EGE URAL
Son günlerde ortaya çıkan ve sosyal medyada hızla yayılan o meşhur ‘Bakın AKP’nin sağlık reklamında oynayan adam kim çıktı’ başlıklı habere merakıma yenik düşüp tıkladım, izledim. Merakıma yenik düştüğüm gibi, az kalsın bayılıp sandalyemden de düşecektim.
Öncelikle belirtmemde fayda var, beni hayretlere düşüren, reklam filminde oynayan zatın geçmişte, ünlü şovmen Mehmet Ali Erbil’in elinden koca salamı yemeye çalışması değil de. Reklam filmindeki adaletsizlik, acımasızlık, şarlatanlık artık ne derseniz deyin, o oldu. Çünkü hepsi de buram buram kokuyordu.
AKP’nin bugüne kadar yapmış olduğu reklam kampanyaları dahilinde çekilen reklam filmlerini iyi-kötü izledik, biliyoruz. Hepsi de baştan aşağı saçmalıklarla ve hatalarla doluydu. Ama bu reklam filmini izlerken kalp atışlarımın hızlandığını, elimin ayağımın istemsiz bir biçimde titrediğini ve bir gözümün seyirdiğini hissettim.
Neymiş efendim, evlenince geze geze Türkiye turu yapalım demişler de, oraya da gidelim buraya da gidelim derken, eşi düşüp bayılıvermiş de. Ambulansı aramışlar karadan beklerken denizden gelivermiş de, sonra da kadının hamile olduğu öğrenilmiş falan, filan.
Bu yazılmış replikleri, o zat okurken birden beynimde şimşekler çakmaya başladı! Peki neydi bu kadar canımı sıkan, kanımı donduran, vücudumu tepkimelere sokan?
…
Tarih 24 Şubat 2008, Şanlıurfa merkeze bağlı Çekçek köyünde yaşayan dört çocuk annesi ve dokuz aylık hamile olan Hatice hanım, Şanlıurfa Kadın Doğum Hastanesine yetiştirilmeye çalışılırken yolda karnındaki bebeğiyle birlikte hayatını kaybetti. Hamile kadının ihmaller sonucu hayatını kaybettiği iddia edildi.
Tarih 6 Şubat 2014, Van’ın Gürpınar ilçesinin Yalınca Köyü’nde yaşayan Taş ailesi, hastalanan bir buçuk yaşındaki çocukları Muharrem’i yolların kapalı olması nedeniyle hastaneye ulaştıramadı. Minik Muharrem yaşamını yitirdi. Deniz zaten yoktu ama ne karadan ne de havadan destek geldi. Babası Muharrem’in cesedini sırtında çuvalda taşıdı. Yandaş gazete bu duruma ‘mizansen’ diye manşet attı.
Tarih 3 Ağustos 2014, Minik Diyar havale geçirdi, babası Diyar’ı, Iğdır’dan Kars’a, Kars’tan Erzuruma oradan da Sivas’a götürdü. Hastane hastane gezdirdi, çünkü gerekli müdahaleler imkansızlıktan yapılamıyordu. Minik Diyar’ın bedeni bu şartlara dayanamadı, yenik düştü. En son ne bir helikopter ne bir ambulans tahsis edildi. Acılı baba çocuğunun tabutunu dokuz saatte bir ticari taksinin arka koltuğunda memleketine götürdü. Adamcağız katıldığı canlı yayında küfür etti. Bir küfür, bir canlı yayına ancak o kadar yakışabilirdi.
Son olarak üç gün önceki olay, Tarih 3 Mayıs 2015, Kars’ın Digor ilçesine bağlı, Kocaköy’de sekiz aylık hamile bir kadının dokuzuncu kez gittiği poliklinikte ayakta zor dururken, ilgisizlikten, karnındaki bebeğiyle yaşamını yitirdiğini ailesi anlattı. Adı Nurgül’dü. İki saat erken müdahale edilseydi yaşama şansının olabileceği ortaya çıktı.
Bu ve bunun gibi örnekler malesef ülkemizde sıkça görülüyor, yaşanıyor. Ne yazık ki ‘Yeni Türkiye’ bizlere böyle reklam filmlerindeki gibi göz boyayıcı masallarla ve hikayelerle yutturulmaya çalışılıyor. Ama bu yukarıda yazanlar oluyor. Bir o kadarından haberimiz bile olmuyor!
İnsanlar hayatlarını kaybediyor. Minicik çocuklar, gencecik insanlar, yaşlılar yaşamlarını yitiriyor. Neden? Belki hastane yollarında ölüyorlar, hastanelere ulaşamadıkları için ölüyorlar. Ulaşabilenler de imkansızlıklardan, ihmallerden yaşam mücadelelerini veremeyebiliyorlar.
İnsan hayatı her geçen gün ucuzlaşırken, göz boyayıcı, aldatıcı kampanyalar ve reklam filmleri de her geçen gün artıyor. Gerçekler balçıkla sıvanmaya, kapatılmaya çalışılıyor.
Diğer tüm reklam filmleri sineye çekilebilir, belki gülünüp geçilebilir türden olabilirdi. Ancak bu hiç değildi, kabul edilebilir gibi değildi!