Hem bireysel hem de toplumsal “Kurtuluş” özlemidir anlatılan. Hem Ordulu Emin’in hem de 1970’lere damgasını vuran sosyalist hareket “Kurtuluş”un bireysel muhasebesidir aynı zamanda.
“Edebiyat yapma” sözünü süslü -belki biraz yapmacık- anlatımlar için kullanırız. Peki, gerçekleri alabildiğine yalın ve içten aktaran anlatımlara ne diyeceğiz?
Memet Kara, “Ordulu Emin’in ‘Kurtuluş’ Tarihi”nde sadece kendi yaşamını değil, bir kuşağı, belirleyen önemli bir süreci anlatıyor. Öğrenci olarak geldiği İstanbul’da kurduğu arkadaşlıkları; kararlılığı sayesinde kendisini -kendi deyimiyle- asker yapar. Buradaki “asker”lik itiraz etmeme, koşulsuz riayet etme ve hayatını vakfedecek denli sahiplenmektir.
Hayatın gerçekleri…
İlhan Berk, “Neler çekmiş halkım / Türküler şahit” diyordu… Memet Kara da, türkü yerine anlatıyı seçmiş çektiklerine şahitlik etmesi için. Yazar olmadığını iddia etse de, “İletişim Yayınları’ndan çıkması yazdıklarının ne denli önemli ve ne denli içten ve akıcı bir anlatımı olduğunun kanıtı. Hele de Tuğrul Paşaoğlu aracılığıyla giden kitapların yayın kurulundan geri dönmesi gibi bir olgu varsa…
Gerçeklik, nereye kadar?
Size de belirleyici gelen ayrıntılar bir süre sonra önemsizleşebilir. O gün görmedikleriniz aradan geçen süre içerisinde çok daha büyük anlam yüklenebilir… Kuşkusuz bazılarımız ayrıntıların farkına çok daha erken varırız ve öne çıkarırız; bazılarımızsa gözlem gücüyle betimleriz yaşadıklarımızı… Bu, sosyal hayatta olduğu gibi aşkta da geçerlidir. Kendinizden pay biçin.
Peki, anlatılanlar nereye kadar doğrudur, nereden itibaren kayar öznelliğe? Bunun belli bir reçetesi yok. Yazarın anlatımıyla akıp gidersek, anlatılanları “doğru” olarak benimseriz. Hoş, “doğru”luk da göreceli bir kavramdır ya, o ayrı bir nokta. Yazarın dile getirmediklerinden -daha önceki birikimimizle- kendi doğrularımıza ulaşabiliriz. Bu önemli bir noktadır, çünkü okuru düşünmeye, olguları birleştirmeye yönlendirir.
Anlatılan bizim de hikâyemizdir…
Ordulu Emin, 1974-1985 arasında kendi başından geçenleri anlatıyor. Ama şöyle bir baktığınızda, anlatılanlar sizin de yaşadıklarınızdan pek farklı değil. Çünkü hemen her şehirde, mahallede, okulda, fabrikada siyasal ve antifaşist mücadele veriliyordu, gizliden gizliye aşk yaşanıyordu, platonik. İsimler değişiktir ama yaşananlar üç aşağı beş yukarı benzerdir.
Memet Kara, Kurtuluşçudur, öğrenciliği bırakıp devrimci mücadeleye adar kendisini… Örgütü nereye gönderirse, ne isterse itiraz etmeksizin yapar. O dönemde yaptıkları, yaşadıkları ile kırk yıla yakın bir süre yaşamış, kendince muhasebesini yapmıştır, iyi-kötü. Bunların tarihe kalması, gelecekte de rehber olması için yazmaya karar verir. Kuşkusuz eksikleri vardır, şu geçen kırk yılda çok şey unutulmuştur, insan hafızası unutmakla meşhurdur zaten. Yukarıda da değindiğim gibi unutulanları siz –eğer aynı şeyleri aynı mekan ve zamanda yaşamışsanız- tamamlayabilir, düzeltebilirsiniz. Siz de yazabilir, yazdıklarınızla insanlara sizin doğru ve gerçeklerinizi aktarabilirsiniz… Memet Kara, bu anlamıyla da çok doğru ve çok önemli bir şey yapmıştır. Keşke herkes aynı şeyi yapsa, yazsa yaşadıklarını.
“Resmi tarih”
Ordulu Emin, yani Memet Kara yaşadıklarını anlatıyor kendi cümleleriyle. Alabildiğine sıcak, alabildiğine içten ve alabildiğine taşıyıcı bir dille. İtirazlar gelecektir, geliyordur da muhakkak, ama bu “resmi” bir tarih değildir ki! Beğenmeme hakkınız saklıdır kuşkusuz, ancak sadece anlatımına… İnanıyorum ki -ki İletişim Yayınları Yayın Kurulu da aynı inançta olsa gerektir- Memet Kara’nın bu anılar toplamı ileride bir akademik çalışmayla “resmi tarih” için dayanak olacaktır. Ancak hemen bildirmeliyim ki resmi tarihler hiçbir zaman sözlü tarih kadar canlı, akıcı, doğru ve gerçekçi olmazlar. Sözlü (burada yazılı) tarih eksikleri, abartıları, yanlışları olsa bile çok daha gerçekçi, çok daha doğrucu ve çok daha anlamlıdır.
Keşki herkes yaşadıklarını yazsa, anlatsa da gelecek kuşaklar onlardan ders çıkarsa. Siyasal oluşumlar ve/veya örgütlenmeler bunlardan ders çıkarsa… Bir daha yanlış yapıp da -12 Eylül’de olduğu gibi- duvara toslamasa.
Eline, emeğine teşekkürlerle Memet Kara. Senin gösterdiğin kararlılığı keşke bütün o süreci yaşayanlar gösterse… Ziyanı yok, abartsalar da, yönlendirmeye çabalasalar da okurun aklı eleyecektir bütün fazlalıkları.
Ordulu Emin’in “Kurtuluş” Tarihi, Memet Kara, İletişim Yayınları, Anı Dizisi, 2015, 259 s.