SEÇTİKLERİMİZ – Ayşe DÜZKAN’ın ArtıGerçek’teki yazısı: yugoslavya savaşı’nda sivillere karşı işlenen suçlar, işlenmeden engellenebilir miydi? tabii ki evet. bu yugosylavya’nın bölünmesi sürecinden ve ona eşlik eden çatışmalardan sadece savaş suçları işleyenler mi sorumluydu? tabii ki hayır.
ratko mladic müebbet hapse mahkum edildi.
bu bosna savaşı sırasında katledilmesine sebep olduğu binlerce insanın, tecavüz edilmesini emrettiği binlerce kadının yüreğini soğutmuş mudur, bilmiyorum. ama cezasız kalmasının acılarını arttıracağına şüphe yok. bosna’da işlenen savaş suçlarıyla ilgili hakkında soruşturma açılan 161 kişi var. evet, sadece 161 kişi. bunların hepsi yakalandı, en önemli sanıklardan biri olan miloseviç de dahil olmak üzere, bir kısmı mahkeme sonuçlanmadan öldü; suçsuz bulunanlar, 3.5 yıl, 5 yıl gibi kısa süreli hapis cezalarına çarptırılanlar var. tabii 40 yıl ve ömür boyu hapse mahkum edilenler olduğu gibi.
yugoslavya’nın dağılma sürecine eşlik eden savaşlar, “etnik temizlik” teriminin ilk kez kullanıldığı çatışmalar oldu. etnik temizlik sadece katliamlarla yürütülmedi, doğurganlığı olan her boşnak kadınına bir sırp doğurtmak hedefiyle bütün kadınlara tecavüz edildi. tanıklıklar, ortaokul öğrencilerinin toplu halde öğretmenlerine tecavüz etmesi, komşuların tecavüzü gibi dehşet verici vakalar içeriyor; ve tabii böyle şeyler sadece mağdurların hayatını etkilemez, bunları yapanlarla yaşamak zorunda olmak da az şey değildir. savaş sırasında, belgrad’da, kendilerine küfür edenlere, tükürenlere rağmen düzenli olarak oturma eylemi yapan savaş karşıtı siyahlı kadınlar grubunun işaret ettiği noktalardan biri de buydu.
ama uluslararası mahkemede neden bu kadar az sayıda sanık yargılandı?
türkiye’de kadın erkek çok sayıda insanın özendiği savaş, suçun suç olmaktan çıktığı bir ortam anlamına geliyor, aynı zamanda. ve hukukun işlemediği bir dönem… askerlerin birbirini öldürmesi gibi, savaş suçu olmayan ama insanlık açısından suç olan olaylar bir yana, sivil halka yönelik birçok suç işleniyor.
başka savaşlarda bu suçluları saptamak zor olabilir ama özellikle saraybosna gibi küçük bir yerde birlikte yaşayan, birbirini tanıyan insanların suçluları tespit etmesi mümkün ve kolaydı. ama herhangi bir savaşta işlenen bütün suçlar cezalandırılsa, bir daha savaş yürütmek bu kadar kolay olabilir mi?
yugoslavya dağılırken savaş suçlarının çoğunu sırplar işledi. ama başka kimsenin suç işlemediğini söylemek mümkün değil; nitekim, türkiyeli islamcıların yere göğe koyamadıkları, eski nazi, “bilge kral” aliya izzetbegoviç’in cenazesi sırasında, onunla ilgili de soruşturma yürütüldüğünü lahey’deki savcılardan biri açıklamıştı.
yugoslavya savaşı’nda sivillere karşı işlenen suçlar, işlenmeden engellenebilir miydi? tabii ki evet. bu yugosylavya’nın bölünmesi sürecinden ve ona eşlik eden çatışmalardan sadece savaş suçları işleyenler mi sorumluydu? tabii ki hayır. bununla ilgili onlarca unsur sayılabilir. ikinci dünya savaşı sırasında örgütlenen sırp çentikler, yugoslavya’yı kuran partizanlara karşı güçlerini korumuştu, tito’nun özyönetim modeli farklı cumhuriyetler arasında ekonomik farklılıklar olmasına yol açmış, bu da birliği zedelemişti. nato, avrupa’nın ortasında nato üslerinin bulunmadığı bir ülkeye tahammül edemiyordu, diğer yandan başta almanya olmak üzere avrupa devletleri yugoslavya ekonomisine göz dikmişti. bu sürece karşı çıkanların sırp güçleri olmasının, onların haklı olduğu anlamına gelmeyeceği açık. nato’ya, emperyalizme karşı tarafta durmak haklı olmak için yeterli değil.
güney afrikalı başpiskopos desmond tutu, ırak’la ilgili george bush ve tony blair’in neden yargılanmadığı sorusunu sormuştu. yugoslavya’nın dağılma sürecinde işlen suçlarla ilgili yargılanması gerekenden de yugoslavlardan ibaret değildi.
ama bu yazıyı, tarihi hatırlatmak için yazmadım. savaşların ardından yetersiz de olsa, sonuçlar adil olmasa da uluslararası hukuk çerçevesinde mutlaka soruşturmalar ve davalar yürütülüyor; bunlar genellikle emperyalist güçlerin söz konusu bölgeyi yeniden tasarlamaları sürecinin bir parçası oluyor.
suriye savaşı sona eriyor, masalarda bir biçimde anlaşma sağlanacak. esad ülkesinin başında, kürtlerin yönetsel bir varlığının olacağı aşikâr. ışid, geride irili ufaklı tekfirci gruplar bırakarak başka ülkelere doğru çekiliyor. suriye yaralarını sarmaya çalışacak. ve muhakkak ki bu süreçte işlenen savaş suçları için de lahey’de bir mahkeme kurulacak. binlerce kişiyi katleden, binlerce kadına tecavüz eden tekfircileri tespit etmek güç. onlara yıllarca destek vermiş, varlıklarının müsebbibi olan emperyalist güçler de bu mahkemelerden muaf olacak tabii. öyleyse şunu düşünmemizin zamanı bence. sizce suriye ile ilgili olarak lahey’de kimler yargılanabilir?