Mülteci Sorunu Üzerinden Dönen Pazarlık!

15 Ekim 2015 Perşembe günü Brüksel’de toplanan ‘Avrupa Birliği Hükümetleri Liderleri Zirvesi’ sonrasında Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Junker yaptıkları ortak basın açıklamasında (ve sonrasında Tusk’ın üyelere yazdığı mektupta)[1],  AB ülkelerine mülteci geçişinin çok kolay olmasının mültecileri bu bölgeye yönlendiren asıl faktör olduğunu, bu nedenle de yeni önlemler alınarak bu geçişlerin önleneceğini açıkladılar.

Yapılan açıklamada, Türkiye Cumhuriyeti ile yapılan anlaşma[2] gereğince, 2 milyon civarındaki, ağırlıklı Suriyeli mültecinin Türkiye’de tutulacağı, Türkiye’nin Yunanistan ve Bulgaristan sınırlarından Avrupa’ya geçişi zorlaştıran ilave önlemler alacağı, mültecilere bu konuda taviz verilmeyeceği ve hali hazırda AB’ye geçmiş olan mültecilerin Türkiye’ye geri gönderilmesinin T.C. Hükümetince kabul edildiği ileri sürüldü.

Böylece Türkiye ‘Güvenli Menşe Ülkeler Listesi’ne dâhil edilebilecek, Türkiye’nin bu işbirliği karşılığında T.C. vatandaşlarına uygulanan vizenin kolaylaştırılması müzakereleri hızlandırılacak, askıya alınmış olan AB üyeliği müzakereleri tekrar başlatılacak, ayrıca Türkiye’ye finansal yardım sağlanacak. Almanya Başbakanı Merkel, bu Pazar günü (yarın) Türkiye’ye gelerek bu konuyu doğrudan Erdoğan ile görüşüp sonuçlandıracak.

Yıllardır başta insan hakları ihlalleri gerekçe gösterilerek AB üyeliği bloke edilen Türkiye konusundaki AB’nin bu U dönüşü oldukça çarpıcı. Keza son aylarda T.C. Hükümeti’ni içerde ve dışarıda izlediği politikalar yüzünden en sert eleştirenlerin başında gelen Almanya’nın, T.C. Devletinin 7 Haziran seçimleri sonrasında Kürt sorunu konusunda savaş konseptine döndüğü bir dönemde mülteci sorununun çözümü üzerinden verdiği bu destek oldukça düşündürücü.

Aslında bu gelişmeyi hem mülteci sorunu gibi önemli  bir sorunu azgelişmiş ülkelere ihraç ederek çözmek, hem de Orta Doğu’da son haftalarda Rusya lehine dönüşen duruma karşı bir hamle yapmak olarak değerlendirmek de mümkün.