ustalaşmış sermayeye asla güvenmememiz gerektiğini hepimiz biliyoruz ancak yakın zamanda otopark gibi bir planın olmadığı şu an hemen hemen kesinlik derecesinde doğruluk payına sahip. Otopark yapılmayacak olması elbette sermayenin gözünü buradan çektiği anlamına gelmiyor. Kesin olmamakla birlikte Divan Otel’in 40-50 tane daire aldığı söylentiler arasında. öte yandan buraların ticari alanlara dönüştürüleceğini de tahmin etmek gerekir. Bununla birlikte bir diğer şaşırtıcı (!) durum ise TÜRGEV’in buraya talip olduğu söylentisidir. Yani özetle otoparktan vazgeçilmesi bundan çok daha büyük planların olmasındandır.

    Ruhsatı veren çankaya Belediyesi

    Bütün bunların yanında merak edenler olacaktır: çankaya Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi, Saraçoğlu Mahallesi ile ilgili neler yapıyorlar? Ankara Büyükşehir Belediyesi ağzına Saraçoğlu kelimesini dahi almazken Saraçoğlu’nda şu anda hukuksuzca süren çalışmalara çankaya Belediyesi ruhsat vermiş durumda. Belediyenin ifadesine göre, sadece tarihi mahallenin özgün değerini koruyacak planlara ruhsat verdiklerini belirtmiş olsalar da, “bu planların özgün yapısının koruyacağına kim neye göre karar verdi? Halkın anısını dahi yaşatan bu mahallenin geleceği neden halkın katılımcı rolüyle tartışılmadı? Belediyenin özgünlük kriterleri nedir?” gibi soruların cevapları hep havada kalmaktadır. Sistem içinde “muhalif” olarak tanımlanan bir belediyenin bu kadar halktan uzak hareket etmesi de eleştirilmesi gerek ve kabul edilmemesi gereken bir durumdur. Bu soruları güçlü bir şekilde sormak ve tarihi Saraçoğlu Mahallesi’ni savunmak bir görevdir kanımca.

    İki örneği de incelediğimizde en başta dediğim gibi: Şırnak’tan Saraçoğlu’na yıkım şekilleri değişse de sonuç yok edimden öteye gitmiyor. Yine bu iki örnekten ekoloji mücadelesinin politik, ekonomik, sosyal, kültürel, tarihi ve yaşamsal odaklardan uzak olmadığını görüyoruz. Yapılacak herhangi bir ekoloji çalışmasını da bu odaklardan bağımsız yapmak eksik bir çalışma olacaktır. Şırnak’ı tarihi yapısından, Saraçoğlu’nu ekolojik yapısından bağımsız düşünmek; Şırnak’ta ve Saraçoğlu’nda şu an gerçekleşmeyen ancak ileride gerçekleşmesi olası sorunları eksik bırakmış olmaktır. Ekoloji mücadelesini tekilleştirmemek Şırnak’tan Saraçoğlu’na olası yıkımların yaşatılması demektir ve ekoloji mücadelesini bu minvalde ilerletmek hepimizin görevidir.

    ekoloji mücadelesi Saraçoğlu Şırnak yok edim
    Paylaş. Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Önceki YazıUluslararası koalisyondan SDG’ye ‘destek’ açıklaması
    Sonraki Yazı Sağlık çalışanları, haziran ve temmuz ayı ek ödemelerinin ödenmemesini protesto etti

    İlgili Yazılar

    Şırnak milletvekilleri: Ziraat Fakültesi taşınma kararı iptal edilmeli

    Güncel 1 Eylül 2023

    Şırnak’ta bir köy 20 gündür ablukada: GBT ile giriliyor

    Güncel 17 Ağustos 2023

    AKP’nin Şırnak’taki ‘güvenlik yatırımı’, 2.3 milyar TL’yi geçti

    Güncel 13 Ağustos 2023
    Destek Ol
    Yazılar

    İnsanlık Suçu İşlenirken

    - Toros Korkmaz

    El Tema!

    - Betül Yangın

    Savas Tamtamlarına Karşı Halklarımız Barış İster!

    - Toros Korkmaz

    Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)

    - Betül Yangın

    Güvenlik ve sürdürülebilirlik

    - Cengiz Onur

    Devlet sahipsiz mi, sahipleri kimler?

    - Hüsnü Gürbey
    Tarihten

    Bugün 30 Mart 1972 Kızıldere Katliamı’nın 50. yıl dönümü!

    Mahir Çayan, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Ertan Saruhan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Nihat Yılmaz, Ahmet Atasoy, Cihan Alptekin, Ömer…

    Seçtiklerimiz

    Kerbela’ya çevirdiler, konteynere tıktılar, şimdi de parselliyorlar

    - Bahadır Özgür

    Tatik ve Papik (Տատիկ և Պապիկ)

    - Siyasi Haber

    Meksika’da sergilenen sahte uzaylıların gerçek hikayesi, uzaylılardan bile ilginç!

    - Çağrı Mert Bakırcı

    Meksika Kongresi’nde gösterilenler ‘uzaylı’ kalıntıları mı? Sunum yapan Jaime Maussan kimdir?

    - Siyasi Haber

    Sezgin Tanrıkulu gündeme getirmişti… Kuşkonar-Koçağılı ve Kulp: 1990’lı yılların delilli cinayetleri

    - Siyasi Haber

    Kürtler, Arap aşiretleri ve karmaşık bir hesaplaşma: Suriye’de neler oluyor?

    - Fehim Taştekin

    Güncel Kalın

    Son felişmelerden haberdar olmak için E-Bültenimize üye olun

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook Twitter YouTube
    Emek

    CHP’li Başevirgen: 8 ayda 71 bin 500 esnaf dükkanını kapattı

    2 Ekim 2023

    İngiltere’de doktorlar bir kez daha grevde: 85 bin sağlıkçı iş bıraktı

    2 Ekim 2023

    TABİB “norm kadro” talebiyle Kartal Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi

    30 Eylül 2023
    Kadın

    İstanbul Sözleşmesi Avrupa Birliği’nde yürürlüğe girdi

    2 Ekim 2023

    İran’da 9 ayda bin 700 kişi tutuklandı

    30 Eylül 2023

    ‘Feminist Gece Yürüyüşü’ne katıldıkları için yargılanan kadınlar beraat etti

    28 Eylül 2023
    © 2023 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Siyasi Haber / Künye
    • İletişim
    • Gizlilik Politikamız

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.