GÜLFER AKKAYA yazdı: “Nefret ve kindarlık üzerine kurulu linç politikası sadece dirileri hedef almıyor. Artık ölmüşlerimiz de hedefte. Terörist diye camiye alınmayan cenazelerden, çırılçıplak teşhir edilen gerilla kadın ölü bedenlerine, terörist diye mezardan çıkartılan yaşlı bir kadının cenazesine dek insanlığı içinden kusmaya başladı toplum.”
GÜLFER AKKAYA
Hatun Tuğluk’un cenaze töreninde yaşananlar her açıdan dehşet verici. Ve asla ilk değil. Ülke tarihi bu ve benzeri dehşet verici olaylarla dolu. Devletin geleneği bu. Burası katillerin, katliamcıların ödüllendirildiği bir yer.
Ama aklı başında insanları ürküten şey sadece yaşanan olayın dehşet vericiliği değil.
Asıl dehşet verici olan, dehşet verici olayların sanki bir merkezden yönlendiriliyormuşçasına rutinleşerek yaşanıyor olması. Ve gerçek faillerin hep bir giz perdesiyle saklanıyor olması.
Bu kez yine ülkenin başkentinde, orta yerinde oldu. Hem de polisin yanı başında. Saatlerce. Tüm bunlar yaşanırken, ne hikmetse bir süre Bakanlara, yetkililere ulaşılamamış. Zaten hep böyle olmuyor mu?
Ankara’nın orta yerinde, Ankara Garı önündeki katliama ne kadar benziyor değil mi? Bana onu hatırlattı.
Ama olanları öğrendikçe yaşananlar Ankara katliamı yanı sıra daha evvelini de anımsatıyor.
Sivas, Madımak katliamını. Orada da gün boyunca süren oyalanmanın ardından otel önünde katiller sürüsü toplaşacak ve katliamı gerçekleştireceklerdi. Yine din, yine vatan adına.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın bugünkü “Cenazenin mezarlıktan çıkarılması 20-25 kendini bilmez kişi tarafından yapılmış bir iş değildir. Bunları savunmak için söylemiyorum ama kamuoyunda sanki böyle bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Bunun yanlışlığını ifade etmek için özellikle vurgulamak istiyorum. Çünkü ona böyle bir şey yapılması daha da büyük bir çirkinlik, saygısızlık olur. Büyük bir suç olur” açıklaması organize dinci-şoven erkek güruhunu savunan bir açıklamadır.
O cenazenin mezarlıktan çıkartılmasına neden olanlar ne yaptığını bilerek, planlayarak oraya gelen 20-25 (ki tanıkların belirttiklerine göre linççi sayısı daha fazla) kişidir.
Cenazenin defnedildiği mezardan çıkartılmasına neden olanlar bu İslamo-faşist erkek güruhudur. O cenaze oraya gömülmeyecek yoksa çıkartıp parçalarız diyenler onlar değil mi? Bu saldırıların ardından kim yakınının cenazesini o mezarda bırakır?
Bu çok büyük bir saldırıdır ve bu güruh suç işlemiştir. Üstelik suç sadece cenazeye ve cenaze yakınlarına karşı değil, topyekün topluma karşı işlenmiştir. Toplum ürkü içinde. Bu nedenle failler bulunmak ve hızla cezalandırılmak zorundadır.
Asla olmasını istemeyiz ama aynı şey Bozdağ’ın başına gelseydi aynı açıklamayı yapar mıydı?
Bu açıklama olayın faillerini kayırıp, suçlarını hafifleten bir açıklama. Onları koruyup kollayıp cesaretlendiren bir açıklama.
Yanı sıra Ankara Valiliği’nin yaptığı açıklama da şöyle:
“Vefat eden eski Milletvekili Aysel Tuğluk’un annesi, merhume Hatun Tuğluk’un, İncek Mahallesi Mezarlığına defninde, 20-25 kişilik bir grubun sataşma girişimi meydana gelmiştir.
Güvenlik güçleri olaya hemen müdahale ederek gerekli güvenlik tedbirlerini almış ve bu grubu mezarlık alanının dışına çıkarmıştır. Bu olaydan sonra cenaze sahipleri merhume Hatun Tuğluk’un İncek Mahallesi Mezarlığına defninden vazgeçmişlerdir.”
Ankara Valiliği dinci-şoven saldırıya sataşma girişimi diyor. Her ne işse sataşanlara sataşan tek bir polis yok. Sataşanlar saatlerce sataşmaya devam ediyor.
Her iki açıklama sorumluluğu esas sorumlulardan kaçırıp cenaze yakınlarına yıkmakta. Çünkü siyasal ve toplumsal açıdan vebali çok ağır bir olay bu. Üstelik sadece ilgili bakanlıkları değil, bizzat iktidarı ilgilendiren bir olay. Zira hem devlet geleneğinin toplumsal hafızamızda bıraktıklarının bizlere hatırlattıkları var ortada, hem de yıllardır iktidar partisi tarafından sürdürülen kutuplaştırıcı, düşmanlaştırıcı, nefret ve linç kültürünü besleyen politikaların sonuçları var.
Ortada organize bir suç var. Ve saatlerce süren İslamo-faşist saldırı karşısında duran, bekleyen, müdahale etmeyen polisler var.
Sonuçta gömülemeyen bir cenaze var.
İçişleri Bakan Soylu’nun mezarlığa gidip “Bu cenaze buraya gömülecek” demesi de açıkçası boşuna. Zaten sonuç da bunu gösterdi. Her gün her gün en üst perdeden sırf sizin gibi olmadığı için milyonlara terörist damgası vurursanız 78 yaşında bir kadının cenazesine terörist diyerek dünya âleme rezil olursunuz.
Yüzünüz yere düşer. Tarihe böyle yazılırsınız.
Nefret ve kindarlık üzerine kurulu linç politikası sadece dirileri hedef almıyor. Artık ölmüşlerimiz de hedefte. Terörist diye camiye alınmayan cenazelerden, çırılçıplak teşhir edilen gerilla kadın ölü bedenlerine, terörist diye mezardan çıkartılan yaşlı bir kadının cenazesine dek insanlığı içinden kusmaya başladı toplum. Gelinen durum sadece eğitimde sıfır çekmeyle sınırlı değil. İnsanlıktan sıfır çekiyor toplum.
Kimse bana olmaz demesin. Aysel Tuğluk HDP’li teröristti, oh olsun diye düşünmesin. AKP, HDP’yi terörist diye damgalamaya çalışırken terör bambaşka yerlerde hortluyor. Ve bu terörün vurmayacağı kimse yok.
Bebeklerin, çocukların, yaşlı kadın ve erkeklerin terörist diye damgalanıp, işkence görüp hapis yatırıldığı ama ölünce toprağa yatırılmamaya çalışıldığı bir ülkeden bahsediyoruz sonuçta. Bunları yapanların terörist sayılmadığı bir ülkeden.
Bu dehşet verici dinci-şoven saldırıya susanlar, bunu yapanları helal olsun be diye alkışlayanlar bilmeli ki bu terör bir gün onun da kapısını çalacak.
İktidar bu olayın benle ilgisi yok diyorsa tüm sorumluları bulup hızla cezalandırmalı. Bu olana kadar biz mevcut devlet geleneğinin, bugüne kadar Alevilere, Kürtlere, Ermenilere "sataşan" tarihle yüklü gerçekliği üzerinden düşünmeye devam edeceğiz.