HALE DALKIRAN yazdı: “Sağlığın piyasalaştırıldığı bir düzende, sağlık sisteminin temel dinamiklerinden olan biz hemşireler de diğer tüm sağlık çalışanlarıyla birlikte iş güvencesinden yoksun, esnek ve kuralsız çalışmaya zorlanıyoruz. Bu durumda da sistemin yarattığı sorunların sorumlusuymuşçasına şiddetin ilk hedefi haline geliyoruz.”
HALE DALKIRAN
SES Kayseri Şubesi
Biz hemşireler doğumdan ölüme kadar en güç anlarında insanların yanındayız. İşimiz çok zor. Buna rağmen sıkça eleştiriliyoruz. Bazılarının kafasında şöyle bir izlenim bırakılmış olabilir: “Hemşireler ne yapıyor ki? Oturdukları yerden para kazanıyorlar! Üstüne üstlük hak ettiklerini alamadıklarını iddia ediyorlar!” İnsanlar genelde doktorları kahraman ilan ederken, hemşireleri küçümsüyorlar. Halbuki hastanede geçirdikleri süre içinde ailelerinden ve doktorlarından daha çok hemşirelerle iletişim içindeler. En mahrem ihtiyaçlarını biz karşılıyor, gereksinim duydukları bakımı biz yapıyoruz; sırlarını, acılarını, yalnızlıklarını bizimle paylaşıyorlar. Buna rağmen öyle düşünenlere söyleyecek çok sözüm yok.
Bir hemşire olarak ağır şartlarda ve yoğun çalışma saatleri içerisinde hastalarımızın her türlü ihtiyacını empatiyle karşılayıp, bakımlarını ve tedavilerini titizlikle gerçekleştirmeye çalışan, vefalı bir mesleğin temsilcileriyiz. Yeri geliyor uykumuzdan feda ederek nöbetimize gidiyor, yeri geliyor hastalarımızın acısını dindirebilmek adına durmaksızın gece ve gündüz çalışıyoruz.
Tüm bu fedakarlıklara karşı insanlarla en çok muhatap olan hemşireler, tacize ve şiddete maruz kalabiliyor. Emeklerimizin hiçe sayılması ve saygısızda davranışlar görmek bu mesleğin emekçilerini fazlasıyla yıpratıyor.
12 Mayıs dünya hemşireler gününü kucaklarımızda çiçekler yerine, elimizde pankartlar, dilimizde sloganlarla, taleplerimizle, içimize dert olan mesleğimizin onurunu savunarak karşıladık. Ben mesleğimizi, kim olduğumuzu arkadaşlarımın pankartlarla dile getirdiği cümlelerden anlatmak istiyorum.
Hemşirelik Ve Ebelik Yasası İstiyoruz!
1954 tarihli yasada hemşirelerin asıl görevinin hekim tarafından önerilen tedavi tedbirlerini uygulamak olduğu gösterilmiş, ayrıca aşı, pansuman ve enjeksiyon konusunda hemşireler yetkili kılınmış; koruyucu hekimlik ve bulaşıcı hastalıkla mücadele tedbirleri konusunda da hemşirelere görev verilmiştir. 2007 yılında çıkan, bir sürü umut bağladığımız yeni kanun, bu konudaki belirsizliği koruyarak tam bir hayal kırıklığı oldu. Yani 64 yıldır bu ülkede hemşirelik mesleğinin adı ve kimliği bir türlü konulmadı. Hastanelerde, halk sağlığında, taşrada eğitimimiz, birikim ve becerilerimizle, yasal olarak savunmasız, görev tanımı belirsiz, her an şiddetle karşı karşıya ve hak ettiğimiz değeri göremeden çalışıyoruz.
Gelelim kariyer hayatımıza. Yeni yasadaki ilgili maddedeki fıkralardan biri şöyle diyor: “Hemşirelerin birinci fıkrada sayılan hizmetlerde çalışma alanlarına, pozisyonlarına ve eğitim durumlarına göre görev, yetki ve sorumlulukları Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir." Dolayısıyla konu, yeni yasada da ayrıntılı olarak belirlenmemiş, yönetmeliğe bırakılmıştır.
Hastanelerde lisans ve lisansüstü eğitimini tamamlamış ya da farklı alanlarda sertifika almış olan sağlık çalışanları hiçbir zaman kendi uzmanlık alanları dahilinde istihdam edilmemektedir. Bu, yıllardır mesleğimizin kanayan yarasıdır. Gece nöbet tutup gündüz okula giderek (hele bir de evli ve çocukluysa) aldığı diplomasını kolunun altına sıkıştırıp hastanelerde eğitim almadığı alanlarda çalıştırılan nice sağlık emekçisi var. Üstelik Sağlıkta Dönüşüm Programı ile yaygınlaştırılan güvencesizlik sonucunda aynı okulu bitiren, aynı işi yapan, aynı unvana sahip kişiler farklı özlük ve mali haklarla çalıştırılabilmektedir. Bu, kesinlikle kabul edilir bir durum değildir.
Ayrıca Türkiye’de hemşireler olarak hem kamuda hem de özel sağlık alanında kendi iş tanımlarımız dışındaki işlerde de çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Mesleğimizin görev sınırları belirsizleştirilerek mesleki bağımsızlığımız yok ediliyor.
Sağlıkta Dönüşüm Programı, bizlerin mesleki sorunlarını daha da büyütmüştür. Şimdilerde hemşirelik mesleği, 'yardımcı sağlık elemanı' tanımıyla yürütülmeye başlandı. Sağlık meslek liselerinde okuyan 17-18 yaşındaki lise çocukları hastanelerde yaptıkları stajlarda, alınmadıkları +18 filmlerde görebilecekleri türden travmatik vakalarla karşılaşıyorlar. Tek fark bu çocukların gördüğü, dokunduğu olayların gerçek olmasının korkunçluğudur. Liseden sonra çocuk işçi olarak taşeronların birincil sömürü kaynakları olacaklar. Öte yandan hemşirelik mesleği daha da içi boşaltılarak vasıfsız bir hale gelecektir.
Sonuç olarak hemşirelik meslek tanımları günün koşullarına göre yeniden düzenlenmeli ve ILO hemşirelik anlaşması imzalanarak gerekleri yerine getirilmeli, sağlıkta çocuk işçiliğinin önüne geçilmelidir.
Baskı Ve Eşitsizliğe Karşı Meslek Onurumuza Sahip Çıkıyoruz!
Sana En Çok Gece İhtiyacım Var Annem, Ama Yoksun!
Anneyim, Eşim, Bunu Unutma!
Çocuğumu Gören Var mı?
Hemşireler olarak; iş ve gelir güvencesizliği, uzun süreli çalışma, yoğun nöbetler, angarya işler, düşük ücret ve riskli çalışma koşulları, performans, zor ve gereksiz karmaşık görevler, yetersiz dinlenme araları, neo-liberal toplam kalite yönetimi baskısı altında işimizi yapıyoruz. Ancak biz robot değiliz, aynı zamanda anneyiz, eşiz. Taleplerimizse; işyerlerinde şiddet ve tacize yönelik önleyici uygulamaların yaygınlaştırılması, kadro ve unvan durumuna bakılmaksızın tüm çalışanlara hukuki yardım verilmesidir.
Tüm yöneticiler, liyakata göre ve çalışanlar tarafından seçilmeli, yöneticilik görev süreleri de sınırlandırılmalıdır. Doğum izinleri ücretli hale getirilmeli, 7/24 ücretsiz, anadilinde kreş sağlanmalıdır. Haftalık çalışma saati 35 saatle sınırlandırılmalı, gece çalışması meslekte artan yıl oranına göre azaltılmalı ve gece mesai saati 2 ile çarpılmalıdır.
Hemşire Robot Değildir!
Eleman Değilim, Hemşireyim, Ebeyim!
Evin Yolunu Unuttuk, Hemşire Sayısı Artırılsın!
Sağlığın piyasalaştırıldığı bir düzende, sağlık sisteminin temel dinamiklerinden olan biz hemşireler de diğer tüm sağlık çalışanlarıyla birlikte iş güvencesinden yoksun, esnek ve kuralsız çalışmaya zorlanıyor ve sosyal devlet anlayışının çok ötesinde bir sağlık hizmeti vermek zorunda bırakılıyoruz. Bu durumda da sistemin yarattığı sorunların sorumlusuymuşçasına şiddetin ilk hedefi haline geliyoruz.
Son dönemlerde OHAL’i bahane ederek çıkarılan KHK’lerle sağlık emekçilerinin iş güvencesinin fiilen ortadan kaldırılması, sağlık hizmetlerini sunma noktasında hemşirelerin de birçok sorunla karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. Şehir hastaneleri modelini referans aldığımız batı ülkeleri içerisinde hemşire istihdamı göstergelerinde Türkiye en alt sıralarda yer almaktadır.
Sağlık hizmeti sunumu son 10 yılda 3 kat artmasına rağmen hemşire sayısının ihtiyaca yanıt verecek düzeyde olmamasının yükü yine fazla çalışma ile hemşirelere yıkılmaktadır. Bugün yaklaşık 400 bin hemşire istihdamına ihtiyaç varken 2017 verilerine göre aktif çalışan 130 bin hemşire ile sağlık hizmeti verilmeye çalışılmaktadır.
Fazla çalışma ve iş yükünün artması sonucu tükenme noktasına gelen hemşirelik mesleğindeki eksiklik, bir an önce kadrolu ve güvenceli istihdamla tamamlanmalıdır. Hemşirelerin özlük hakları ve kazançları iyileştirilmelidir. Hemşireler tüm ek ödemeleri ve temel ücretleriyle beraber halen yoksulluk sınırının altında ücretlendirilmektedir. Döner sermayeden yapılan kesintiler, hemşireler başta olmak üzere tüm sağlık çalışanları açısından maddi ve manevi hak kayıplarına neden olmaktadır. Hastayı para-puan olarak hesaplayan performans sistemine göre ücretlendirme değil, çalışırken ve emeklilikte insanca yaşamaya yetecek düzeyde ücret ödenmesini istiyoruz. Çalışırken maruz kaldığımız risklere karşı güvenli çalışma koşulları oluşturulmalı, hemşirelik mesleği ağır ve tehlikeli işler kapsamına alınarak, fiili hizmet süresi zammından tüm hemşireler adil biçimde yararlanmalıdır.
Uzun Sözün Kısası;
Psikoloğa Gittim, Eylem Yapın! Dedi…