Her türlü tahakküme, eşitsizliğe ve baskıya karşı yan yana mücadele eden, direncin onurlu, insanlaştırıcı gücünü ortaklaşa deneyimleyen her insanın, hele de komünistlerin en zor, en kaçınılası ve en buruk görevlerinden birisi yitirdikleri yoldaşlarını sonsuzluğa uğurlamaktır kuşkusuz. Biz bu göreve ansızın yakalandık!
Onun hakkında konuşurken, geçmiş zaman kipine geçmeye zorlanmak, önce yapamamak… Böyle konuşmaya başladığında da, burnunun direğindeki sızlamaya gözyaşının eşlik edişini yaşamak… Ardından bu Sevgili İnsan’ı özlemek… İnsanın ölümlü olduğunun bilincinde olmamıza karşın bu apansız, acele ve haksız gidişi kabullenmemek…
Hele etkileştiği tüm insanlarda derin izler bırakmış; tüm yoldaşlarına dostluğunun, sevgisinin, aklının ve birikiminin bir parçasını bırakmış; koşulsuz güven yaratmış Sevgili Mustafa Kahya’mız uğurlanan olduğunda, acı daha da katmerleniyor. İnsan, o ‘hain pıhtı’ya, o ‘iki yüzlü sigara’ya, işçi sınıfına reva görülen kapitalist yaşam koşullarına isyan ediyor bir kez daha …
*****
Sevgili Mustafa Kâhya, 1955 yılında Antalya’da işçi sınıfının içine doğdun. Antalya/Aksu ilk öğretmen okuluna gittin. Gençliğinin ilk yıllarında 1968’lerin devrimci eylemlerinden büyük ölçüde etkilendin. Okulun son yıllarında devrimci siyasal düşünce ve eylemleri nedeniyle Samsun Perşembe’ye sürgün edildin. Mezun olduğunda ilk tayin yeri Diyarbakır’ın Bismil ilçesi idi. Sadece bir sömestr yaptığın öğretmenlik mesleğini, tüm zamanını devrimci mücadeleye ayırmak için bıraktın.
1976 yılında, yoluna Kurtuluş Hareketi’yle devam ettin. Kurtuluş’un işçi sınıfı devrimciliği ve Kürt ulusal sorunu konusundaki yaklaşımları senin Harekete katılmanı sağlayan önemli etkenlerdendi. 1977 yılının başlarında Kurtuluş’un Antalya’daki örgütlenmesinde görev aldın ve Kurtuluş’un kitlesel olarak geliştiği Antalya’da il komite üyeliğini 12 Eylül Darbesine kadar sürdürdün.
1981 yılının sonunda İstanbul’da gözaltına alındın ve tutuklandın. Gözaltında yoğun işkence gördü ince bedenin. İzmir Buca ve Eskişehir hücre tipi cezaevlerinde sayısız direnişe katıldın. Eskişehir cezaevinde kalırken kazılan tünelin örgütleyicilerindendin. Kâhya, 1991’de cezaevinden tahliye oldun.
Siyasal faaliyetlerine Kurtuluş Örgütü adına Ankara’da devam ettin. Kurtuluş’un “sosyalist demokrasi” görüşü ekseninde geliştirdiği “sosyalist hareketin birlik ve yeniden yapılanması” girişimlerinde önemli görevler üstlendin. BSP ve sonrasında ÖDP ve SDP’de MYK üyeliği görevlerinde bulundun. Yeniden Kuruluşa giden yolda kendisini geçiş partisi olarak tanımlayan Sosyalist Parti’nin kuruculuğunu ve sonrasında genel başkanlığını yaptın. Örgüt içindeki tartışmalarda gelenek takipçiliği fikrinden ziyade, dünün kazanımlarını önemseyen ama yeniden yapılanmayı öne çıkaran bir fikri ödünsüz bir biçimde savundun.
*****
Ve bir itiraf! Sevgili Kahya, geride kalanlar ne yazık ki seni konuşurken ve yazarken, geçmiş zaman kipini kullanmayı öğrenecek! Üzgünüm, ama bu zorunlu! Kendimizi sağaltmalı ve yola koyulmalıyız! Ama biz uzunca bir süre şunu düşüneceğiz bilesin! “Mustafa Kahya yaşasaydı ne yapardı!”.
*****
Sevgili Mustafa Kahya, şu an şimdiki zaman kipindeyiz! Yokluğunda, senin gibi, Sosyalist Yeniden Kuruluş (SYK) sürecinin her zeminde başarıya ulaşması için çaba gösteriyoruz. Yeniden kuruluş sürecinde farklı komünistlerle yeni bir hayat kurma konusunda hem teorik hem de pratik olarak en istekli olanların arasındayız senin gibi. Sosyalist demokrasinin kitleler nezdinde yeniden itibar kazanması için birleşik mücadele alanlarına akıyoruz tıpkı senin gibi… Kâhya, senin gibi, enternasyonalist bir komünist olarak Kürt halkının ve kadınların özgürleşmesi mücadelesinin yılmaz bir savunucusuyuz.
2013 yılında kuruluşunu birlikte gerçekleştirdiğimiz Gezi İsyanı içinde Partimiz SYKP’nin “yeniden kuruluş fikrinin ve pratiğinin en önemli kurucusu ve taşıyıcılarındanız senin gibi… Töreninde seni uğurlamaya pek çok şehirde gelen binleri aşan Sosyalist Yeniden Kuruluşçu, “Atom Karınca”, “Devrimin Hamalı”, “Küçük Dev İnsan”ı, olarak büyük kavgamıza emek veriyor, güç veriyor bilesin!
*****
Ve seni uğurlama törenindeki anlar! Senin de tahmin ettiğin gibi törenin çook kalabalık! Gençler, gençliklerine yakışmayacak ölçüde üzgünler… Yetişkinlerin yüzlerindeki çizgiler daha bir derinleşmiş sanki… Sanki düzlem değiştirmiş gibiyiz. Gözyaşları içinde birbirine sarılan insanların acıları ve umutları!
Havadaki acı adeta yüze çarpıyor; yani şairin dediği gibi “Hava kurşun gibi ağır”!
Yürekler senin dışında her şeye yabancı! Yabancı bu mekânlar! Bu sokaklar!., Yabancı bu binalar! Yabancı bu sesler…
Sadece Latife ve Rosa yabancı değil! Senin yoldaşların ve dostların yabancı değil!
Çünkü bizlerde sen varsın, Kâhya var! Seninle ile yaşanmışlıklar var! Bizlerde insana olan inancın sıcaklığı var; bencil olmamanın, özveri ve çilenin tatlılığı var! Sevgi var! Direnç var, kaçış öyküleri var! 12 Eylül işkencelerine tanıklıklar var! Devrim ve sosyalizm mücadelesi var!
Sen varsın Kâhya! Yüzlerdeki acı ve umutta!
Bizlerde senden, Kâhya’dan ne çok şey var…
Bu yüzden ‘Hepimiz Mustafa Kâhya’yız’!
Bu yüzden bu acıya katlanacak ve umudumuzu hep canlı tutacağız!
Bu yüzden, “Yine Kazacak ve Yine Kaçacağız,! Yine Yıkacak ve Yine Kuracağız”, Sosyalist demokrasi için!, Halkların Kardeşliği ve Eşitliği İçin! Kadın özgürlüğü için! Tüm ezilenlerin kurtuluşu için…