GÜLFER AKKAYA yazdı-O yalan pazarlanıyorsa belli ki alıcısı var. Ve o alıcı grup aslında alıcı olmaktan öte o yalanı var edenin kendisi. Yalanın ve yalancının kaynağı.
AKP, sizin de bildiğiniz gibi özellikle son dönemlerde “zengin” demeçleri ile en çok gündem oluyor. Ekonomi tıkırından çıkalı, dolar uçalı, büyük Türkiye küçüleli, barış süreci savaşa doğru döneli beri AKP ne yapsın? Konuştukça konuşuyor. Boş, dolu, ne varsa…
İşler sarpa saralı bu tayfa söylem işini abarttıkça abarttı.
Siz yine biliyorsunuz, AKP’nin açıklamadan sorumlu belli er kişileri var. Bunlar bilgi küpü. Halkça sevilen! Saygın. Sözüne itimat edilen. Koltuklu erkekler…
Gerçi bir söylediğini ertesi gün yalanlayıp yiyip yuttukları oluyor. Hatta bu iyice sıklaştı ama olsun. Ne yaparlarsa yapsınlar onlara itimadımız tam.
Açıklama yapma, halkla ilişkilenme konusunda Bülent Arınç pek favoriydi. O masum yüzü, o dokunaklı ifadesiyle nasıl yüreğimizi dağlaya dağlaya dekolteye karşı mücadele verdi cengaverce?
Milletimizin değerleri uğruna porno izlenmesini engellemek için internete karşı nasıl otuz kaplan gücünde direndi?
Ama işte siyasette herkesin zamanı eni sonu doluyor. Modası geçiyor.
Özellikle son birkaç yıldır AKP’nin şanslı kişisi Yalçın Akdoğan oldu. Gerçi ne parlak bir yıldızı var, hatta hiç yıldızsız denebilir, ne bir karizması, okuruma söylim, ne de herhangi başka pırıltısı yok ama hakkını yemeyelim dolu adam! İlim, irfan görmüş!
Okullar okumuş, kitaplar bitirmiş, bilgiliii… En azından kendisi öyle söylüyor. Koca başbakan yardımcısı başka nasıl olacak?
Toplumuyla da hemhal olmuş bir zat. Öyle birileri gibi bakara makara yapmıyor. Birileri gibi sırça köşklerde üstten üstten atıp tutmuyor.
Ciddi. Ağır. Türk milletinin değerlerini, kültürünü, huyunu, suyunu, neyi sevip, neyi sevmediğini yalayıp yutmuş biri.
Toplumuna hakim, hakim. Milletinin derdi, onun derdi. Öyle ki Haydar Dümen hiiççç kusura bakmasın, bu sayın başbakan yardımcımız milletinin cinsel sorunlarını bile kendine dert edip, yanıp tutuşuyor.
Adam, milleti için yaratılmış. Onlara hizmete gelmiş. Milletin hizmetkârı. Hizmette sınır tanımıyor.
İnanmayana buyurun ispatı. HDP’nin seçim beyannamesini okumuş, üşenmeden kelimeleri tek tek saymış. Bir tür word sözcük sayımı gibi. Hep millet aşkına, hesap ortada:
“8 defa Kürt geçiyor beyannamelerinde 9 defa da lezbiyenler falan geçiyor. Türkiye toplumu bu mudur?”
Bu cümlelerin bir de başı var, şöyle:
“Sen, nasıl Türkiye partisi olacaksın? Türkiye toplumunun hassasiyetlerini göz ardı ederek nasıl olacaksın?”
Siz gene biliyorsunuz, zaten her şeyi de biliyorsunuz sevgili okuyucu. Ama ben bu sözleri şöyle okuyorum:
HDP’ye hep yapılan eleştiri neydi? Kürt partisi olduğu.
Sayın başbakan yardımcısının matematik hesabına göre 8 kere Kürt, 9 kere lezbiyen falan (falan yardımcının lafı) denmiş demek ki rotada değişiklik var. Parti Kürtlerden vazgeçmiş, olmuş lezbiyen falan partisi.
Kürt meselesinde çuvallayınca, barış, müzakere meselelerinde iplikleri pazara çıkınca belli ki bu alanda sözlerinin hükmünün olmadığına kendileri de ikna olmuş. Ne yapacaklar?
Milletlerine dönüp HDP beyannamesinde yer alan kendilerine göre cinsel yönelim açısından “tehlikeli, yasak, günahkar” başlıklardan ahlak bekçiliğine soyunacaklar.
Nefret ve ahlakçılık üzerinden toplumsal kutuplaşmayı yeniden yeniden üretecekler. Milletin o bitmeyen” hassasiyeti”ni öne sürüp oynayacaklar. Kurcalayacaklar.
Lezbiyenliği söyleyip soruyor, Türkiye toplumu bu mudur? Evet, budur. Tam da budur.
Türkiye toplumu lezbiyen ve gaylerin olduğu bir toplum. Belki bilmiyorsa bu arif beyefendi, buradan söylemiş olayım, her kadın ve her erkek potansiyel lezbiyen, gay.
Birçoğumuz hemcinslerinden defalarca teklif alan, teklifte bulunan kadınlar, erkekler değil miyiz?
Kadınlar kadınların memelerine yiyecek gibi gözlerini dikmiyor mu?
Erkekler erkeklerin kıçına başına iç çekerek bakmıyor mu?
Bunca nefret cinayeti neden?
Çocukken ilk cinsel deneyimlerin ne kadarı hemcinslerimizle yaşanıyor? Biliyor muyuz? Gerçek tahmin edilenden yüksek çıkamasın?
Ne yaptığımız aşikar ama riyakar bir toplumuz. Çıkıp bir araştırma yapılsa mesela ilk cinsel oyunları kiminle yaşadınız diye? Gerçek gizlenip, ağırlıkta karşı cins çıkar. Başbakan yardımcısı bunu bildiği için bol keseden atıyor, riyakar olmadan yaşayabilenlerimizi hedefe koyuyor.
Oysa bu açıklamadan sonra birlikte tepki versek bir daha bize bu yalanı pazarlayabilirler mi?
O yalan pazarlanıyorsa belli ki alıcısı var. Ve o alıcı grup aslında alıcı olmaktan öte o yalanı var edenin kendisi. Yalanın ve yalancının kaynağı.
Nesi var kadının kadını, erkeğin erkeği sevmesinin?
Mesele sevilip, sevebilmek değil mi?
Aşığa maşuk sorulabilir mi? Kadın, erkek hiç kimse tarafından sevilemeyenler düşünsün. Biz burada kadını da, erkeği de seviyoruz. Aşığız. Aşık…