Bülent TEKİN yazdı – HDP’nin kapatılmak istenmesi, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamına girmesi gereken eylemlerden tutuklanmalar ya da mahkûmiyetler, açlık, sefalet, zamlar, frenlenemeyen pahalılık ve daha birçok konu hep aşk yüzünden. Çok büyük ve müstesna bir aşk yaşıyoruz!
Bu ülkenin çoğunluk politikacısı, entelektüeli, aydını, çalışanı, emekçisi kısacası ekseriyeti (rejim ya da yönetim sistemi) devlet ile karşılıksız bir aşk yaşıyor. Bakmayın siz HDP gibi, SYKP ya da bazı sosyalist partiler gibi itiraz edenlere. Öyle itiraz edenin aşkla falan filan bir ilişkisi olmaz. Zamanında Mustafa Suphi itirazı, Nazım Hikmet itirazı nasıl sonuçlandı gördük. Apê Musa da (Musa Anter) bir Kürt entelektüeli ve yazarı olarak da itiraz etti. Sonucunu gördük. Mevcut duruma ya da statükoya itiraz hoş karşılanmıyor ve zaten kendiliğinden (doğaçlama) bir aşk ve güzelleme sirayet etmiş. Bir çeşit koruma kalkanı, gönüllük esasına dayanmış, genlerle de sirayet ediyor.
Tevfik Fikret’in anlattığı bir av hikâyesi diğer av hikâyelerinden farklıdır. Şairane bir özelliği var.
“Madam Ratliye ile kocası her sabah içi lavanta dolu birer tüfekle büyük, sık, müthiş bir ormana dalarlar, ormanın dikenli, dar, dolaşık ağaçlı yolları arasında, bile bile (isteyerek) birbirlerini kaybederlermiş. Madam Ratliye yerdeki sert çalılar, havadaki karışık dallar, gölgeler, hayaller içinde sahte bir korku, yapmacık bir telaşla biraz ileri gider, sonra geriye döner, bir aralık sağdaki koruya dalar, kâh etrafı dinler, kâh koşup kaçmak ister, ihtiyar ağaçların kalın kütükleri arasında kaybolur, gizlenir… Nihayet birkaç günden beri koşmuş da yorulmuş gibi bir tarafa düşüverirmiş!
O anda Mösyö Ratliye bir ağacın arkasından ansızın karşısına çıkıverince -sanki ikisi de birbirinden ürkmüş gibi- karı koca aynı zamanda güzel kokulu tüfeklerinin gümüş tetiklerini çekiverirlermiş! O zaman Madam Ratliye bir çığlık koparır, Mösyö Ratliye -usta bir tiyatro oyuncusu gibi- elini anlına vurarak, ‘Eyvah!’ der, düşer(miş)…
O zaman menekşe, leylak, zambak lavantalarının birbirine karışan kokuları etrafa amber kokulu bir rüzgâr yayarmış… O zaman gerçek bir baygınlıktan kurtuluyormuş gibi Madam Ratliye gözlerini açar, Mösyö Ratliye’nin, şaşkın şaşkın etrafına bakan gözlerini ararmış… Bu iki âşık göz birbirine tesadüf edince tebrikler, buseler, teselli yaşları, tebessümler, gülücükler, azarlar, tövbeler başlar…
Sonra karı koca öğle yemeğini yemek üzere kol kola şatolarına dönerler… Ertesi sabah yine aynı tatlı komediyi oynarlarmış! Bu bahtiyar karı kocaya avda ne buldukları sorulunca Madam Ratliye şu cevabı verirmiş: ‘Mösyö Ratliye bir âşık kalbi buldu, ben de müstesna bir aşk!’ ”
Çok uzaklara gitmeyeceğim, yakın tarihten bahsedeceğim. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül askeri darbelerinden çoğunluk hoşnut kaldı. İdamlar, işkenceler, cinayetler sanki hiç olmamış gibi bu ülkede dolaşıma girdi. Hikâyemizdeki gibi yalandan bir telaş ya da korku hâkim olmuş gibi davranılmış, vatan düşmanlarından kurtarılmış olmuş(!) Ne olduğu ve nasıl yapıldığı hâlâ belli olmayan 15 Temmuz da şimdiki yönetim sisteminin kabulüne neden oldu. 15 Temmuz’da da vatan bir kez daha kurtarılmıştı, ekseriyet bunu böyle algıladı. Dünyada eşi benzeri olmayan bize özgü başkanlık sisteminde gelinen nokta büyük sıkıntılar içinde yaşamak oldu. Hayat pahalılığı, enflasyon, zamlar, devlet işletmelerinin özelleştirilmesi, adaletsizlik, AİHM kararlarına ve hatta Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uyulmaması gibi hukuk ihlallerine karşın ekseriyetin geleceğinden endişe duymaması isteniyor. Muhalefet bile sistemin bir parçası olarak hikâyemizdeki etrafına şaşkın şaşkın bakan gözler gibi aşkını arıyor. Sedat Peker’in videoları ya da paylaşımlarında adı geçen Ahmet Kurtuluş, Halil Falyalı öldürüldü. Taner Ay ise trafik kazasında öldü ama bunun da bir cinayet olduğunu ailesi iddia ediyor. Oysa bu olanlar gösteriyor ki Peker’in iddiaları mutlaka araştırma konusu olmalıdır.
Türkiye’de iktidar yanlısı basına -ki çoğunluğu oluşturuyor- güller ve öpücüklerle geçen bir hayatımız var. Gözyaşları, tebessümler, şaşkınlıklar, ayılmalar bayılmalar hepsi büyük aşkımızın yüzünden. HDP’nin kapatılmak istenmesi, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamına girmesi gereken eylemlerden tutuklanmalar ya da mahkûmiyetler, açlık, sefalet, zamlar, frenlenemeyen pahalılık ve daha birçok konu hep aşk yüzünden. Çok büyük ve müstesna bir aşk yaşıyoruz!