Mehmet Ali AYAN yazdı: “NUPES’in önünde daha bir dizi sorun var ve yenileri de geliyor. Fransa’da 1995’teki büyük grev dalgasından sonra ilk kez yeni bir umut doğdu. Doğar doğmaz da Fransız burjuvazisi dişlerini göstermeye başladı.”
Fransa’da milletvekili seçimlerinin ilk turuna ait geçici resmi sonuçlar Pazartesi günü açıklandı. İçişleri bakanlığının sitesindeki veriler, her şeyden önce, seçime katılmayanların yüzde 52,49 ile yeni bir rekor kırdığını gösteriyor. Bu rakam 2017 seçimlerinde olduğundan 1,2 puan daha yüksek, ki o zamanki de 1958’de başlayan V. Cumhuriyet dönemi için bir rekordu zaten.
Katılanların oy dağılımına gelince… Pazar akşamı bazı kamuoyu araştırma şirketlerinin sandık sonuçlarına dayalı tahminleri, Sol ittifak NUPES’in (Yeni Ekolojik ve Sosyal Halk Birliği) Makroncu merkez-sağ ittifakı (Ensemble!) yarım puan kadar geçerek ilk sıraya yerleştiğini gösteriyordu. Geçici resmi sonuçlar bunu doğrulamıyor. Macroncu blok yüzde 25,75 ile NUPES’in (yüzde 25,66) azıcık önünde görünüyor. Marine Le Pen’in faşist partisi RN yüzde 18,68 oy alarak üçüncü sırada kaldı. Geleneksel sağcı parti Cumhuriyetçiler ise yüzde 10,42 ile dördüncü oldu.
NUPES temsilcileri geçici resmi sonuçlara derhal itiraz ettiler. İçişleri Bakanlığı’nın 300 bin oylarını eksik yazdığını ve Macroncu bloku daha güçlü göstermek için manipülasyon yaptığını öne sürdüler. Kendi hesaplamalarına göre yüzde 26,8 oy almışlar, “ilk turda biz öne geçtik” diye ısrar ediyorlar. Haksız değiller; çünkü bakanlık “denizaşırı iller”deki (Hint okyanusu ile Atlas okyanusu’ndaki eski sömürgeler) ve Korsika’daki adayları ile metropoldeki üç adayın aldığı oyları “muhtelif sol” hanesine kaydetmiş. Gerekçesi, “denizaşırı” adayların seçime NUPES listesinden girmediği, Korsika’dakilerin ve metropoldeki adaylardan ikisinin kendi eski partilerinin adını kullandığı ve bir aday için de hata yapıldığı şeklinde. NUPES ise mayıs başında sadece kıta Fransası için aday listesi yaptıklarını, o sırada denizaşırı illerde yerel partiler henüz aday belirlememiş olduğu için kendi listelerinde yer veremediklerini, daha sonra onları desteklediklerini açıkladı. Şimdi oralarda (27 seçim bölgesi) ikinci tura kalan ve seçilirlerse NUPES grubunda yer alacağını ilan eden 10-15 aday var. Bunlardan dördü geçen dönemde de milletvekiliydi ve kimisi FKP, kimisi LFI grubunda yer alıyordu (Korsika’daki NUPES bileşenleri kendi aralarında anlaşamayıp seçime ayrı ayrı girdikleri için ilk turda elendiler ve 9 bin oyları boşa gitti). Kıtadaki üç adaydan ikisi ise TV mikrofonlarına NUPES adayı olduklarını açıkça söylediler. Bakanlık ne derse desin, “muhtelif sol”dan seçilenlerin bir kısmı önümüzdeki hafta meclise gelip NUPES içinde yerlerini alacak. Le Monde gazetesi bile, bu olguyu dikkate alarak, NUPES’i birinci (ama yüzde 26,1 oy almış) olarak göstermeye devam ediyor.
İlk turda doğrudan, yani kullanılan oyların yüzde 50’sinden fazlasını alarak seçilen vekil sayısı sadece 5. Bunlardan dördü NUPES’e mensup, biri de Macroncu. İkinci turda 572 seçim bölgesinin 7’sinde üç, diğerlerinde iki aday yarışacak. Kimlerin kaç vekillik elde edeceği ancak ikinci tur bitince belli olacak.
L’İfop-Fiducial’ın ilk tur sonuçlarına dayanarak yaptığı kestirimlere göre Macroncu blok 275-310, NUPES 175-210, faşist parti RN 15-30, geleneksel sağcı parti LR (Cumhuriyetçiler) 45-65 arasında milletvekili çıkarabilirmiş. İpsos-Sopra Steria’nın öngörüsü ise ilk iki blok için kabaca 20 küsur sandalye daha az, sonraki ikisi içinse bir o kadar daha fazla. “Muhtelif sol”un da 15-25 milletvekili çakarabileceği ifade ediliyor. Yukarıda belirttim, bunların bir kısmı zaten NUPES içinde. Geriye kalanlar eski SP’den NUPES’e katılmayanlar ile müttefiklerinin gösterdiği adaylar ve yerel bağımsız solcu adaylar olabilir. Kısacası şimdilik elimizde tahminden başka bir şey yok. Kamuoyu araştırma şirketlerince yapılan bu tahminlerin ise geçmişte birkaç kez 50-100 milletvekili kadar şaştığı olmuş.
Türkiyeli okur ve seçmenin Fransız seçimlerinde akıl erdiremediği olgu şu: Nasıl oluyor da hemen hemen aynı oy oranına sahip iki parti veya bloktan biri diğerinden yaklaşık 100 milletvekili daha fazla çıkarabiliyor? Bu sorunun cevabı seçim sisteminde: Fransa’da milletvekili seçimleri nispi temsil değil “dar bölge çoğunluk sistemi”ne göre yapılıyor. Ülkeyi (denizaşırı iller ve topraklar, dahil) 577 seçim bölgesine bölmüşler. Her seçim bölgesinden tek bir milletvekili seçiliyor. Bu durum en geniş seçmen tabanına sahip olan, ihtiyaç halinde (ikinci turda) başkalarından da oy alabilen adayı avantajlı kılıyor. Bir aday kendi seçim bölgesindeki halk arasında yeterince destek bulamıyorsa, partisinin başka yerlerde yüksek oy alması onun hiç işine yaramıyor. Diyelim ki İstanbul’daki Bahçelievler ve Şirinevler iki ayrı seçim bölgesi. Bahçelievler’deki aday kendi bölgesinde güçlü değilse, yanı başındaki Şirinevler’de partisi isterse yüzde 95 oy alsın, bunun bir faydasını görmüyor. Dolayısıyla, geleneksel partilerin ve uzantılarının çıkardığı adaylar bölgelerinde tanınıp bilindikleri ve köklü ilişkilere sahip oldukları için, partilerinin genel oy oranı düşse bile, çoğu kez kazançlı çıkabiliyorlar. Makroncu blok ile geleneksel sağcı parti LR’in birçok adayı bu avantaja sahip. NUPES içindeki nispeten yeni partiler, LFI (Boyun Eğmeyen Fransa) ve EELV (Yeşiller) ise özellikle taşradaki seçim bölgelerinde sahip değil.
Bunun dışında ilk turun hemen işaret edilebilecek birkaç net sonucu var :
Birincisi, Fransa’da sol, en azından oy oranı bakımından, yeni bir umut ve birinci güç olarak siyaset sahnesine geri döndü. Gerçi bunun toplumdaki etkisi henüz hissedilir derecede değil. Gene de, Harris İnteractive ve Toluna’nın geçen Pazar, yani seçim günü, 7 248 kişiye danışarak yaptığı bir araştırmaya göre seçmenlerin yüzde 74’ü NUPES’in gelecekte de devamını diliyormuş. Demek ki çoğunluk şimdiden olumlu bir izlenime sahip. Önümüzdeki dönemde, birliğini koruyup ortak mücadeleyi sürdürebildiği ölçüde, bu olumlu izlenim NUPES’e gönül verme ve umut bağlama yönünde evrilebilir.
İkincisi, Macron için mecliste mutlak çoğunluk artık çantada keklik değil. Daha iki ay önce seçilen başkanın milletvekili seçimlerinde yüzde 30’un altına düşmesi V. Cumhuriyet döneminde bir ilk ve, eğer gerçekleşirse, çoğunluğu kaybetmesi de ilk kez olacak. Oysa ülkeyi istediği gibi yönetebilmek için en azından (mecliste mutlak çoğunluk olan) 289 milletvekilinin desteğine ihtiyacı var. Bu vartayı atlatsa bile az farkla kazanılmış bir çoğunluğa sahip olacak ve, geçen dönem partisinden 38 milletvekilinin istifa ettiğini unutmayalım, tehlike devam edecek. Gerçi geleneksel sağcı LR (Cumhuriyetçiler) ile koalisyon kurma şansı her zaman var. Ama merkez-sağcı neoliberal politikanın 20 yılı aşkın bir süredir hiç aksamayan istikrarı artık bozulacak ve çeşitli toplumsal çalkantılara sebep olacak gibi görünüyor. NUPES mecliste çoğunluğu sağlayamasa da bu sonuç halihazırda elde edilmiş büyük bir başarıdır.
Üçüncüsü, başta Le Pen’in partisi RN olmak üzere aşırı sağcı-faşist partilerin bir anda geri plana itilmiş olması. Bu da NUPES’in büyük bir başarısıdır. Siyaset sahnesini gitgide daha fazla işgal etmekte olan faşist güçler solun 7 puan gerisine düştü ve, böylelikle, ana muhalefet gücü ve iktidar alternatifi gibi görünür olmaktan çıkıverdi. Söylemi daha da faşizan ve açıkça ırkçı olan soytarı Zemmour ile partisinin gösterdiği diğer adaylar, Le Pen’in yeğeni Marion Maréchal dahil, daha ilk turda elenmiş bulunuyor. RN’in eski başkan yardımcısı Philippot da öyle. Toplumsal meşruiyet sıkıntısı bitmeyen RN’in ise bundan sonra yoğurdu üfleyerek yemesi olasıdır.
Gene de burada bir sorun var: Hep akılda tutmak gerekir ki tehlike geçmiş değil, sadece biraz uzaklaşmış durumda. Evveliyatı bir yana, 2011’de Marine Le Pen’in parti başkanlığını devralmasından beri, RN’in hem oy oranı, hem mutlak seçmen sayısı hem de milletvekili sayısı sürekli artıyor. Ikinci turdan sonra bir sıçrama yaparak ilk kez mecliste grup kurma ve daha fazla meşruiyet kazanma ihtimali yüksek. Bu yükselişi durdurup tersine çevirmek NUPES’in en önemli görevlerinden biri olacak.
Dördüncüsü, NUPES’in kazanacağı öngörülen 150-200 milletvekilliği de büyük başarı aslında. Özellikle de 2017 seçimlerinde bütün sol partilerin ve bağımsız adayların meclise ancak 75 milletvekili sokabilmiş olduğu hesaba katılınca. Bu yüzdendir ki, sokaklar işçi grevleri, emeklilik protestoları, “sarı yelekli” eylemleri ile çalkalanırken solun sesi pek duyulmuyordu. Şimdi NÜPES meclisteki ikinci büyük siyasi blok olacak. Onun toplumsal hareketlere omuz vermesi, taleplerine sahip çıkıp ülke çapında dile getirmesi ve, tersinden, toplumsal hareketlerin de bu blokla ilişkilenip onu desteklemesi ile gelişecek karşılıklı etkileşim ve dinamizm Fransa’da siyasetin çehresini de sahnesini de esaslı bir değişikliğe uğratabilir.
Burada da akılda tutulması gereken bir sorun var: İlk tur sonuçlarına bakınca NUPES’in sadece mevcut aktif potansiyeli birleştirdiği ve başarısının da bununla sınırlı kaldığı anlaşılıyor. Sol 2017 seçimlerinde de, birkaç bölgedeki istisnalar hariç her parti ayrı girdiği halde, toplam yüzde 25,49 oy almış. Yani neredeyse şimdiki kadar. Bu demektir ki NUPES solun birliğini meclisteki sandalye sayısı bakımından avantaja çeviriyor ama, siyasete ilgisini yitiren, seçimlerde sandığa gitmeyen kesimlerde bir heyecan ve umut yaratamamış. Bunu 1,5 ayda başarmak kolay değildi tabii, şu bir haftada başarmak da olur şey değil. İlk turda birçok bölgede kendi adaylarını çıkaran Troçkist partiler açıkça destek çağrısı yapmasa da seçmenlerinin çoğu ikinci turda herhalde NUPES’e oy verecek. Onun faşist RN ile kapışacağı bazı yerlerde de “cumhuriyetçi cephe” fikriyatı diğer anti-faşist seçmenlerden biraz daha ek oy getirebilir. Ama bu istisnalar dışında sağcıların ve merkezcilerin NUPES’e karşı birbirlerini destekleyerek baraj kurmaya çalışacakları kesin.
Fransız siyasetinde “cumhuriyetçi cephe” diye bir kavram ve köklü bir gelenek var. 1880’lerden itibaren, kralcıların seçim kazanma ihtimali belirince cumhuriyetçi (ve tabii sosyalist) partilerin kendi aralarında en güçlü olanı desteklemesine dayanıyor. Kimileri 1936’daki Halk Cephesi’ni de bunun bir parçası sayar. Poujadist (esnaf ve zanaatkarlara dayanan milliyetçi ve aşırı sağcı) harekete karşı1956’daki uygulama da bir diğeri. V. Cumhuriyet döneminde (baba) Le Pen’in partisi FN’e (Ulusal Cephe) karşı özellikle yerel ölçekte ama cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de epey başvuruldu bu geleneğe. En ünlüsü 2002 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Le Pen ikinci tura kalınca neredeyse bütün sol güçlerin (o zaman hala SP içinde bulunan Melenchon dahil) açıkça çağrı yaparak geleneksel sağcı Jack Chirac’ı desteklemiş olmasıdır. İkincisi 2017’de Marine Le Pen ikinci tura kalınca solcu seçmen çoğunluğunun Macron’u desteklemesi. Aynı anlayış, “cumhuriyetçi cephe” kavramı artık pek kullanılmasa da, bu yıl Macron’un ikinci turda Le Pen’e gene fark atmasını sağladı. Yani, kavram artık muğlak, gelenek her zaman ve her yerde uygulanmıyor, ama zayıflamış olsa da hala sürüyor. En yeni örneklerinden biri Lot-et-Garon’un ikinci seçim bölgesinde yaşandı. Burada faşist RN’in adayı Hélène Laporte yüzde 30,55, NUPES adayı Christophe Courregelongue yüzde 26,03, Macroncu eski milletvekili Alexandre Freschi yüzde 25,62 oy almıştı ve üç aday yarışacaktı. Freschi dün adaylıktan çekildi ve seçmenlerine NUPES adayını destekleme çağrısı yaptı.
Önümüzdeki pazar NUPES aşırı sağcı-faşist adaylara karşı 63 seçim bölgesinde düello yapacak. Fakat Macroncuların hepsi aynı zihniyette değil. Bizzat başbakanları 12 Haziran akşamı NUPES’i RN ile aynı kefeye koydu. Eski Spor Bakanı Roxana Maracineanu ve Ekolojik Değişim Bakanı Amélie de Montchalin gibi, kavramı tersyüz edip, rakip oldukları NUPES adayını hedef alarak “aşırı sola karşı cumhuriyetçi cephe” kurmaya, “sağdan ve soldan bütün cumhuriyetçileri aşırı sola karşı mücadeleye” çağıranlar da var; “her seçim bölgesinde somut duruma göre tavır alacağız” diye kem-küm eden de. En sonunda hükümet sözcüsü Olivia Grégoire düello bölgelerinde “RN’e tek bir oy yok” ve “aşırı sağa karşı baraj” diye bir açıklık getirdi. Şimdilik, ilk turda elenen Macroncu adaylardan sadece 10’u NUPES adaylarına oy verme çağrısı yapmış bulunuyor; 18 tanesi RN’e oy vermeme, 8 tanesi boş oy kullanma yönünde tavır belirtmiş; geriye kalanlar seçmene herhangi bir tavsiyede bulunmak istemiyor, ya da hiç sesini çıkarmamış. Ensemble-RN düellosunun yapılacağı 108 seçim bölgesinde ise elenen NUPES adaylarından 8’i Macroncu aday için veya Le Pen’in partisine karşı oy kullanma çağrısı yapmış; 58’i “RN’e tek bir oy yok” diye açıklamada bulunmuş, diğerleri ya seçmene tavsiyede bulunmak istemiyor ya da hiç fikir belirtmemiş. Geleneksel sağcı LR ise “aşırı sağa da aşırı sola da oy yok” diyerek eski De gaulle takipçilerinin kaçındığı bir çizgiye kaydı. Oysa ikinci turda onlar da 25 seçim bölgesinde RN ile düello yapacak.
NUPES’in önünde daha bir dizi sorun var ve yenileri de geliyor. Fransa’da 1995’teki büyük grev dalgasından sonra ilk kez yeni bir umut doğdu. Doğar doğmaz da Fransız burjuvazisi dişlerini göstermeye başladı. Bunları daha sonra tartışacağız.
Şimdi ikinci tura yoğunlaşma, mümkün olan en fazla sayıda seçmeni oy kullanmaya ikna etme ve önümüzdeki Pazar günü sandığa götürme zamanı. İlk tur sonuçları açıklandıktan sonra Jean-Luc Melenchon (LFI), Ian Brossat (FKP), Julien Bayou (Yeşiller) ve Olivier Faure (SP), ayrı ayrı yaptıkları konuşmalarda, seçmenlere ikinci tur için seferber olma ve sandıklara akın etme çağrısı yaptılar. Ben de, naçizane, bu çağrılara katılıyor ve önceki yazımda Türkiye kökenli seçmenlere yaptığım çağrıyı tekrarlıyorum: Haydin kızanlar, uşaklar, erenler, dostlar, yoldaşlar, hevaller ve kirveler! Kimse bu seçimlere Fransız kalmasın. Önümüzdeki pazar günü hepimiz sandık başına gidip oyumuzu NUPES için kullanalım. Fransız tanıdıklarımızı, arkadaşlarımızı da oy vermeleri için ikna etmeye çalışalım. Bi’ el verin, bu umudu hep birlikte büyütelim!