KORKUT AKIN yazdı: “Klasik bir polisiye değil, “Ölüler Diyarı”. Resimle iç içe, detaylarına giren, o ‘kıvrım’larda bambaşka ipuçları arayan, aslında da bulan bir roman. Öldürülen iki striptizci genç kızın katilini arayan polis ile katil olduğuna inandığı ressamın avukatı arasında, Paris’te geçen sürükleyici bir roman.”
KORKUT AKIN
“Elde ettiği bilgiler hiç fena değildi, orası kesin, ama hala temelden yoksundu: NEDEN? Bu bir intikamdı kuşkusuz, ama görünürde bir sebep yoktu.” Jean-Christophe Grangé, “Ölüler Diyarı” romanında, bu düşünceye iki ayrı sayfada yer veriyor. Sinemada, ‘bir şey iki kez görünüyorsa perdede, başka bir anlam yüklenmiştir’ denir, romanda da öyle bir düşünce olmalı ki Grangé, okuru merak unsuruyla sarıp sarmalayan bu düşüncesini yinelemiş.
Bir “neden” yanıtı ararız, temelini bulabilmek için… Bu “neden”in çıktığı nokta, ipucu vardır mutlaka, ama yine de sorumuz hep “neden”dir. Galiba bizi belirleyen soruların başında geliyor neden. Galiba, sorarak öğreniyoruz da ondan. Bir “galiba” daha eklemeyeyim de Jean-Christophe Grangé’ın sürükleyici, sürükleyici olduğu kadar düşündürücü, düşündürücü olduğu kadar merak ettirici ve en az bir o kadar da sanata daha bir önem vermemiz gerektiğini vurgulayan romanına döneyim…
Klasik bir polisiye…
…değil, “Ölüler Diyarı”. Resimle iç içe, detaylarına giren, o ‘kıvrım’larda bambaşka ipuçları arayan, aslında da bulan bir roman. Öldürülen iki striptizci genç kızın katilini arayan polis ile katil olduğuna inandığı ressamın avukatı arasında, Paris’te geçen sürükleyici bir roman. Hemen baştan belirtmeliyim: iyi edebiyat. Çevirisi de gerçekten başarılı… imlada da görüyoruz bu başarıyı.
Polis Corso, kimsesizler yurdundan gelmiş, uyuşturucu batağından çıkmış, suç dünyasını iyi bilen bir polis. Her insanda var olan kötülüğün farkında, ama iyimser düşünen (en azından düşünmeye çalışan, çaba gösteren) biri. Sevgi ile düzelebileceğine, insanlığın hale yola gelebileceğine inanıyor. Geçmişten gelen birikiminin de etkisiyle doğruyu bulması daha kolay oluyor polis arkadaşlarına oranla. İşinde güçlü, başarılı ama istediği gibi gitmeyen evliliği sonrasında ayrıldığı eşiyle anlaşamayan ve çok sevdiği oğluna zaman ayıramamanın yanı sıra annesindeki velayetini almayı beceremeyen bir polis. Bir diğer taraftan da bir sanat eserini okuyacak denli akıllı.
Zıtların birlikteliği
Bir resmi farklı yorumlamak mümkün… Acı mı çekiyor yoksa cinsel haz mı duyuyor anlaşılamayabilir. Muhakkak ki, toplumsal yaşam ve basının etkileriyle yüklenen belli bir anlam herkes için geçerli olabilir. Koşullar veya bakış açısı değiştiğinde bambaşka anlam doğabilir.
Polis Corso, kurbanların tecavüze uğramamış olmasını, katilin cinsel bakımdan yetersizliğine yorarken, striptizci ve/veya eskort oluşları nedeniyle de arzu, günah ve utanç duygularını öne çıkarıyor. Ama belki de resme de yansıyan “kanlı gözyaşları”dır cinsel doyumu sağlayan… Nereye kadar haklı veya doğru, nerede yanlışa düşüyor, kocaman bir soru işareti. Okur olarak siz de doluya koyuyor aldıramıyor, boşa koyuyor dolduramıyorsunuz. Her yeni sayfada yeni bir şeyi farklı bir ipucu olarak değerlendiriyorsunuz, tıpkı Corso gibi…
Ressam Goya, insanları kötü yola sevk eder mi? Farklı bir şekilde soralım: Bir sanat yapıtı insanları kötü yola yönlendirir mi? Bana göre, sanat hep ve her zaman iyiden, güzelden, doğrudan yanadır. Kim ne derse desin. Tabii, farklı algı için sizi (insanı) irkilten/üzen/ezen/korkutanlar da olacaktır. Paris Adalet Sarayının girişini (bizdeki ilk dönem Cumhuriyet mimarisinde de bu etki görülebiliyor açıkça) “sizden daha güçlü olduğumuzu hissediniz” cümlesiyle somutlayan Grangé, güçlü önsezileri de göz ardı etmiyor kadınlar söz konusu olunca.
Sürpriz final
Avukat, güzel Claudia Muller, Corso’ya, “ama üzülmeyin; o da orada, bizimle mahkemede olacak. Celse bitiminde onu tutuklamaktan başka bir şey yapamayacaksınız” dediğinde düğümün çözüldüğünü sanacak, ama yine yanılacaksınız. Grangé, tam da bu noktada gerçek bir kurgucu. Okuru iyi yönlendiriyor, oradan buraya savuruyor, allak bullak edip sonuca ulaşmasını engelliyor. “İyi edebiyat” demiştim, değil mi, yukarıda?
Haklısınız, “erkekler dış görünüşü sever, kadınlar ise sadece içtekilerle ilgilenir.”
Ölüler Diyarı, Jean-Christophe Grangé, Çeviren: Tankut Gökçe, 462 sayfa, Doğan Kitap, Şubat 2019