Siyasi HaberSiyasi Haber

    Güncel Kalın

    Türkiye ve dünyada neler olup bitiyor ilk siz bilgi sahibi olun

    Göz attınız mı?

    Edebiyatın keyfine varın… Bir Başka Düğün Gecesi

    5 Ekim 2021

    1 Mayıs: İnsanca yaşamak!

    30 Nisan 2022

    31 Mart Olayı hakkında bazı düşünceler

    13 Nisan 2021

    Afrin ve çocuk ölülerinin üzerine basan politikacılar

    20 Ocak 2018
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Haberler
      • Gündem
        • Ekonomi
        • Politika
        • Ortadoğu
        • Spor
        • Sağlık
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Haklar ve Özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen Hakları
        • Çocuk Hakları
      • Bilim Teknoloji
      • Kültür Sanat
    • Yazılar

      El Tema!

      26 Eylül 2023

      Savas Tamtamlarına Karşı Halklarımız Barış İster!

      21 Eylül 2023

      Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)

      19 Eylül 2023

      Güvenlik ve sürdürülebilirlik

      19 Eylül 2023

      Devlet sahipsiz mi, sahipleri kimler?

      18 Eylül 2023
    • Yazarlar
    • Seçtiklerimiz
    • Söyleşiler
    • Dosyalar
    • Çeviriler
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Muhalefetin insan hakları sınavı

    Muhalefetin insan hakları sınavı

    Hasan Kul- Hasan Kul13 Şubat 20215 dk. okuma süresi
    Paylaş
    Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Hasan KUL yazdı – B.Ü. olayı Ernst Fraenkel’in tanımladığı “İkili Devlet” pratiğini ortaya koymuştur: “Tedbir devleti” B.Ü. öğrencilerini Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Yasası’na muhalefet gerekçesiyle gözaltına alırken; “Norm devleti” Beyazıt Meydanı’ndaki şeriatçı grubun aynı yasadaki hakkı kullandığını savunabiliyor.

    ABD’de 54 senatör 9 Şubat’ta ABD Başkanı Joe Biden’a gönderdikleri mektupta  insan hakları sicilini iyileştirmesi için Türkiye’ye baskı yapmasını istemişti. Senatörler mektupta, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkesini giderek otoriterleşen bir rotaya soktuğu”nu belirterek, “Erdoğan, sistematik olarak ülkedeki muhalefeti ötekileştirdi, eleştirel medya kuruluşlarını susturdu ya da sistemin bir parçası haline getirdi, bağımsız hakimlerden kurtularak yerlerine partisine yakın isimleri atadı ve birçok gazeteciyi hapse attı” ifadesini kullanmıştı.

    Türkiye-ABD Parlamentolar arası Dostluk Grubu Başkanı Mehdi Eker ile AKP, CHP, MHP ve İYİ Parti’den 86 milletvekili ABD’de bir grup senatörün Başkan Joe Biden’a yazdığı Türkiye mektubuna yanıt verdi. Ortak bildiride ABD Senatosu’nun bazı üyelerinin Biden’e 9 Şubat’ta gönderdiği mektup için “Türkiye’ye karşı sergilenen, sonuçsuz kalmaya mahkum beyhude ve müttefiklik zihniyetiyle çelişen hasmane girişimlerin son örneği” ifadesine yer verildi. Bildiride, “İmzacı senatörlerin ülkemizin iç ve dış politikasını hedef alan mesnetsiz ve sorumsuz ithamları, ABD ile stratejik ortaklığımız ve NATO çatısı altındaki müttefikliğimizle hiçbir surette bağdaşmamaktadır” denildi.

    İnsan Hakları, ulusal değil evrensel bir konudur. 10 Aralık 1948’de yayınlanan İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Cenevre Sözleşmesi, İnsan Hakları Konusunda Kopenhag kriterleri, kadın kazanımlarını düzenleyen İstanbul Sözleşmesi ulusal değil, tüm imzacı devletleri bağlayan evrensel belgelerdir ve “İnsan Hakları İhlâlleri” konusunda bir devletin uygulamalarına uluslararası kurum, kuruluş ve kişilerden gelen uyarılar, mahkeme kararları ülkenin iç işlerine müdahale olarak değerlendirilemez.

    Bir ülke başka bir ülkeye, “şu kişiyi bakan yap, şunu yapma, şu üniversiteye Ahmet’i değil, Mehmet’i rektör yap, haşhaş ekimini yasakla, kamuya ait tüm malvarlıklarını özelleştir” biçiminde talimat türü telkinlerde bulunuyor ve emir veriyorsa bu içişlerine müdahaledir. Aynı kişi ya da kurumlar, “AİHM kararlarını uygula, gazetecileri gazetecilik yaptıkları ve muhalif oldukları için tutuklama, ifade özgürlüğünü engelleme, örgütlenme bir insan hakkıdır yasak koyma, toplantı ve gösteri yapma silâhsız ve saldırısız yapılmak koşuluyla bir ifade özgürlüğüdür engel olma, gözaltına aldığın insanlara işkence yapma, çıplak arama gibi insanlık onuruna aykırı uygulamalar yapma” diyorsa bu insanlık adına yapılmış bir uyarıdır ve asla içişlerine müdahale değildir.

    Daha önceki birçok olayda olduğu gibi bu mektup olayında da muhalefet (!) yerli ve milli bir duruş göstermiş ve senatörlerin davranışını içişlerimize müdahale saymış ve iktidar milletvekilleriyle birlikte mektubu kınama yarışına girmiştir. Sayın yerli ve milli muhalefet bu imzanın tercümesini yapalım: “Size göre, ülkede bir otoriterleşme eğilimi yok, muhalefet ötekileştirilmemiş, medya özgürce yazıp çiziyor ve mahkemeler bağımsız, hakimler tarafsız ve adalete uygun olarak karar veriyor.” Sayın Genel Başkanınız salı günkü grup toplantılarında bunların tam tersini savunuyor, hakimlerin siyasal iktidarın memuru haline geldiğini, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı’nı ismen zikrederek “Hukuk Cellâdı” olmakla” suçluyor.  Şimdi bize söyleyin de rahatlayalım: Hangisi doğru?

    Yukarıdaki eleştiriler ABD’li senatörlerden önce ana muhalefet partisi tarafından kurumsal düzeyde dile getirilmiş, insanlar bu uygulamaya karşı çıkmak için alanlara çağrılmış olsaydı bu konuları konuşmaya gerek kalmazdı. AİHM kararlarının uygulanması konusu, birkaç vicdanlı milletvekili ve yerel yöneticinin dışında ana muhalefet partisinden kurumsal bir talep konusu olmamıştır. Seçilmiş insanların yerine kayyım atanması, seçilmiş milletvekillerinin dokunulmazlıkları hukuksuz bir biçimde kaldırılarak cezaevlerine konulması sayın Enis Berberoğlu dışında gündeme getirilmemiştir. Boğaziçi Üniversitesi akademisyen ve öğrencilerinin 2 Ocak’tan bu yana süren “Özerk, Demokratik Üniversite” mücadelesi karşısında ana muhalefet lideri aynen polisin yaptığı çağrıyı yaparak “Veliler çocuklarını sokaktan çeksinler” telkininde bulunmaktadır.

    Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı da Boğaziçi Üniversitesi olayını “Öğrencilerle polis arasındaki bir zıtlaşma”ya indirgeyerek, kayyım olarak atanan Rektör’ün istifa etmesini rica etmektedir. Bu iki yaklaşım, ana muhalefet partisinin sorunlara ne denli yüzeysel baktığını, ağaca bakmaktan ormanı göremediğini çok güzel göstermektedir. Çünkü, ana muhalefet partisi Genel Başkanı’nın “çocuk” olarak nitelediği gençler, sosyologların, siyaset bilimcilerin Z kuşağı olarak tanımladığı, ülke nüfusunun sekizde birini temsil eden, ülkenin en zeki insanları. Bırakın kendi kararlarını kendilerinin vermesini ülke sorunları konusunda da en yetkin seçimlerde bulunabilecek yeterlikte aydınlardır.

    Ana muhalefet partisi liderinin tanımadığı bir başka kitle de bu gençlerin ana babalarıdır. O ana babalar ülkede yaşanan otoriter yönetimin ve onun uygulamalarının farkında olan insanlardır. Siyasal iktidarın uygulamalarını geriletmenin salt sandıkla olmayacağını, demokratik katılımın hayatın her alanında yaşanması gerektiğinin bilincinde olan ana babalardır. Siyasal iktidarın yönetme tarzına muhalefetin sokağın örgütlenmesiyle ete kemiğe bürüneceğini bilen ana babalardır. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da açmazı buradadır. Sayın Başkan sanıyor ki, B.Ü.’ne atanan kayyım rektör görevinden istifa ederse ve polis de öğrencilere “iyi” davranırsa sorun kendiliğinden çözülecek, “müesses nizam” da zarar görmeden korunmuş olacak.

    Öncelikle şunu belirtmekte yarar var. B.Ü. olayı bir turnusol kâğıdı benzeri ülkede Ernst Fraenkel’in[1] tanımladığı “İkili Devlet” pratiğini ortaya koymuştur. Fraenkel’in tanımlamasıyla adını koyalım: Norm devleti ve Tedbir devleti. Akademisyen Serdar Tekin’in örneklediği gibi tedbir devleti B.Ü. öğrencilerine “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Yasası’na muhalefet nedeniyle zor kullanıp gözaltına alırken, Norm devleti aynı saatlerde Beyazıt Meydanı’nda B.Ü. öğrencilerini kınayan şeriatçı bir grubun Toplantı Gösteri Yürüyüşü Hakkını kullandığını savunabiliyor.”

    Aynı ikili uygulama Covid-19 Pandemisinin ilk günlerinde siyasal iktidarın İstanbul, İzmir, Adana ve Ankara Belediyeleri’nin yardım toplama ve yardım etme uygulamasını yasaklarken, paralarını bloke ederken Gaziantep Belediyesi’nin aynı nitelikteki eylemlerini onaylaması gibi. Kısacası olay salt B.Ü.’ne kayyım atama, polisle öğrenciler arasında yaşanan bir zıtlaşmadan ibaret olmayıp, varolan otoriter yönetim modelinin anayasa ile taçlandırılmasına kadar uzanan bir projenin başlangıcı olmasıdır.

    Özgürlükçü olmak, sadece kendi özgürlüğümüz için mücadele etmek demek değildir. Şayet haksızlığa uğrayan tüm insanların, düşüncelerine katılmadığımız insanların da özgürlüğünü savunuyorsak o zaman “özgürlükçü” sıfatını hak ederiz. Yoksa kendine demokrat olmanın ötesine geçemeyiz.

    [1] Alman-Yahudi (1898 – 1975) avukat ve siyaset bilimci. II. Paylaşım Savaşı öncesinde Alman Faşizminin hedefindeki Yahudilerin avukatlığını yaptı. Savaşın ardından Faşist Alman devletini analiz ettiği “İkili Devlet” kitabı yayımlandı. Alman siyaset biliminin kurucularından biri olarak görülüyor.  

    Ernst Fraenkel insan hakları muhalefet
    Paylaş. Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Önceki YazıAKP’li Mutki Belediye Başkanına saldırı
    Sonraki Yazı Kadir Topbaş hayatını kaybetti

    İlgili Yazılar

    Bahçeli muhalefete hakaret etmeye devam ediyor: Münafık muhterisler

    Güncel 30 Nisan 2023

    Gergerlioğlu: Türkiye, hasta mahpus ölümlerinde dünya şampiyonu

    Haklar ve Özgürlükler 10 Aralık 2022

    Tayip Temel: Muhalefet ‘AKP ile HDP iş tutuyor’ yalanına sarılıyor

    Güncel 10 Kasım 2022
    Destek Ol
    Yazılar

    El Tema!

    - Betül Yangın

    Savas Tamtamlarına Karşı Halklarımız Barış İster!

    - Toros Korkmaz

    Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)

    - Betül Yangın

    Güvenlik ve sürdürülebilirlik

    - Cengiz Onur

    Devlet sahipsiz mi, sahipleri kimler?

    - Hüsnü Gürbey

    Nohra Padilla

    - Betül Yangın
    Tarihten

    Bahçelievler Katliamı’nın üzerinden 44 yıl geçti, katiller MHP yönetiminde

    Ankara’nın Bahçelievler Semti’nde, 8 Ekim 1978 tarihinde Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi 7 gencin katledilmesinin üzerinden 44 yıl geçti. Bahçelievler 15’inci sokaktaki 56 numaralı…

    Seçtiklerimiz

    Tatik ve Papik (Տատիկ և Պապիկ)

    - Siyasi Haber

    Meksika’da sergilenen sahte uzaylıların gerçek hikayesi, uzaylılardan bile ilginç!

    - Çağrı Mert Bakırcı

    Meksika Kongresi’nde gösterilenler ‘uzaylı’ kalıntıları mı? Sunum yapan Jaime Maussan kimdir?

    - Siyasi Haber

    Sezgin Tanrıkulu gündeme getirmişti… Kuşkonar-Koçağılı ve Kulp: 1990’lı yılların delilli cinayetleri

    - Siyasi Haber

    Kürtler, Arap aşiretleri ve karmaşık bir hesaplaşma: Suriye’de neler oluyor?

    - Fehim Taştekin

    Mafya günlükleri

    - Timur Soykan

    Güncel Kalın

    Son felişmelerden haberdar olmak için E-Bültenimize üye olun

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook Twitter YouTube
    Emek

    350 hanelik köy 8 gündür karanlıkta: ‘Kimse DEDAŞ ile baş edemiyor’

    30 Eylül 2023

    DİSK’ten “Dijitalleşme, Emek, Gelecek ve Türkiye” konferansı başladı

    30 Eylül 2023

    DİSK’ten “Dijitalleşme, Emek, Gelecek ve Türkiye” konferansı

    29 Eylül 2023
    Kadın

    ‘Feminist Gece Yürüyüşü’ne katıldıkları için yargılanan kadınlar beraat etti

    28 Eylül 2023

    Evli olduğu Tuğba Dursun’u öldüren Burhan Dursun’a ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi

    28 Eylül 2023

    6 ay önce bıçakladığı kadını cezaevinden çıkınca öldüren Mehmet Dinç tutuklandı

    20 Eylül 2023
    © 2023 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Siyasi Haber / Künye
    • İletişim
    • Gizlilik Politikamız

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.